
''Türkiye, ayağındaki son prangayı da çözmek üzere"
KOCAELİ - İzmit'teki bir restorantta düzenlenen AK Parti İl Danışma Meclisi Toplantısında konuşan Ergün, bölücülük fikrinin, bütünlük fikri karşısında zayıf, bu ülkenin gerçeklerinden, insan fıtratından uzak olduğunu vurguladı.
Ergün, bu fikrin demokratik ortamlarda taraftar bulmasının mümkün olmadığını belirterek, ''Bu fikir, seslendirilebilir. 'Bölünelim' diyenler olabilir. 'Bölünmek iyidir' diyenler olabilir. Peki toplum buna ikna olur mu- Türkiye'de toplum o kadar iç içe geçmiş ki bin yıl boyunca o kadar her şehir herkesin şehri haline gelmiş ki kimsenin ne kendi kendine bir yere gitmesi mümkün, ne de kovsan gitmesi mümkün. Ne kimseyi kovabilirsiniz ne de kimse kendi kendine gider. Türkiye isteyerek de bölünemez, istemeyerek de bölünemez'' ifadesini kullandı.
Bölünme fikrinin, imkansız bir şey olduğunu dile getiren Ergün, Türkiye'nin bölünebilirliği üzerine bir politika yürütmenin çok yanlış olduğunu kaydetti.
-''Türkiye'yi haksızlıklar da bölemez''-
Bakan Ergün, bazı kesimlerin demokrasi, haklar ve özgürlüklerin ülkeyi böleceğini savunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Böyle düşünenlere sözümüz şudur; bu ülkeyi haklar bölmez, haksızlıklar böler ama Türkiye o kadar kaynaşmış, iç içe geçmiş bir ülke ki Türkiye'yi haksızlıklar da bölemez, bölemiyor nitekim. İnsanlar o kadar çok haksızlığa uğradılar ki her birimiz o kadar haksızlığa uğradık ki bu bile bizi bölemedi, bölemez de ama ne olur; Türkiye haksızlıklar yüzünden acı çeken, yönetilemeyen bir ülke haline gelir. Bölünemeyiz ama yönetilemeyen bir ülke haline gelir.''
-''Terör Türkiye'nin ayağındaki son prangadır''-
Bugün yaşanan terörün, geçmiş dönemlerin ürünü olduğunu vurgulayan Ergün, o dönemlerin, insanların karşısına terör olarak çıktığını anlattı.
Haksızlıkların terörize olduğunu ve başkasının el attığı meseleler haline geldiğini dile getiren Ergün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye, teröre rağmen bölünemeyen bir toplumsal yapıya sahip olduğu için bölücülük fikri taraftar bulmamış bir fikirdir ve nihayetinde terör örgütü de dahil olmak üzere bu fikre destek verenlerin büyük bir bölümü, bu fikrin ne kadar yanlış bir fikir olduğunu görmüşlerdir. Bugün silah bırakma, terörden vazgeçme ve demokrasi içerisinde insanların her türlü hak ve hukukların güvence altında olan bir Türkiye'nin nasıl olabileceğini düşünme noktasına gelmişlerdir.''
Bakan Ergün, bu noktanın iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, Türkiye'nin, ayağındaki son prangayı da çözmek üzere olduğunu kaydetti.
''Terör, Türkiye'nin ayağındaki son prangadır'' diyen Ergün, ''Bu prangayı da çözen Türkiye, gerçekten demokrasisinde de ekonomisinde de büyük bir sıçrama yaptıracaktır'' dedi.
Ergün, terörün, Türkiye'nin canını yakan, yavaşlatan ve hızını azaltan bir unsur olduğunu anlatarak, bunun artık devreden çıkması gerektiğini vurguladı.
Bugün atılan adımların, bunun için yürütüldüğüne işaret eden Ergün, ''Eskiden vatandaşlarımıza, insanlarımıza her türlü haksızlığı reva görenler, cezavlerinde ağır işkencelere tabi tutanlar ve sonra da dağa çıkmasına neden olanlar şimdi hiçbir şey yapmamış gibi, hiçbir veballeri yokmuş gibi konuşuyorlar. Böyle birşey olamaz. Terörün elbette bahanesi olamaz. Hiç kimse yaptığı terörü bir başka şeyle örtmeye çalışamaz ama ülkenin sorunlarını konuşurken, 'acaba benim yaptığım yanlışlar, başka yanlışlara yol açmış mıdır' diye düşünmeyecek mi siyasetçiler-'' ifadesini kullandı.
"Hepimiz, milliyetçiliğini vatanseverlik çizgisine çekmememiz lazım"
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, herkesin, milliyetçiliğini, "vatanseverlik" çizgisine çekmesi gerektiğini belirterek, "Ama milliyetçiliğin içini ırkla doldurursanız, kendi ırkını ön plana çıkaran, kendi ırkını üstün gören, sürekli onun propagandasını yapan, sürekli onu bağıran bir işe dönüştürürseniz, ırkınıza da çok zarar verirsiniz" dedi.
İzmit'teki bir restoranda düzenlenen AK Parti İl Danışma Meclis Toplantısında konuşan Ergün, vatandaşların, geçmişte haksız ve hukuksuz muameleler gördüğünü, inkar edilerek işkenceye tabi tutulduğunu belirtti.
Ergün, Türkiye'nin bunlardan kurtulduğunu, vatandaşların hak ve özgürlükler alanının gün geçtikçe genişletildiğini ifade ederek, "Onun için hepimizin bu süreçte sağlam durması lazım. Bu meselenin çözümü artık başkasıyla oturup konuştuğumuz mesele değildir. Kendimize özgü bir çözüm yolumuz var. Bize özgü, Türkiye'ye özgü" ifadesini kullandı.
