Gündem
  • 30.9.2004 12:13

UĞUR YÜCEL, KENAN İMİRZALIOĞLU İLE EVLENDİĞİ YOLUNDAKİ İDDİALARA CEVAP VERDİ

'Yazıp yönettiği "Yazı Tura" filmiyle sinemaya bomba gibi bir dönüş yapan Uğur Yücel: "Türkiye'de olan bitenlerle ilgili problemim var benim. Bunları anlattım".

Muhsin Bey' ve 'Eşkıya' gibi Türk sinemasının yüz akı filmlerden sonra TV dünyasına kayan Uğur Yücel, çok cesur, çok ses getirecek, çok da sarsacak bir filmle dönüş yaptı. 'İkinci Bahar', 'Alacakaranlık' gibi dizilerle yönetmenlik yeteneğini sınayan Yücel, yazıp yönettiği 'Yazı Tura' filminde Türkiye'nin hayati meselelerine değiniyor. Türk sineması belki de ilk kez bu kadar gerçekçi bakıyor Güneydoğu'daki savaşa... İlk kez Marmara depremi bir filme konu ediliyor. Filmin eleştirisini yapan bir yazarın deyimiyle 'seyirciye yoğun bir huzursuzluk armağan ediyor bu film...' Uğur Yücel'den aksini beklemek de saflık olurdu! Kendisi de zaten, 4 yıl üzerinde çalıştığı filmi için "Sinemadan çıkanlar rahatsız olacaklar evet! Ama bu topraklar söyletiyor bana bunları; bu ülkede yaşananlar insanları komaya sokuyor. Birazcık da rahatsız olunsun ya" diyor. Hikâye, Günaydoğu'ya askere giden iki gencin hayatlarının ve hayallerinin kendileriyle birlikte 'gazi' olmasını anlatıyor; küçük umutları olan genç iki insanın geri dönülemez yolculuğunu... En az Michael Moore'un 'Fahrenheit 9/11'i kadar gerçekçi. Sinema seyircisinin gerçeklerle yüzleşmeye hazır olup olmadığı ise önümüzdeki günlerde belli olacak.

OLANLAR BENİ KOMAYA SOKUYOR
* Fazlasıyla gerçekçi bir film 'Yazı Tura'. Yaşananlar filmin senaristi ve yönetmeni Uğur Yücel'e nasıl dokunmuştu ki filme böyle yansıtabildi tüm bunları?
Bir travma yaşıyoruz biz esasında. İlk gençliğimizden beri... Türkiye'nin yönetim biçimi faşizme çok yakındı. Çok kapalı bir rejim vardı. Çok acı günler yaşadık. Esasında Türkiye daha yeni sokağa çıkmaya başlıyor, dünyayla ilişki kurmaya yeni başlıyor. Buralardan gelen; 12 Eylül dönemi ve öncesinden gelen, sonrasında Güneydoğu'daki savaşla iyice doruğa çıkan bir koma durumu yaşandı. Kimileri bu duruma kayıtsız kaldı. 'Evet faşizm de olur, ne var ki? Darbe şarttı; bu idamlar da olacak çok doğal, Güneydoğu'da birileri höt ederse onların da kafası kesilecek tabii' şeklinde bir yaklaşım var toplumda. Orada savaş çıkması, birilerinin asılması toplumu sarsmıyor. Sadece duyarlı insanlarda travma yaratıyor. Çünkü toplumun çoğu zaten duyarsızlaştırılmış. Bu yaşananlar sadece bazı insanlarda koma durumu yaratıyor, benimki gibi... Uzakta, burada otururken bizler; bir bomba patladığı zaman orada, kanlar sıçradığı zaman bizim bir yerimize geliyor. Bizim dediğim; duyarlı insanların, kimi yazar çizerin. Onlar da evlerine kapanıp kendi iç hikayelerini kuruyorlar. Benimki böyle bir şeyden kaynaklandı.

* Bu koma durumunun dışavurumu niye bu kadar uzun sürdü peki?
O ruh hali, filmle çok paralel giden bir şey değil. İçimde bir dünya var, sahiden o bambaşka bir haleti ruhiye. Yaşadığım ilişkilerden de farklı bir şey. Mesela bundan sonraki film hiç böyle değil; aşk filmi. Ama orada da çok sarsıntılı bir durum var, o da çok sert bir aşk hikâyesi...

