'Patron desteklemek'
Hürriyet Gazetesi'nde bir (belki iki, üç...) küçük beyinli, aklınca kategorik ayrım yaparak 'Star yazarları patronlarını destekledi' diye başlık atıp sonra da benim 'Bu zor bir yazı' başlıklı yazımdan bir parça koyup oraya oturtmuş.
Seçtiği kısa parçanın bile ne anlama gelip gelmediğini idrakten yoksun olmaları bir yana, yazının bütünündeki içeriğin, onu gerçekten 'zor' kılan ifadelerin filan da ayrımına varmalarını beklemek abes.
Çünkü, maalesef, bu meslekteki birçok kişi, olaylara, hayata, bizzat mesleklerinin ve aslında kendilerinin de sorunlarına 'patrona embedded' bakmaya o kadar şartlanmış ki, zihinlerinde 'öyle bakamama'nın ihtimali dahi yok.
Tabii bir de, okuduğunu anlamama, anladığını da zaten yanlış anlama becerisi bunun üstüne tüy dikiyorsa...
Tabii bir de, önyargı, kin, nefret ve benzeri duygular, hatta kendisini ilgilendirmeyen ama amirlerine ait olduğu için kendisinin yaranma aculluğuyla de üstüne ve içine geçirdiği bu duygular, o tüyün altına birkaç kat da zift sürmüşse...
Bunlar da varsa, zaten katmerli!
* * *
Tekrarlamama gerek yok ama...
O yazının özü şuydu:
Hükümetin aldığı karar, hukuki ve haklı olsa bile (ki bu da elbette tartışmalıdır), bugün, şu andaki alınış biçimi ve nedeni siyasidir. Yanı sıra, ABD yönetiminin ve IMF'nin de gölgesinin düştüğü bir karar ve zamanlamadır.
Aynen, bu grup ya da başka medya gruplarıyla ilgili alınan-alınmayan birçok kararın da, siyasete teyellenmiş olması gibi.
Bütün mesele, siyaset-ticaret-medya üçgeninin bu ülkede açık ya da örtülü, maskeli biçimde iç içe işleyişidir. (Söyler misiniz Allah aşkına, bu ifadenin ve beraberinde uzun uzun yazdıklarımın Cem Uzan'ı da kapsamaması mümkün mü! Ama onunki açık ve netken, diğerleri, sözde gazetecilik pozlarında, Ankara kulislerinde, gazete manşetlerinde, TV haberlerinde, uzlaşmalı ya da çatışmalı siyaset-ticaret oyunu oynamıyorlar mı?)
O yazının girişinde, gazete-parti-siyaset-gazeteci konumlarına ilişkin ne düşündüğümü, ne düşündüğüm bir yana, fiilen ne olup olmadığımı, ne yapıp yapmadığımı, ne yazıp yazmadığımı da izaha çalıştım.
Ve bunların hepsini, daha öncekiler gibi (Buna, Cem Uzan parti kurma kararı verdiğinde, diğer medya önyargılı davranacağı için mecburen bile olsa, gazete ve televizyonun siyasi partinin aracı haline getirilmesinin ciddi bir yanlış olacağını belirttiğim yazı da dahil), bu gazetede yazdım.
Bir başka gazetede, siyaset-ticaret-medya üçgeni üstüne ısrarla yazdığımda, nihayetinde başıma ne geldiği malum.
O yüzden şu soruyu sorup devam edeyim:
'Şekerim, siz hayatınızda hiç patronunuzu desteklemeyen yazı yazabildiniz mi?'
Toplumun, çoğunluğun kaderiyle oynayan... Hadi onları bırakın, bizzat mesleğinizin, bizzat kendi gazeteci kimliğinizin köküne kibrit suyu eken siyaset-ticaret-medya oyunları oynandığında, ağzınızdan ya da en azından başka bir yerinizden bir ses çıkabildi mi?
Nefesinizi tuttunuz, havaya bakıp ıslık çaldınız, kiminiz talimatlarla yazı döşendi, kimi patronunu haklı çıkarmak için bin dereden su getirdi; eh içlerinizden en 'iliştirilmiş' olanlar da başbakanlıkta, bakanlıklarda, Meclis'te kulis yaptı, yalakalık yaptı, şantaj yaptı, iş takip etti.
'Şekerim, sizin şöyle boynu ve başı dik, vicdanı diklenen bağımsız bir duruşunuz olabildi mi ki!'
Bu duruşu elimden geldiğince ufkumdan kaçırmamaya çalıştım, gerekirse bedelini ödemeyi göze aldım; ama, bunu elbette çok daha büyük bedellerle, çok daha derin ve kalıcı acılar pahasına yapabilenlere de hep büyük saygı duydum.
* * *
Bakın, burada ve orada siyaset-ticaret-medya üçgeni üstüne o kadar fazla yazmışım ki, bunların hiçbirinden, özünde hiçbir medya patronunun, bırakın sapına kadar, ucundan kıyısından da hoşnut kalması mümkün değil.
Bir önceki gazetede yazdıklarım, belki hala arşivindedir; en azından bir kısmı 'Dipsiz Medya' adıyla kitap oldu.
Orada, burada yazdıklarıma gelince;
Sendika, 212 sayılı yasa, İş Güvencesi Yasası ve ona gazetecilerin dahil ettirilmemesi için yapılan şantajlar, RTÜK yasası değişikliğinin meşrulaştırdığı siyaset-ticaret-medya üçgeni, aynı yasaya bindirilen özgürlük kısıtlayıcı hükümler, o süreç içindeki pis medya-siyaset işbirliği, gazetecilerin patronlarının ve o kanalla da siyasilerin elinde rehin, hatta esir kalması. Alternatif, bağımsız, küçük yayın kuruluşları üstündeki baskılar, yasaklamalar; bu konuda büyük medya-küçük basın ayrımcılığı. Siyasetçilerin ya da sivil-askeri bürokrasinin baskıları, ricaları, manipülasyonları ve bunlara medyanın boyun eğişi.
Bunların hangi biri, özünde, şu ya da bu medya patronunun hoşuna gider?
Başkalarının üstünden, üstelik anlayamadığınız, hissedemediğiniz tavırlar üstünden, 'patron desteklemek-desteklememek' kategorileri düzeceğinize...
Öncelikle kendi vicdanınıza bir dönün bakalım:
Hayatınızda hiç öyle bir kararınız, öyle bir özgürlüğünüz, öyle bir özgürlük arayışınız, öyle bir direnciniz, öyle bir isyanınız, öyle bir duruşunuz, öyle bir vuruşunuz, öyle bir yol ayrımında gerçekten samimi bir sesiniz olabildi mi?
Önce bir düşünün, önce bir hissedin, olmazsa bir hayal edin...
Sonra bir daha konuşuruz.
Okura merhaba demesini de, veda etmesini de bilirim ben.
En azından, zamanla bunun insani-mesleki değerini daha iyi öğrendim.
Siz, yerin dibinden çıkabilir misiniz?
(Umur Talu/ Star)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:10