Gündem
  • 25.8.2002 11:47

TRABZONSPOR'UN KORELİSİ LEE : BİZİM ÜLKEMİZDE KIZLAR KIZ GİBİ ÇOCUKLARI SEVER, İLHAN'DA KIZ GİBİ

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Trabzonspor’un flaş transferi Güney Koreli Lee Eul Yong: "Trabzon’da insanlar çok sıcak ama şehir biraz sıkıcı. Köy gibi. Ben İstanbul’daki gece kulüplerine gidip bira içmek, dans etmek istiyorum" Şu futbolcularınki tam bir "Dışı sizi, içi bizi yakar" durumu. Akşam vakti patlıcan oturtma ve çoban salata kokan Trabzonspor Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’ni terk ediyoruz. Lee Eul Yong bir sokak lambasının ışığında iyice kısılmış gözlerini kırpıştıra kırpıştıra bizi yolcu ediyor. Otoparkın orada, bir başka lambanın altında kaptan Gökdeniz ve teknik direktör Samet Aybaba bir demlik çay ve köpek yavruları ile zaman öldürüyor. Odaların ışıkları birer birer sönüyor. Son nefes gibi birkaç kahkaha, kırık dökük İngilizce bir şarkı. Sessizlik. Takım artık kampta. Şu Dünya Kupası’ndaki en ilginç gelişmelerden biri de Türkiye ile Güney Kore arasındaki yakınlaşmaydı. Ya da unutulmuş bir sempatinin yeniden uç vermesi. Böyle olunca da Trabzonspor’un bu yılki flaş transferi olan ve Dünya Kupası’nda bir de golünü yediğimiz Güney Koreli orta saha oyuncusu Lee Eul Yong’u bir ziyaret etmek, halini hatırını sormak boynumuzun borcu olmuştu. Lee ciddi ciddi bir ada olduğunu sandığı Trabzon’da çok sıkılıyor. Ve bunu eyyamcılık yapmadan, "şiş kebap ve raki" muhabbetine girmeden açıkça ifade ediyor. Takım arkadaşlarından methini duyduğu İstanbul kulüplerini çok merak ettiğini gizlemiyor. Çantamda kullanılmadan duran Laila, Reina kartlarını gösteriyorum. İnceliyor. Saçını sarıya boyamak istediğini, İlhan Mansız gibi giyinmek istediğini söylüyor ama Trabzonluların ne tepki göstereceğini bilemediğinden bu girişimini ertelediğini ekliyor. Ona Trabzonluların ne kadar modern olduğunu anlatıyorum. Sonra hüzünleniyor. Türkiye’ye gelmeden bir hafta önce doğan çocuğunu özlüyormuş. Karısını özlüyormuş. Ve birden bu iç sıkıntısının içine bir kömür koru düşüyor: Fransız futbolcu Oumar Dieng. Şarkılarla, kahkahalarla geliyor Oumar. Lee’nin oda arkadaşı. İlk o zaman gülümsüyor Lee. "O olmasaydı..." diyor. Biz hep Güney Korelilerin bize tarihten gelen bir minnet borcu olduğunu düşünürüz. Lee, siz Dünya Kupası’na kadar Türkiye için ne hissediyordunuz? Ya da: Bir şey hissediyor muydunuz? Dünya Kupası öncesindeki Türkiye’den ben Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerin isimlerini biliyordum. Oralar turistlerin gezmesi için güzel yerler. Bu kadardı bildiğim. Aklımda başka bir şey kalmamıştı. Trabzon ise bir ada. Adalar hep böyle olur. Köy gibi. Trabzon’a gelirken İstanbul’da kalamadım. İki haftadır Trabzon’dayım. Burası biraz köy gibi. O yüzden çok sıkılıyorum. Ama insanlar, taraftarlar çok iyi, çok sıcak. Çok hareketli. İnsanlar, Korelilere benziyor. Hayır, şunu kastettim: Türkiye’ye tarihten gelen bir sempatiniz yok mu? Biz öyle sanıyoruz Korelileri. Ben küçükken okulda Türkiye’nin Kore savaşına asker gönderdiğini defalarca