Medya
  • 7.10.2003 12:55

UMUR TALU TEKELLEŞMENİN ADRESİ OLARAK DOĞAN GRUBU'NU GÖSTERDİ...

TALU'NUN YAZISINDAN BİR BÖLÜM... Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Sezer'in yeniden gündeme getirdiği ''medyada tekelleşme'' meselesi, gündemden hiç çıkmamalı. Bu tehlike, toplum üstünde en ciddi tahakkümü yaratıyor. Cumhurbaşkanı bu meselede tutarlı oldu. Hep gündeme getirdi, ''tekelleşmeye vize'' girişimlerini önlemeye çalıştı. İktidara medya icazetiyle değil, halk oyuyla gelen Erdoğan'ın da görünüşte borcu yok. Meseleyi seslendirdiğine göre, ''bir şeyler'' yapmalı... ve bazı şeyleri yapmamalı! **** 2001 sonlarındaki manzarayı aktarayım. Hatırlarsınız. Büyük medya ''her şey çok iyi'' deyip Ecevit hükümetini cilalıyordu ki, ülke krize girdi. Büyük medya, tekel ağızdan, krizin suçunu Sezer'e yükledi. Çünkü, Hüsamettin Özkan ve Mesut Yılmaz'ın tutuşturduğu dolduruş haberlerle, hükümetle yatıp kalkıyorlardı. Kiminin banka işleri, kiminin RTÜK siparişi vardı. TV'leri bir yana koyarsak, gazete satışlarında ''piyasa'' şöyleydi Doğan Grubu; Hürriyet, Posta, Milliyet, Fanatik, Gözcü, Radikal, F. Forum ile satışların yüzde 46-47'sine hakimdi. Bitmedi. Banka rüyasından cezaevi kabusuna uzanan Sabah Grubu; Sabah, Takvim, Fotomaç, Yeni Asır ile yüzde 20-21 tiraj payına sahipti ve hükümet ile Doğan'ın rehinesi haline gelmişti. Bitmedi. Çeşitli protokollere katılan, medyanın en büyüğünden ve hükümetten ürken Karamehmet medyası da, başta Akşam, yüzde 9'luk payıyla uydu yörüngesindeydi. Bunlara ürkek, titrek Türkiye'yi filan da ekleyince, ''kartel'' gücü yüzde 80'e varıyordu. Doğan Grubu'nun dağıtım tekeli tüm gazete pazarlamasını kontrol ediyor, patronlar arasında yapılan anlaşmalarla... Bayiler, reklam şirketleri ve ilan veren-vermeyen iş dünyası üstünde baskı kuruluyordu. Protokollerle, çalışanlarını da cendereye alıyor, bir yerden ayrılan ya da atılan gazetecinin bir diğerinde iş bulmasını engelliyorlardı. Baskıya muhatap diğer iki kesim ise hükümet-devlet-bürokratlar ile elbette okurdu. Okur, müthiş bir manipülasyon, oto-sansür, sansür ve saptırmaya maruz kalırken...Hükümet ile karşılıklı şantaj barışı tesis edilmişti. Kartel hükümeti kollayacak, hükümet de RTÜK gibi sipariş yasalar ve kamu imkanlarıyla büyük medyayı kayıracaktı. Bu yapı, ''28 Şubat''ın kuryesi olmuş, halkın gözünü, kulağını, beynini yamultmuş, sesini yutmuş, yeni RTÜK gibi özgürlük ve adalet düşmanı bir yasayı ülkeye sokuşturmuş, karşı çıkan Sezer'e saldırmış, hükümeti adeta mülkiyetine geçirmişti. Yatırımını da, çürümüş siyasetçilere yaptı. Seçim, bu saadet-ihanet tekelini Ankara'da kısmen kırdı. Halk; medya-banka-siyaset-ihale-sansür tahakkümüne, siyasi aktörleri tasfiye ederek sert bir cevap yolladı. Erdoğan'ın hiç unutmaması gereken budur! Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:48

İLGİLİ HABERLER