Gündem
  • 27.2.2017 12:40

Yazarlar Hürriyet Gazetesi'nin karargah rahatsız haberinden rahatsız oldu

Bu kadar fazla değişim de can sıkıyor açıkçası... Eski güzel günlerde bir gazete "Genç subaylar rahatsız" veya "Karargâh rahatsız" diye manşet attığında, sonunda rahatsızlar eyleme geçerdi.
Bugün ise bu tür manşeti atanları rahatsız edecek gelişmeler oluyor.1974'te Antalya'da askerlik yaparken bölük komutanımız "İstifham" kelimesini herhalde bilmediği için bize "Kafanızda izdiham olunca bana gelip sorun" derdi. Bugün ise artık "İstifham" kavramı yetersiz kalacağı için, "İzdiham" kelimesi gerçekten uygun kaçıyor bazı kafalardaki kargaşaya.
Eskiden "Kemalistler rahatsız" denildiği zaman önce subaylar gelirdi akla... Ama 15 Temmuz darbe girişiminden beri artık Kemalistlerin değil FETÖ'cülerin huzursuz olmaları daha fazla önemseniyor.
Galiba işin suyu son olarak "e-muhtıra" ile çıktı. Bu olayla anlaşıldı ki askerler askerlikle uğraştıkları zaman daha etkili oluyorlar. Aslında basının da darbecilikle değil gazetecilikle uğraşmasının daha doğru olacağı da bazıları tarafından 28 Şubat post-modern darbesinin sonuçlarına bakılarak anlaşılmıştı. Kartel kuran ve post-modern darbeye çanak tutan basın patronlarından bazılarının hapse girmelerinin herkesin kulağına küpe olduğu zannedilmişti. Ama demek ki bu tür beklentiler daha çok su kaldırırmış.

Mehmet Barlas/Sabah

Yeni anayasa sürecinin başladığı günden beri Hürriyet Gazetesi'nde yaşanan değişim dikkat çekiciydi! Son birkaç haftadır attıkları manşetleri şöyle bir gözden geçirirseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Hatta, yazıişleri toplantılarımızda Hürriyet'in bu 'suya sabuna dokunmayan' manşetleri gündeme geldiğinde arkadaşlarıma bunun 'bilinçli yapıldığını' dile getirmiştim.

Önceki gün atılan "Karargah Rahatsız" manşeti haklı olduğumu bir kez daha ortaya koydu! 28 Şubat garabetinin yıldönümü arifesinde atılan o başlık basit bir editoryal tercih olamaz. Gazete yapanlar olayın bu kadar basit olmadığını bilir...

O manşet, hem Hürriyet'in eski alışkanlıklarından kalma bir algı operasyonudur hem de FETÖ'yle mücadelenin had safhaya ulaştığı bir dönemde ilişkilerinin ayyuka çıkmasının yarattığı psikolojinin bir sonucudur.

Biliyorsunuz Aydın Doğan'ın FETÖ'den tutuklanan Ankara Temsilcisi Barboras Muratoğlu'nun holdingin özellikle yargıyla ilgili sorunlarını örgütün üst kademeleriyle çözdüğünü ortaya çıkarmıştım. Bu yüzden yazarlarına talimat verip üzerime saldırtan Aydın Doğan'ın yaşadığı endişe her geçen gün büyüyor...

Murat Kelkitlioğlu/Akşam

Hürriyet, kendisine yönelik eleştirilere cevap verirken nedense işin bu boyutunu hiç görmüyor. Veya görmek istemiyor. Sadece eleştirenleri eleştiriyor. Bunu da 15 Temmuz darbe gecesi sergilediği darbe karşıtı tutuma göndermede bulunarak yapıyor.

15 Temmuz gecesi, CNN Türk başta olmak üzere Doğan grubunun sergilediği tutum hiç kuşkusuz hepimiz tarafından alkışlanmıştır. Her ne kadar bu medya grubunun geçmişte 28 Şubat vb. darbelere nasıl arka çıktığı ve darbecileri nasıl arkaladığı bilinse bile… Dün dünde kaldı deyip yeni gündeki duruşuna bakarak alkışladığımız medya grubunun, kendi içindeki eski Türkiye alışkanlığına sahip editoryal unsurları niye bu kadar çok sahiplendiğini de anlamak mümkün değil.