duydum. Bu aklımda kaldı. Ama Türkiye’ye gelmeden buraya ilişkin bir imaj sahibi değildim yine de. Buna tarih kitapları yetmiyor. Şimdi buraya geldim ama bu sefer de İstanbul’da gezmedim. Hemen İstanbul’daki havaalanından Trabzon’a uçtum. Bundan sonra İstanbul’da gezmek istiyorum, alışveriş yapmak istiyorum. Eğlence yerlerine, gece kulüplerine gitmek istiyorum. Ondan sonra Türkiye’ye ilişkin bir imaj oluşacak. "Futbolcu insandır, bir makine veya bir robot değil" Burada herhalde takım arkadaşlarınız size İstanbul eğlence hayatını çok fazla anlatmış. Reina’yı, Laila’yı filan duydunuz mu mesela? Evet, arkadaşlarımdan duydum. Ve doğal olarak merak ediyorum. Futbolcu da bir insandır. Futbol oynayan bir makine veya robot değildir. Bizim de rahatlamamız gerekir. Arkadaşlarımızla oturup bira içmemiz gerekir. Stres atmak isterim tabii, dans ederek stres atmak. O yüzden İstanbul’a gitmek, o sizin ismini söylediğiniz, benim de daha önce arkadaşlardan duyduğum gece kulüplerine gitmek, eğlenmek isterim. Ben spor yapmadığım zaman arkadaşlarımla oturup bira içerim. Bunu o kulüplerde yapmak isterim. "Trendy" bir insan mısınız? Modayı takip eder misiniz? Yani İlhan Mansız gibi misinizdir mesela? Artık bütün dünyada gençler aynı, aynı modayı takip ediyorlar. Kore olsun, Türkiye olsun. Giyim, takı, saç boyası, hep aynı. Kore’de de gençler hep modanın peşinde. Gençler her zaman özgürdür. Ben de bir genç olarak özgür yaşamak isterim. Mesela ben de burada saçlarımı boyatmak istiyorum. Biraz ilgi çekmek istiyorum İlhan gibi. Ama Trabzon’daki ortamı bilmiyorum. Bir-iki ay sonra ben de ortamı denemiş olurum ve ben de bir şey yaparım ve ben de ilgi çekerim. Ben de Türk futbolcular gibi süslenmek isterim. "Türkiye’ye attığım gol hayatımın en mutlu anıdır" Peki, burada akşamları, serbest zamanlarda vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz? Türkçe çalışıyorum. Yeni evimi döşemeye çalışıyorum. Şu sıralar zaten yoğunum. Teknik direktörünüz Samet Aybaba’nın da gözleri çekik. Yabancılık çekmemişsinizdir onunla karşılaştığınızda. Evet, Aybaba’ya ilk baktığımda ben şaşırdım. Çünkü tam Koreli gibi biraz. Arada sırada Türkçe konuşuyor, ben anlamasam da bana Korece gibi geliyor. Aybaba ile eski Güney Kore Milli Takımı teknik direktörü Hiddink’i karşılaştırabilir misiniz? Benzerlikleri nedir, farkları nedir? Ben sadece benzerliklerden bahsedebilirim. İkisi de iyi teknik direktör. İkisi de başarılı. İkisi de futbolcularını tek tek iyi tanımaya çalışıyor. Yani benziyorlar birbirlerine. Dünya Kupası’nda Türkiye’ye gol attığınızda neler hissettiniz? Milli takımda oynamak bir futbolcu için kariyerindeki en önemli şeydir. Hele bir de gol atmak. Türkiye’ye o golü attığımda ne kadar sevindiğimi anlatamam. Basın o golün Dünya Kupası’nda atılan en güzel gol olduğunu yazdı. Bunca yıl futbol oynadım, o Türkiye’ye attığım gol anı benim en mutlu anımdır. "Kamptaki oda arkadaşım Oumar en iyi anlaştığım insan" Lee Eul Yong kamplarda ve deplasmanlarda Fransız futbolcu Oumar Dieng ile aynı odada kalıyor. Yıllardır Türkiye’de oynayan ve çok iyi