KAYNAK : Haber Vitrini
UMUR TALU
SANSÜRLÜ ADAMIN YANLIŞ MİNDERİ
Bir telefon mesajı geldi... Yurt Partisi Başkanı Sadettin Tantan'ın Antalya'da yağlı güreşlerde kıspet giyip güreşeceğini bildiriyordu.
'Herhalde medyada küçücük bir haber yeri bulabilmek için son çaresi bu oldu' diye düşündüm.
Biliyor musunuz, 'bir kısım medya'da Tantan'ın adını anan haber yasak.
Üstelik, birbirleriyle kapışanlar dahi bu noktada aynı tavrı alıyor.
Gazeteciliğin, 'ideolojiden arınmış', samimiyetsiz bir objektiflik ve tarafsızlık mesleği olduğunu savunmam.
Bütün gazeteler, tüm gazeteciler, hep aynı 'objektif'ten baksaydı, zaten çok sesliliğin temel kanallarından biri olan bu işe gerek kalmaz, hepsi birbirine benzerdi.
Ama, gazetecilik, amiyane tabirle, 'namus' mesleğidir.
Ne var ki, tutumunuz samimi ideolojik, belirgin, ilan edilmiş, açık, köklü ve kalıcı bir farklılık ile tavırdan değil de, tamamen 'menfaat-dostluk-düşmanlık-intikam' gibi cari kaygılardan kaynaklanıyorsa...
Hangi kavramı kullanayım, bilmiyorum ama, 'pis' bir tavırdır.
***
Birden bire 'banka hortumlamaları'nda hassaslaşmış bir medya grubunun, bir yandan da, iyi-kötü, o operasyonlara damga vuranlardan biri olan kişiyi sansüre, dışlanmaya maruz bırakmasını nasıl anlamalıyız.
'Çünkü patronla dalaştı...
Çünkü Mesut Bey'i sıkıştırdı...
Çünkü enerji operasyonlarına da bulaştı' gibi açıklamalar varsa elimizde, giren ve girmeyen haberlerin birçoğunu hep bu pencereden mi değerlendirmek zorundayız?
Üstelik, Tantan'ın hemen yanında yer alan, bir zamanlar Merkez Bankası Başkanlığı yapmış, Batı'da önemli üniversitelerde ders vermiş, ekonomik görüşleri herhalde en az Kemal Derviş kadar ilginç olabilecek Bülent Gültekin'in ne düşündüğü, neler söylediği de bu medya duvarına takılıp kalıyor.
Bu medya duvarını delip gerçeği, olan biteni anlayabilmek, farklı açıları görerek bir değerlendirme yapabilmek için herkes kıspet giyip yağ dökünerek güreşe mi tutuşmalı?
***
Bu noktada hemen araya girip şunu söylemeliyim:
Bazı tavırları doğru ve sıcak gelse bile, hayata Tantan'ın baktığı pencerelerden bakan biri değilim.
Kaldı ki, İçişleri Bakanı olarak, özellikle cezaevleri operasyonlarındaki tutumunu da yıkıcı bulmuştum.
Dolayısıyla, bu, basit ve bayağı bir destek yazısı filan değil.
Sadece, iyi bir örnek.
Medyanın, intikamcı ve cezalandırıcı rezilliği açısından, göz önünde duran ama gözlerden kaçan bir örnek.
***
Fakat işin bir de şu tarafı var:
Muhtemelen Tantan da kimlerle nasıl bir mücadele içinde olduğunu, birtakım bedellere neden mahkum edildiğini biliyor ama bu mücadeleyi açıkça yürütmüyor, yürütemiyor.
Bakanlığı dönemindeki gibi, şifreli, kodlu, imalı konuşmayı ve birtakım sembollerle bir şeyleri sadece çağrıştırmayı tercih ediyor.
Oysa, çok sevdiği 'güreş' açısından asıl minder ya da çayır buydu.
Şimdi sahiden güreşirken medyada yer bulup bulmayacağını, bulsa da bunun ne gibi bir mesajı, bu toplumun bilincine nasıl bir katkısı olacağını bilemem...
Ancak, bildikleriyle, hatta faturasını ödediği gerçeklerle bu toplumu yüzleştirmeyi deneyebilseydi, ağzıyla kuş tutsa da delemeyeceği 'intikamcı' medya duvarına belki yine takılır, lakin hem sesini sonuna kadar engellenemeyecek şekilde duvardan sızdırır, hem de halkın bilgi ve bilinç dağarcığına kalıcı bir arşiv ile içtihat armağan ederdi.
Belki, siyasi parti olarak yine barajı geçemezdi...
Fakat, birilerinin aklımıza koyduğu barajların yıkılması açısından sağlam bir kazma darbesi vururdu.
Hem hükmen yenilgiye mahkum edilmek isteniyor, hem de yanlış minderde güreşiyor.
(Star)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:27