Siz, "Karargâh rahatsız" manşetinin hemen ilk başına "başörtüsü kararı"nı oturtursanız, buradan çıkacak sonucu öngörmemek mümkün mü? Veya bu ilişki üzerinden nasıl bir algı oluşabileceğini kestirmemek mümkün mü? O editoryal ekibin sadece ve yalnızca gazetecilik veya haber saikiyle bunu yaptığına inanmamızı bekleyenler aklımızla alay ediyorlar.

Hürriyet; 15 Temmuz gecesindeki duruşuna anlamlı ve kararlı bir biçimde sahip çıkmak istiyorsa, sadece o gece sergilediği tutum üzerinden bir söylem geliştirmek yerine içindeki unsurların kendisine çektiği operasyonlar konusunda da duyarlı olmak zorundadır. Aksi takdirde bunun danışıklı bir işlem veya onaylı bir algı operasyonu olduğu sonucu çıkar ki, bu durumda da 15 Temmuz göndermesi anlamını yitirir.

"Karargâh rahatsız" manşetli haberin çıktığı gün Sabah muhabirine verdiğim cevapta, karargâhın asıl bu anlayışla atılan manşetten ciddi bir rahatsızlık duyacağını söylemiştim.

Nitekim de öyle oldu. Karargâh, bu manşetten ve bu manşet üzerinden yapılmak istenen algı operasyonundan duyduğu rahatsızlığı bir açıklamayla duyurdu. O açıklamadan da anlaşılıyor ki; koşulsuz bir biçimde sivil otoritenin, yani millet iradesinin temsilcisi olan hükümetin emrinde olan karargâhın, başörtüsü konusunda hiçbir rahatsızlığı yok.

Karargâh adına yapılan açıklamada başörtüsü konusunda tek yetkili merciinin sivil otorite olduğunun belirtilmiş olması, karargâhın demokrasiye ve sivil otoriteye bağlılığının göstergesi olarak alkışlanması gerekirken, bunun rahatsızlık nedeni sayılması hâlâ darbe beklentisi içinde olan çevrelerin birer manipülasyonundan ibarettir.

Genelkurmay Başkanımızın şahsında TSK'ya malum çevrelerce yöneltilen ithamlardan hepimiz çok rahatsızız.

Karargâhın bu yöndeki rahatsızlığına katılıyoruz. Hürriyet'i yeniden TSK'ya ve TSK üzerinden anti-demokratik operasyonların üssüne dönüştürmek isteyenler bilsinler ki eski Türkiye yok artık.

Mehmet Metiner/Star

ABD'nin "Bizim çocuklar başardı" dediği 12 Eylül darbesi Yunanistan'ın NATO'ya dönmesini sağladı. Doğrusunu isterseniz, John McCain'in PKK/YPG ile alakalı o sorusuna Erdoğan'ın verdiği cevaba muttali olunca, bir an için, ABD "değişik yöntem" arayabilir mi diye düşündüm. Zira…

Türkiye'nin "bölücü terör örgütüyle" birlikte çalışmasını ancak bir "NATO darbesi" sağlayabilirdi. Lakin 15 Temmuz işgalini ordusuyla omuz omuza püskürten bu "gazi millete" darbe yapmak da o kadar kolay değildir. Semih Terzi'ler veya Talat Aydemir'ler her zaman vardır amaÖmer Halisdemir'ler artık tüm vatan sathındadır.

Biz ABD "değişik yönteme" de başvuramaz derken, Aydın Doğan'ın tescilli darbeci gazetesi Hürriyet'ten, "Karargah Rahatsız" manşeti geldi. Yanlış anlaşılmasın…

Bir süredir başta Sözcü gazetesi olmak üzere Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'a ve onun şahsında TSK'ya yöneltilen haksız, mesnetsiz ve çirkin iftiralardan biz de çok rahatsızız. Savaştaki bir ordunun Genelkurmay Başkanı'na bu şekilde alçakça tezvirlerle saldırmak en hafif ifadeyle "bozgunculuktur."

Ne ki, başörtüsü konusunda meramını anlatmaktaki (ilgili haberde yer alan) sorunlu ifade, "Genç Subaylar Tedirgin" manşetlerini çağrıştıran "Karargah Rahatsız" manşetiyle birleşince, bu manşet de tescilli darbeci Hürriyet'te arzı endam edince ortaya bambaşka bir fotoğraf çıkmış oluyor.