Türkçe konuşan Oumar, Lee’nin Türkiye’ye uyum sağlaması için çaba sarf ediyor. "Bebeğimin fotoğrafına bakarak uyuyorum" diyen Lee’yi güldürmek için şakalar yapıyor. "Koreli kızlar, kız gibi çocukları sever" İlhan Mansız’la Kore gençliğini, Koreli kızları buluşturan neydi? Kore’de kızlar kız gibi çocukları seviyorlar. "Baby face" (bebek yüzlü) çocukları seviyorlar. Mesela Ahn da öyle (Güney Kore Milli Takımı’nın İtalya’ya gol attığı için oynadığı İtalyan Perugia takımı tarafından protesto edilen ünlü oyuncusu). Kızlar İlhan’ı Ahn’a benzettiler. İlhan çok yakışıklı bir çocuk. Gerçi evlisiniz ama salt estetik açıdan soruyorum: Türkiye’deki kızlar nasıl? Kızlar güzel. İnsan bunu kabul etmek zorunda, Türk kızları güzel. Üç haftadır ayrısınız. Karınızı özlediniz mi? Tabii ki özledim. Çünkü daha bir ay bile olmadı bir bebeğimiz olalı. Onu sadece bir hafta görebildim. Geceleri bebeğimin fotoğrafına bakarak uyuyorum. Ama futbolcu olmak böyle bir şey. Ne kadar alışsam da, zor. Türk yemeklerine alıştınız mı? İlk geldiğimde Kore yemeklerine benzetmiştim. "Tamam, olur" demiştim. Fakat iki hafta geçti, baktım, şimdi hepsi aynı geliyor. Renkleri aynı, tatları aynı. Hepsi yağlı. Bu yemeklerden artık bıktım, sıkıldım. Sadece dana, tavuk eti ızgara Kore yemeklerine benziyor. Kendinize yemek yapamıyor musunuz? İmkansız mı bu burada? Ben çok uzun yıllar bekar hayatı yaşadığım için iyi yemek yapabiliyorum. Fakat Kore yemeklerindeki özel sosları burada bulamadığım için yapamıyorum. Onlar olsa, soğan, sarımsak burada bol, ben kendime yemek yaparım. Trabzonspor’daki disiplinin dozu normal mi, az mı, fazla mı? Şimdi Kore’de yaş çok önemlidir. Birine önce adı, sonra hemen yaşı sorulur. Birinin yaşı diğerinden bir fazlaysa onun sözü geçer. O yüzden de takım içinde kıdem çok önemlidir. Ama burası Amerika, Avrupa gibi. Burada yaş o kadar önemli değil. Burada "ağabeylik" kavramı güçlü değil. O yüzden de Kore’ye göre burası çok serbest, çok daha güzel. Özgürlük güzel. Özgürlük bizim daha da kenetlenmemizi sağlıyor. Böylece şampiyonluğu özleyen taraftarlara cevap vermek kolaylaşacak. Güney Kore denildi mi, benim aklıma önce solcu üniversite öğrencilerinin isyanları, direnişleri gelir. Bu eylemleri nasıl karşılıyorsunuz, siz de katıldınız mı? Kore’de iyi okuyan, başarılı, akıllı öğrenciler bu tür gösterileri organize ediyorlar. Bu çocuklar politize oluyor, ekonomi ile, politika ile ilgileniyorlar. Ama artık bu gösteriler azaldı, daha çok bir gelenek gibi sürdürülüyor bu protestolar. Futbolu seviyor musunuz? Futbolu seviyorum ama futbol sistemini sevmiyorum. Kore’deki futbol sistemi yüzünden iki defa futbolu bıraktım. Kore’de ilk üçe giren takımdaki lise mezunlarının hepsi sınavsız olarak üniversiteye alınıyorlar. Benim oynadığım takım ilk üçe hiç giremediği için ben de üniversiteye giremedim. Bunun üzerine futbolu bıraktım. Askerde tekrar oynamaya başladım. Çünkü spor askerde bir çeşit askerlik hizmeti sayılıyor. Ve ondan sonra milli takıma kadar yükseldim. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:55

İLGİLİ HABERLER