Türkiye'ye, çözüm sürecinde İngiltere ve İrlanda'nın örnek gösterildiğine dikkati çeken Ergün, bu ülkelerdeki problemlerle Türkiye'de yaşanan terör sorunun farklı olduğunu vurguladı.
Bakan Ergün, Türkiye'de mezhep çatışmasının olmadığını dile getirerek, sorunun, kötü yönetimden kaynaklandığını ve bu haksızlıkların düzeltilmesi gerektiğini söyledi.
"Mesele, birinin ayrı devleti olması meselesi değil, mesele, birinin özerk bölgesi olması meselesi değil, birisinin federasyon istemesi meselesi değil. Sorunumuzun nedeni bu değil" diyen Ergün, sorunun, insanların hak ve hukukunu vermeyen bir anlayışla yönetilmesinden kaynaklandığını vurguladı.
-"Üniter bir toplum meydana getirmek istenmiştir"-
Bakan Ergün, federasyon, ayrı bir devlet, özerk bölge gibi fikrilerin sonradan icat edildiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Sorunun nedeni, olmayan fikirlerdir. Üniter devlet yapısı bu problemlere yol açmış değil. Probleme yol açan şey, üniter devletin yanında bir de üniter bir toplum meydana getirmek istenmiştir. Herkes aynı şeyi düşünecek, herkes aynı şeyi yaşayacak, herkes aynı inanacak. Böyle bir toplum meydana getirmeye çalışıldığı için problem olmuştur. Demek ki bizim çözüm yolumuz, İrlanda ve İngiltere arasındaki çözüm gibi olmaz. Bize özgü olması lazım. Biz kendi çözüm yolumuzu konuşarak, tartışarak buluyoruz. Çok şükür Türkiye böyle bir istikamete girmiş, Türkiye'nin her kesiminden insan, bu sürece dahil olmuştur. İşte yakında vilayetlerde değişik kişilerle fikir alışverişi şeklinde sürdürülecektir."
-"Irkların başkasına üstünlüğü yoktur"-
Bazı siyasi partilerin milliyetçilik yaptığını savunan Ergün, şunları söyledi:
"Hepimiz, milliyetçiliğini vatanseverlik çizgisine çekmememiz lazım. Milliyetçiliği vatanseverlik çizgisine çekersek çok faydalı birşey yapmış oluruz ama milliyetçiliğin içini ırkla doldurursanız, kendi ırkını ön plana çıkaran, kendi ırkını üstün gören, sürekli onun propagandasını yapan, sürekli onu bağıran bir işe dönüştürürseniz, ırkınıza da çok zarar verirsiniz. Türklere, Türklüğe en büyük zararı, Türkçülük propagandası yaparak vermektedirler. Kürtlere ve Kürtlüğe en büyük zararı, Kürtçülük propagandası yapanlar vermektedir. Irkların başkasına üstünlüğü yoktur. Başkasında daha değerli de daha değersiz de değildirler. Onun için milliyetçiliğimiz, içinde ırk varsa, hep beraber bir gözden geçirelim."
Bakan Ergün, vatanseverlik çizgisine çekilmiş bir milliyetçiliğin, memlekete faydalı olacağını dile getirerek, bu çizgiyi aşan bir ırkçılığa giden milliyetçilikle ülkeye en büyük kötülüğün yapılacağını kaydetti.
Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi ülkelerin belasının ırkçılık olduğunu, ırkçılıkla bir yere varılmayacağını ifade eden Ergün, yoğun propagandalarla bağırmakla bir şey yapılamayacağını anlattı.
Bakan Ergün, vatansever olan AK Parti'nin, ülkeye hizmet ettiğini, yol, su, okul, havaalanı, uydu, füze yapmak için gayret gösterdiğini vurguladı.
-"Bağırmakla çalışkan, doğruluk, dürüstlük olmuyor"-
İlkokuldayken her sabah "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye bağırdıklarına vurgu yapan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peki o kadar doğru muyuz, bağırmakla doğru olunuyor mu- Eğer öyle olsaydı bu memlekette hiç yanlış yapanın olmaması lazımdı. Çünkü hepimiz en az 5 sene bağırdık. Çalışkan mıyız peki- Acayip çalışkan olmamız lazım. Hiç tembel adamın olmaması lazımdı. Çünkü hepimiz en az 5 sene bağırdık. Bağırmakla çalışkan, doğruluk, dürüstlük olmuyor ki. Bunlar bağırıp, çağırmakla olan şeyler değil. Bunlar ahlak meselesi. Kişinin ahlakı bağırmakla çağırmakla elde edilen bir şey değildir. Bu bağırma çağırma işlerini, kuru milliyetçiliği bir kenara koyup, en azından gözden geçirip, 'ben ne kadar vatanseverim. Ben ne kadar memleketime hizmet ediyorum ' diye ona bakmak lazım. Buna bakacaksın. Ne bağırıp, çağırıyorsun."
Ergün, "Çocuklarımız bağırmaya devam ediyorlar" diyerek, "Bir yere varmıyoruz ama. Bunlar 1930'lu yılların propaganda yöntemleridir. O dönemler Almanya'da İtalya'da da böyleydi. Onlar bıraktılar, biz devam ettiriyoruz. Bakalım nereye kadar devam ettireceğiz. Bakalım çalışkan olacak mıyız- Olmayacak" şeklinde konuştu.