YARGIDAKİ YOLSUZLUK VE HUKUKSUZLUK 'YARGIYI KİM YARGILAYACAK?
İSTANBUL- Hukukun Üstünlüğü Derneği, yargıdaki yolsuzluk ve hukuksuzluğun 'Yargıyı kim yargılayacak?' sorusunu gündeme getirdiğini bildirdi.
Avukat Süleyman Aslan'ın başkanlığını yaptığı Hukukun Üstünlüğü Derneği, adli yılın açılışı dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, ''6 Eylül 2003 günü yeni bir adli yıla girmiş olacağız. Yeni adli yılın, 'hukukun üstünlüğü' ilkesinin dünyanın her yerinde ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında hakim kılınması açısından önceki yıllara göre çok daha iyi ve etkin bir yıl olmasını; ülkemiz ve tüm dünya için adalet, huzur, güven ve mutluluk getirmesini temenni ediyoruz'' denildi.
Adli yılın sadece hakim, savcı, avukat gibi hukuk profesyonellerine ait bir çalışma dönemi olmadığının vurgulandığı açıklamada şöyle denildi:
''Adli Yıl, değişik nitelik ve nicelikte de olsa sokaktaki vatandaştan cumhurbaşkanına kadar toplumun her kesiminin aktif olarak yer aldığı hukuk hayatının gerçekleştiği dönemdir. 'Hukukun üstünlüğü' ilkesini toplumsal hayatın tüm alanlarına hakim kılmak ve korumak için yeni adli yılı yeni bir fırsat olarak değerlendirmek gerekir. Örnek bir hukuk toplumu, ancak hakkın ve hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata hakim olmasıyla gerçekleşebilir. Hukukun üstünlüğü idealinin gerçekleşmesinin ilk şartı, tüm bireylerin hukuka inanması ve güvenmesi, sorunlarının ancak ve ancak hukuk yolu ile çözülebileceği bilincine ve inancına sahip olması ve bu yönde hareket etmesidir. Türk toplumunun yeterli hukuk bilinç ve inancına sahip olmadığı bir gerçek olduğu gibi, hukuka, yargıya güvenmediği hususu da yadsınamayacak diğer bir gerçektir. Yargı, 'Türkiye'de en çok hangi kuruma güveniyorsunuz?' araştırmasında ancak yüzde 2.6 gibi yok sayılacak oranda olumlu destek alabilmiştir.''
''YARGIYI KİM YARGILAYACAK?''
Türkiye'de yargıya olan güvensizliğin asıl kaynağının yargının kendisi olduğunun savunulduğu açıklamada, ''Toplumumuzun her kademesini sardığına inanılan yolsuzluklar, rüşvet, irtikap, zimmet ve kayırma gibi toplumsal çürüme; bu yolsuzlukları cezalandırması gereken yargının da temel sorunlarından birisi olmuşsa toplum yargıya nasıl güvenecektir? Yargıda yer alan avukatların yüzde 94.7'si gibi büyük bir çoğunluğunun yargıda yolsuzluk olduğunu kabul etmiştir. Bu gerçek, İstanbul Barosu tarafından yaptırılan bir bilimsel çalışmada yer almıştır. Bu durum, toplumu, 'Yargıyı kim yargılayacak?' sorusunu sorar hale getirmiştir. Geç işleyen adalet, 'beş çikolataya hapis cezası', 'devleti dolandırmaya' ve 'işkenceciye beraat' gibi yargı kararları; insan hak ve özgürlüklerini daraltan, hak ihlallerini meşrulaştıran, birbirleriyle yüzde 100 çelişen, ideolojik gerekçelere, kimi korku ve vesveselere dayalı kararlar, yargıya olan toplumsal güvensizliği oluşturan nedenlere sadece birkaç örnektir. Yargıya güvensizlik nedeni ile oluşan boşluktan mafya ve sair hukuk dışı oluşumlar yararlanmaktadır'' ifadelerine yer verildi.
Yetersiz bütçe, kapasite üstü iş yükü, personel, bina, ekipman gibi beşeri ve fiziki yetersizliklerle yargının üstünlüğünün sağlanmasının zor olduğunun vurgulandığı açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından da belirtildiği üzere binde 75 bütçe ile 'Adalet değil ancak sefalet olur'. Adli ve idari denetim mekanizmalarındaki yapısal bozukluklar, yargının siyasi ve idari kurumlarca desteklenmemesi, toplumda egemen güçlerin baskısı, yargının acziyetini artırmaktadır. Hukukun üstünlüğü hedefinin gerçekleştirilmesi çabalarına katkıda bulunmak üzere faaliyette bulunan bir sivil toplum kuruluşu olarak çağrımız; öncelikle bizzat yargıya sonra da sivil toplumadır. Bir toplumun medeniyet derecesi hukukun üstünlüğü ilkesine verdiği değerle anlaşılır. Hukukun üstünlüğü ilkesi tüm sivil toplumun devlet kurumlarının yasama, yürütme ve yargının hukukla bağlı olmasını ifade eder. Bir devleti hukuk devleti haline getirecek olan da sivil toplumudur. Sivil toplum, bireysel hak ve özgürlüklerini kullanan ve koruyan, başkalarının hak ve özgürlüklerine de saygılı olanların; sadece dahil olduğu politik, etnik, ideolojik ve sair dar çevresinin değil, tüm hak ve özgürlük ihlallerine karşı medeni bir cesaret ve hür bir ruhla, yılmadan mücadele edenlerin, haksızlıklar karşısında susmayanların toplumudur. Hukuk devleti de ancak böyle bir toplumda gelişir ve kökleşir; hukukun üstünlüğü ancak böyle bir zeminde sağlanabilir.''
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:38