Medya
  • 12.3.2005 13:18

TÜRK GAZETECİLERİ KİM NEDEN FİŞLİYOR?

Bu tartışma yüzünden gerçek gündemime dönemiyorum. Oysa bu hafta Aslan Mashadov''un şehid edilmesinden hareketle on yıldır Güney Kafkaslar''da devam eden bloklar çatışmasının artık Kuzey Kafkaslar''da kendini göstereceğine ilişkin bir değerlendirme ile Hizbullah faktörünün Lübnan''ın geleceğinde nasıl etkin bir konuma geleceğine ilişkin bir analiz yapacaktım. Ama bu konuyu tartışmaya devam etmeye karar verdim. Çünkü Türkiye''de medya üzerinden yürütülen sistemli kampanya, önümüzdeki günlerde daha da şiddetlenecek. The Wall Street Journal ile başlayıp, diğerleriyle devam eden, tek merkezden yönlendirilen kampanyanın başka boyutları da ortaya çıkacak. Şimdilik birkaç kişiyi hedef alan ''''operasyon''''un kapsamı genişletilecek. ABD''nin Ankara Büyükelçiliği''nin açıklamasına yönelik önceki günkü yazımda, özellikle bir noktaya dikkat çekmeye çalıştım: ABD''nin dünya geneline ve bölgemize yönelik askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel projelerini sorgulayanların terörle bağlantılı olduğuna dair imalara… Bu tehlikeli bir yaklaşım. Bu ima, gelecekte daha da rahatsız edici ithamlara başvurulacağına karine teşkil ediyor. Üstelik, kullanılan dil, sınırlı sayıda kişiyi değil, siyasi düşüncesine bakılmaksızın, ABD politikalarını eleştiren herkese yönlendirilecek. ABD basınındaki Türkiye karşıtı yazılarda kullanılan cümlelerle, Türkiye''de aynı misyonu üslenen kişilerin kullandığı cümlelere dikkat ettiniz mi? Aynı metni, aynı cümleleri, aynı dili kullanıyorlar. Televizyon ekranlarında konuşurken, kendi cümlelerini kurmaya tenezzül bile etmiyorlar. Mesele, ABD politikalarını eleştirenlerin verdikleri bilgilerin doğru olup olmadığı değil. Mesele, zihinlerin kontrol altına alınıp alınamamasıdır. Türkiye''de yürütülen operasyonun başarısız olması, ABD adına yazıp çizenlerin, konuşanların Türkiye toplumu nazarında kredisinin bitmiş olmasıdır. Bu kişilerin artık güvenilirlikleri kalmamıştır hatta alay konusu haline gelmişlerdir. Üstelik, bu ''''yerel uzantılar''''ın gündeme taşımaya çalıştıkları tezlerin ''''düşünce ürünü'''' olmaktan ziyade ''''sipariş ürünü'''' olduğuna, gerçeklerle hiçbir ilgisinin bulunmadığına dair kanaat güç kazanmıştır. Bu, karlı bir ticaret, güçlenen bir sektör. Ama nedense ihaleyi veren de alan da başarısız oluyor. İşte bunun sebebi toplumsal bilinçtir. Ürkütücü boyuttaki enformatik dayatmaya direnen bu ülke, palavralara değil, toplumsal hafızasına güvendi. İşte bu başarısızlık, saldırganlığı besliyor. Birkaç haftadır Türkiye''de yürütülen operasyon da başarısız oldu. Başarısızlık arttıkça, Türkiye toplumu gerçeklere sahip çıktıkça, ''''yatırımlar'''' boşa çıktıkça, daha sert, daha rahatsız edici, daha panik göstergesi yöntemler denenmeye başlandı. Kamuoyu oluşturma yöntemi terk edilip, kamuoyuna gerçekleri aktaranlar şahsen hedef alınmaya, yıpratılmaya başlandı. Şimdilerde yeni yöntemler üzerine çalışıyorlarmış. Bu çerçevede iki çalışma yürütülüyormuş. Biri medya ile ilgili. Gazetecilerin, yazarların