Bu fotoğraf şudur: "Aydın Doğan rahatsız." Bu "fotoğrafa" gıkını çıkartmadığına göre anlaşılan o ki "Asuman da rahatsız." Aydın Doğan'ın adamları yaptıkları açıklamada, "Hürriyet'in demokrasiye olan taahhüdünü sorgulamak kimsenin haddine değildir" demişler. Hürriyet'in her darbeyi arkalayan hatta teşvik eden kirli tarihi hariç herhalde…

Salih Tuna/Yeni Şafak

Hürriyet, 2003'te Cumhuriyet'in attığı "Genç Subaylar tedirgin" manşetini 14 yıl sonra 28 Şubat'ın yıldönümünün arifesinde attı.
Gazete, kim olduklarını açıklamadığı bir grubun ağzından "Karargâh rahatsız" manşetiyle çıktı.
İcazetle iş yapan, dengeleri gözetip kendisine en uygun pozisyonu seçmek için hep bekleyen medya doğru düzgün görmese de halk ayakta.
Herkes varsa da yoksa da bu sinsi muhtırayı verene ve gazeteciliği ayaklar altına alıp bu metne aracılık edene ateş püskürüyor.
Dün baktım Hürriyet'ten savunmaya ilk kim geçmiş diye. Yenisi haber sunduğu için topa girmediğinden görev eskibaşkıroya düşmüş.
Çırpınıyordu köşesinden biçare:
"Anlamıyor musun komutan siyasi iradeye değil muhalefetin şom ağızlılarına cevap veriyor!"
Be hey zavallı, nesine yanıt verilebilir bunun.
Biz senin gibi cuntacılar şu siyasetçiye muhtıra verebilir, buna vermez demiyoruz;seçmeniyle, muhalefetiyle siyasete karışamaz diyoruz.
Eğer karışacaksa da, gazetelerin arkasına sığınmadan üniformasını çıkartır, öyle siyasete girer diyoruz.
Bence yenisi bile tarafsızlık pozlarını bir kenara koyup, bu eskibaşkıronun vasatlığına dayanamamıştır. Bugün kesin girmiştir kalelerine fena giren topa.
Bakalım o çıkartabilecek mi?

Melih Altınok/Sabah

Çağırmışlar Karargâh'a Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat'ı… "Yaz kızım" demişler: "Bunlardan, bunlardan, bunlardan rahatsızız." Yedi maddelik açıklama yapmışlar. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'a -Sümeyye Erdoğan'ın düğününe katılmasının dışında- ulusalcı kesimin yönelttiği bütün 'birikmiş' eleştirilere cevap vermişler.
(Hande Fırat, kaynağının Genelkurmay Başkanlığı İletişim Dairesi olduğunu söylüyor. Bence Akar'ın kendisi.) Karargâh, Millî Savunma Bakanlığının kadın subay ve astsubaylara başörtüsü serbestisi getirirken kendilerinden görüş alınmadığını ifade etmiş.
Başörtüsü burada bir garnitür müdür yoksa açıklama yapmanın asıl maksadı mıdır? Mesele Akar'ın darbeci Mehmet Dişli ile ortak arsa aldıkları yönünde yayınlanan haberler midir? Mesajlar 'içeridekiler'den midir yoksa 'içeridekiler'e midir? Bunlar cevap bekleyen sorular.
Ama başörtüsü çıkışı hiç olmadı! Askerin sıraladığı -başörtüsü maddesi dışında- bütün 'rahatsızlıklar' Sabah gibi iktidara yakın bir gazetede yayınlansa, emin olun bu kadar tepki çekmezdi. Aksine paşa destek görürdü. Çünkü eski Türkiye kalıntılarının çifte standartlı yaklaşımı ve Akar'ı gözden düşürmeye yönelik söylemleri gerçekten rahatsız edici. 
Haberin Hürriyet'te yayınlanmış olmasına gelince… Mevzubahis Hürriyet olunca insan altında bin türlü "Alicengiz oyunu" arıyor. Zira o gazetenin yakın dönemde attığı kirli manşetler hafızalarımızda taze.
Nitekim son haberde de "Karargâh rahatsız" başlığını kullandılar. Bu bilinçli bir tercihtir ve eski günlere duyulan özlemin yansımasıdır. Bir de "darbe kışkırtıcılığı yapmıyoruz" demezler mi, insanı saf sanıyorlar.

