HALUK ŞAHİN/RADİKAL
UZANLAR VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Aman dikkat! Bütün bunların Uzanların başına gelmiş olması, ortaya tüm basın açısından kötü emsal çıkabileceği olasılığını ortadan kaldırmıyor.
Önce Uzanlar: Adamların basın özgürlüğü diye bir sorunu yoktu, kendilerini hiçbir zaman Türk basın camiasının bir parçası olarak görmediler, yok etikmiş, yok örgütmüş, yok yasal haklarmış gibi şeylere ilgi duymadılar, basın kurumunu bir adım daha ileri götürebilecek tek bir eğitsel ya da
mesleki girişime destek vermediler...
Çünkü onlar gazetelerini ve televizyonlarını sadece bir silah olarak gördüler. Önce ticari, daha sonra da ticari ve siyasi bir silah. Bu silahı en kaba biçimlerde kullandılar. Şantaj için kullandılar, yıldırma için kullandılar...
Önemli bir televizyonun ana haber bülteninde ilk haber Cem Uzan'ın avukatının Ahmet Özal'ın avukatının dilekçesine verdiği cevap olabilir mi? Star TV'de oldu. Daha neler oldu neler...
Ancak... Basın Uzanlardan, zaman da bugünden ibaret değil. Başka gazeteler, televizyonlar var. Bugünün yarını var.
Olaya böyle baktığınızda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) Uzan Grubu'nun gazete ve televizyonlarına el koyuş biçiminde kaygı verici yanlar olduğu görülüyor.
Şundan: Patronunun borçları nedeniyle bir gazeteye el koymakla bir çimento fabrikasına el koymak birbirinden çok farklı şeylerdir. Evet, gazete de bir ticari işletmedir, ama aynı zamanda daha fazla bir şeydir. Kamuoyu oluşturucusu olarak demokrasinin vazgeçilmez öğelerinden birisidir. Özgürlüğü Anayasa güvencesi altındadır. Sansür edilemez. Belirli fikirleri savunmaya zorlanamaz.
Avrupa Birliği'ne tam üyeliği kafasına takmış ve özgürlük normlarını ona göre oluşturmuş bir ülkede hiç olamaz böyle şeyler.
Bir de olana bakalım: TMSF'nin adamları ansızın geliyorlar, editoryal süreçlere müdahale ediyorlar, haberleri değiştiriyor, köşe yazarlarını engelliyorlar. Manşetlere hükümete yağ çeken tonlar yüklüyorlar.
Yani sansürcülüğün bile ötesine geçip, iktidar borazanı haline getiriyorlar.
Öyle sanıyorum ki, burada ciddi bir Anayasa sorunu, belki de suçu var. TMSF'nin bir basın organına bu şekilde müdahale etmesi Anayasa'nın ruhuyla da bazı maddeleriyle de çelişiyor.
Başta söylediğim gibi, bütün bunların Uzanların gazetesinin ve televizyonun başına gelmiş olması sonucu değiştirmiyor. Tehlikeli bir emsal oluşuyor.
Yükselişte olan iktidarların basınla ilişkileri yumuşaktır, basın özgürlüğünden yana bir söylem tuttururlar. Ama inişe geçtikleri anda bu söylem değişir, ilişkiler sertleşir. İktidarlar basını sindirmek için ellerindeki enstrümanları kullanmaya başlarlar. Bakın, demokrasinin beşiği İngiltere'de bile düşüşteki Blair hükümeti BBC'nin çanına ot tıkamak istiyor.
Türkiye bunu 1950'li yıllarda Demokrat Parti döneminde yaşadı. Önce basınla çok iyi geçinen DP inişe geçince gazetelere karşı akıl almaz yollara başvurdu. İnanmayanlar Bedii Faik'in anılarını ('Matbuat Basın Derken Medya') okusunlar.
Şu anda AKP iktidarı da yükselişte... Ama bir gün bunun da sonu gelecek, AKP'liler muhalefetin arttığını ve yeniden hükümet olmalarının zorlaştığını görecekler ve muhalif basını sindirmek için ellerindeki enstrümanlara başvuracaklar...
Hangilerine mi? BDDK'ya, TMSF'ye, RTÜK'e ve ötekilere.
Muhalif gazetelere ve televizyonlara kendi adamlarını gönderip editoryal balans ayarı yapmanın yollarını arayacaklar. Star'ın başına gelenler bir emsal oluşturacak.
Dedim ya. Aman dikkat!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:39