geçmişteki bütün yazıları incelemeye alınmış. Bu çalışmanın sonunda söz konusu kişilerle ilgili yeni ve etkili operasyonlar başlatılacakmış. Artık terörist mi ilan edilirler, anti-semitik mi ilan edilirler, iftiralara mı uğrarlar o zaman göreceğiz. Ama işin en rahatsız edici yönü, bu çalışmaların Türk gazetecilere sipariş edilmesi… Think-tank görünümü altındaki Neo-conlara ya da Yahudi lobisine bağlı istihbarat kuruluşlarına hizmet veren Türkler''den sonra şimdi de doğrudan gazeteci ve yazarları hedef alan bu özel çalışma için Washington''da bulunan bir Türk gazeteci seçilmiş! Ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını, çalışmadan haberi olan ''''yerel uzantılar''''ın bundan sonraki yazı ve konuşmalarından, kullandıkları dilden izleyeceğiz. Nasıl olsa adresini bulacak! Bütün operasyonların/raporların arkasında aynı çekirdek kadronun imzası var. Bu köşeyi izleyenler, bu örgüt/grupların teker teker tanıtıldığını hatırlayacaktır. Neo-con-Likudcu koalisyonundan oluşan, Amerika''nın askeri, siyasi ve ekonomik gücünü eline geçiren bu ideolojik çekirdek bütün dünyayı savaş alanına çevirdi. Afganistan ve Irak işgali onların ürünü olduğu gibi, terörle savaş, rejim değişikliği, kitle imha silahlarının yok edilmesi palavraları da onlara ait. Ebu Gureyb ve Guantanamo keşfi de onlara ait. Şimdilerde Lübnan''ı iç savaşa sürüklemekle ve Suriye''ye savaş açmakla maşguller. Türk basınında hemen her hafta ''''raporlar''''ı yayınlanan, bir zamanlar Türkiye''nin ABD''deki tanıtımı ''''iş''''ini de almış olan bu çekirdeğe bağlı onlarca ''''kuruluş'''' gözünü Türkiye''ye dikti. Mesela sadece Memri ya da kehaberler gibi internet sitelerini izleyenler bile, nasıl bir fişleme yapıldığını görür. Üstelik bunu uzun zamandır yapıyorlar ve belli kişileri hedef gösteriyorlar. Buralarda fişlenen kişiler, daha sonra think-tank raporlarının, sonunda da ABD yönetiminin ilgisine mahzar oluyor. 1996''lardaki Türk-İsrail ekseninin mimarları olan bu çevreler, Irak işgalinden sonra Türkiye ile İsrail''in bölgesel çıkarlarındaki farklılaşma üzerine oklarını Türkiye''ye çevirdi. Sadece gazetecileri değil, siyasileri, ekonomik çevreleri hatta bütün toplumu hedef alıyorlar. Dolayısıyla, burada tartıştığımız konu Türkiye''deki Amerikan karşıtlığı değil. Bu ideolojik çekirdeğin Türkiye kamuoyunu hizaya sokma macerası. Bu çalışma sadece Türkiye''de yapılmıyor. Fehmi Huveydi''nin iki yazısı buna iyi örnek. Lübnanlı yazar Dr. Bilal el-Hasan''ın ''''Teslimiyet Kültürü'''' isimli kitaba dikkat çeken Hüveydi, basın ve aydınlara yönelik çalışmalara dikkat çekiyor. Mandacılara örnek olan isimlere de dikkat çeken Hüveydi, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld''in geçtiğimiz aylarda ''''Fikir savaşına öncelik verdiklerine'''' ilişkin açıklamasına dikkat çekiyor. Ve son dönemlerde düzenlenen reform ve değişim seminerlerinin, toplantılarının ve konferanslarının neden bu kadar çoğaldığını sorguluyor. Fişlemeye dikkat..! İbrahim Karagül Yeni Şafak Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:16

İLGİLİ HABERLER