Fatih Selek/Türkiye

Hürriyet gazetesinin cumartesi günkü manşetinden bahsediyorum. Hürriyet'in haberi birinci sayfada "Yedi Eleştiriye Yedi Yanıt" başlığıyla, iç sayfada ise "Karargâh Rahatsız" başlığı ile sunulmuş. Haberin girişinde yer alan ifadelerse şöyle: "Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), terör örgütleri DEAŞ ve PKK'ya karşı tarihi öneme sahip mücadele yürütüyor. Bu kritik süreçte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a yönelik eleştiriler ve bazı iddialar da gündeme geliyor. İddia ve eleştiriler, TSK'yı yıprattığı gerekçesiyle Genelkurmay'da rahatsızlık yaratıyor. TSK, 'Ayarı kaçmış eleştiriler ile gerçek dışı bilgilere dayalı bazı haberlerle' ordunun başarısının gölgelenmeye çalışıldığını düşünüyor." Bir kere şu memlekette "Karargâh Rahatsız" başlığını kim görse aklına "Genç Subaylar Rahatsız" manşeti gelir. 27 Mayıs'tan bu yana medyanın yürüttüğü darbe operasyonları hatırlanır. Hele ki bunu yapan Hürriyet olursa.
1997'deki, 2007'deki performansı göz önünde bulundurulur.
Bir on yıl sonra, 2017'de yaptığı ve başlığında "Karargâh Rahatsız" ibaresi olan bir haber de bu meyanda değerlendirilir. Eleştirilir. Diğer taraftan mevzu "orduda başörtüsü yasağının kaldırılması" meselesiyse ve burada "aslında Genelkurmay bu yasağın kaldırılmasına sıcak bakmıyor" mesajı verilmek isteniyorsa bu da bir başka eleştiri unsuru olarak öne çıkar.
Bir vakitler TBMM, üniversite öğrencilerinin başörtülü olarak eğitim hayatlarını sürdürebilmelerine imkân tanıyan değişikliğe destek verdi diye "411 El Kaosa Kalktı" manşeti atan Hürriyet'ten söz ediyoruz.
Peki bütün bunları Hürriyet'in editörlerinin, yazı işleri müdürlerinin, yayın yönetmeninin ve hatta patronajının bilmemesi mümkün mü? Elbette değil. Peki Hürriyet bu haberle ne yapmak istedi? Bana soracak olursanız Hürriyet'in açık ve çok katmanlı bir manipülasyonuyla daha karşı karşıyayız. Habere baktığınızda Türkiye'de ordunun siyasi bir odak, bir ağırlık merkezi olarak sunulduğunu görüyoruz. Dile getirilen "yıpratma unsuları" elbette sorunlu. Fakat bunlardan rahatsızlık duyup bunlara savunma refleksiyle cevap vermek de üzerinde durulması gereken bir diğer konu. Verilecek tek cevap, TSK'nın sivil otoritenin kararlarına bağlı olduğu, bu tartışmaların bir tarafı olmadığıdır.

Fahrettin Altun/Sabah

Haberin başlığı, "7 Soru, 7 Cevap..." Güya Ankara temsilcisi Hande Fırat, rahatsızlık oluşturan konularda askeri kaynakları aramış, onlardan aldığı cevaplar üzerine böyle bir haber yapmış. Muhteremin gazetesi kendini böyle savunuyor:

Hande Fırat, habercilik amacıyla Orgeneral Akar'a yönelik söz konusu eleştirileri ve suçlamaları Genelkurmay Başkanlığı İletişim Dairesi'ne sormuş, aldığı yanıtları da yine "gazetecilik ölçüleri" içinde haberleştirmiş. Haberi okuduğumuzda edindiğimiz ilk izlenim şu oluyor:

TSK'da (hem Akar'dan, hem mevcut iktidardan rahatsız olan) bir "cunta yapılaması" var... Zaten Hande Fırat da haberini böyle anlayalım diye kurgulamış.

İyi de, "cunta yapılanması"nı bildiren (ihbar eden) haberin başlığı neden "7 Soru, 7 Cevap?"

Daha uygun bir başlık bulunamaz mıydı? Hadi diyelim ki, Hürriyet'in çok akıllı editörleri, meseleyi köpürtmemek ve akla kötü şeyler getirmemek adına, haberi bu başlıkla duyurmayı uygun gördüler. Bir anlamda sorumlu ve sağduyulu bir tavır sergilediler.

Peki, devam sayfasındaki başlık neden yüz seksen derece değişiyor ve "Karargâh Rahatsız" haline getiriliyor? Bir rahatsızlık vakıa... Zaten gazete de, "7 Soru, 7 Cevap" diye kılıflayarak, bu rahatsızlığı duyuruyor. İyi de, rahatsız olan kim?