* Niye böylesiniz; sert, sarsıcı, rahatsız edici...
Bilmem! Bir kere bu toprakları çok seviyorum ben. Popülizm yapmıyorum, hakikaten yüreğim titriyor bu ülkenin her yerinde. İki ay uzak kalsam Türkiye'den, can atıyorum dönmek için. Çok öfkelendiğim insanları bile özledim. Bir dönemler bu ülkeden gitmek istiyordum, buranın insanı olmadığımı söylüyordum. E şimdi yapıştıkça yapışıyorum ülkeme. Bir abi bir Rus kızı için kardeşini vurur mu? Vuruyor bu ülkede! Bu benim çekeceğim yeni filmin hikâyesi. İşte bu topraklar söyletiyor bunları bana. 5-6 senarist otursa, bir film üretelim dese, ülkeye dönüp baktıklarında derler ki "Abi Güneydoğu'da acayip bir savaş var, bunun filmi yapılmadı." Ya da depremin filmi yapılmadı...

* Az işlenen bir konu olması, tabu olması mı cazip geldi?
Ben bir gün otururken 'G.Doğu'yla ilgili film yapayım, depremle ilgili bir şey yapayım' diye düşünmedim. Daralmış, boğulmuş bir vaziyetteyim bir gün... Yatağımın içinde oturuyorum. Ve hiçbir çıkış bulamıyorum. Ne bireysel olarak, ne yazar olarak, ne oyuncu olarak hiçbir şey yapamayacağımı düşündüğüm bir zaman.. Bittiğimi düşünüyorum. Kalktım, bir şeyler yazmaya başladım. Bir araba, askeri araç, kan, postallar, makineli tüfek sesleri... Ne duyuyorsam; bilinç akışımda neler varsa hepsini yazmaya başladım. Sonra ortaya birdenbire şöyle bir şey çıktı: Ulan benim dertlendiğim bir yer var bundan. Sonra buldum ne olduğunu. Türkiye'de olup biten meselelerle ilişkili bir sorunum var benim, Türkiye'yle ilişkili sorunum var. Orada bir savaş olmuş ve esasında onları yazıyorum şimdi. Devam ettim yazmaya. Tamamen böyle çıktı.

Oğlum 'eşcinsel' lafına çok güldü

* Filmde gereksiz bir eşcinsellik temasının olduğu yönünde eleştiriler var. Ne diyorsunuz buna?
Gerekli bir eşcinsellik teması bulana kadar böyle kalacak (kahkaha atıyor). Çok güçlü bir çatışma noktası! Benim filmlerimde Türkiye'de azınlıkta kalmış bütün insanların hikâyeleri vardır. Baskı altında kalmış, azınlıkta kalmış bütün insanlar benim ilgi alanım. İlgi alanım değil daha doğrusu; ben onların yanında duruyorum. İçimde binlerce mozaik var. Türkiye de böyle bir toprak; istediğimiz kadar üstünü örtelim. Türkiye, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar eşcinsellerin yaşadığı bir dünya.

* Kenan İmirzalıoğlu'nun bir eşcinselle öpüşme sahnesi var filmde. 'Ya filmim bu sahneyle anılırsa' diye içinizden geçti mi hiç?
Hayır hiç geçmedi. Çünkü bütün sahneler öylesine akışkan gidiyordu ki...

EVLENMEDEN ÖNCE YAPTIM!
* Bu sahne bir süre önce siz ve Kenan İmirzalıoğlu hakkında çıkan 'birlikteler, Amsterdam'da evlendiler' söylentilerine bir meydan okuma mıydı?
Biz evlenmeden önce yaptım bu filmi (kahkahalar atıyor)...

* Bu söylentiyi duyduğunuzda ne düşündünüz?
Lafı kimin çıkardığını biliyorum. İğrenç bir şey! Ama buradan şu çıkmasın; ben en küçük bir şekilde homofobik bir adam değilim. Üstelik yalnız erkeklerin değil, kadınların homoseksüelliğini de çok doğal karşılayan biriyim. İnsani bir durum çünkü bu. 'İğrenç' kelimesini koyarken de bu açıklamayı yapmak istiyorum; böyle bir haberin ortaya gerçekmiş gibi çıkması iğrenç olan. Bu çocuklar benim çocuklarım ya! Hangi fantazya böyle bir şeyi ortaya çıkarabiliyor? Yani Kenan'la iki eşcinseli oynasak, rolle örtüştürürler, 'ulan acaba sahiden eşcinsel mi' diye kurcalarlar. Fakat hiçbir veri yok. İki insanın da heteroseksüel olduğu çok açık. Ama o aşağılık yaratık böyle bir laf üretiyor. İşte iğrençlik bu. Benim 19 yaşında çocuğum var, o çocuk da Kenan'ın arkadaşı ya...

* Oğlunuz nasıl bir tepki verdi peki?
Ya çocuklar gülüyorlar kahkahalarla...
SABAH

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:00

İLGİLİ HABERLER