Birinci sayfa editörlerine göre, TSK'daki cunta yapılanması rahatsız... Devam sayfası editörlerine göre ise Karargâh (yani Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve maiyetindekiler) rahatsız... Hadi diyelim ki, cuntacılar Hulusi Akar'ın yönetiminden rahatsız. Peki, karargâhtakiler kimden rahatsız?

Hulusi Akar'dan rahatsız olanlardan mı rahatsız, mevcut iktidardan ve iktidarın kimi uygulamalarından mı rahatsız? Hangisi? Haberi dikkatle okuduğumuzda, karargâhtakilerin cuntacılardan rahatsız olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Çünkü Akar'a yönelik eleştiriler ve suçlamalar Genelkurmay Başkanlığı İletişim Dairesi'ne sorulmuş, alınan cevaplar üzerine böyle bir haber yapılmış.

Fakat yine de tatsız ve tuhaf bir haber... Zamanlaması da oldukça manidar... Haberin dili ve atılan başlıklar (hele devam sayfasında atılan başlığın ima ettikleri) son derece problemli.

Öyle tuhaf bir haber ki, insanın, "Hayrola, eliniz gözünüz oynamaya başladı... Darbeye mi aşerdiniz?" diyesi geliyor. Fakat mesele burada kalmamalı.

Savcılar duruma el atıp, Hürriyet gazetesinin haber verdiği cunta yapılanmasını ortaya çıkarmalı. Hande Fırat'la, Genelkurmay İletişim Dairesi Başkanı'nın tanıklığına da başvurmalı.

Hatta demokrasinin yanında durduğunu söyleyen yiğit Aydın Doğan'ın da ifadesini almalı!

Ahmet Kekeç/Star

Hürriyet gazetesinde manşetten verilen ve iç sayfada da "Karargâh Rahatsız" dev başlığı ile askerin hükümetin kararlarından ve Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın tutumundan rahatsız olduğu iddia edilen haber tam bir "28 Şubat" klasiği. Tamamen masa başında askeri hükümete karşı kışkırtmaya yönelik bir yayın… Ama Hürriyet kritik dönemlerde bunu hep yaptı ve yapmaya devam ediyor.

Bazıları 15 Temmuz'dan gerekli dersleri almamışa benziyor ve yine bulanık sularda balık avlamaya çalışıyor… Manşetin ve yapılmak istenenin ne olduğu çok açık… Ama arkasında ne var onu daha iyi anlamak lazım.

Yani bu iş ordu içinde hala yuvalanmaya devam eden bir cuntacı kesimin marifeti mi yoksa birileri Hürriyet'in içinde gazete sahibi Aydın Doğan'a rağmen cuntacılık oynamaya mı soyundu?

15 Temmuz kanlı darbe girişimi her ne kadar Fetöcülerin işi idiyse de orada bazı eski cunta heveslileri askerlerin de bu işin içinde oldukları ve Fetöcüler çuvallayınca ya kenara çekilip arazi oldukları ya da ele geçirilip darbeci olarak hapsi boyladıkları şüpheleri var. Yani hala TSK'da bazı darbe heveslileri olabilir ve bu manşet onların marifeti de olabilir.

İkinci konu ise, Hürriyet gazetesi içinde "bu gazeteyi Aydın Doğan kontrol ettiğini sanıyor ama esas buraya hâkim olan biziz" zihniyeti ile çalışan ve 28 Şubat'ta da çok etkin rol oynayan kendine gazeteci diyen ama kökten cuntacı olan şahıslar var. Bu işte bunların parmağı da var. Yani görünen o ki bunlar bir koalisyon kurmuşlar 28 Şubat'ta olduğu gibi ortalığı karıştırıyorlar. Yani "anayasa değişikliği" için yapılacak referandum kampanya sürecini karıştırıp olayı karakola götürmeye çalışıyorlar…

İşte bunlara artık dur demek lazım. Bu da 28 Şubat'ın hesabını adam gibi sormakla olur… TSK'daki bütün cuntacıları ayıklamakla olur. Cuntacı düzenin anayasasını değiştirip 15 Temmuz'u sırtlayan halkın anayasasını ve düzenini tesis eden anayasayı resmîleştirmekle olur. Yani esasında 16 Nisan'da "evet" bunun ilk adımı olacak.

İlnur Çevik/Yeni Birlik

Güncellenme Tarihi : 27.2.2017 13:01

İLGİLİ HABERLER