Ekonomi
  • 12.9.2006 17:35

YILMAZ: "2001 YILINDA YAPILAN BİR REFORM"

ANKARA - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın, 2001 yılında, fiyat istikrarı konusunda, para politikasını oluşturma ve kendi aracını seçme konusunda yetkilendirilmesinin, Türkiye ekonomisinin önde gelen yapısal reformlarından biri olduğunu söyledi.
     Durmuş Yılmaz, Sheraton Oteli'nde, Türkiye Ekonomi Kurumu tarafından düzenlenen Uluslararası Ekonomi Konferansı'nda, ''Yükselen Piyasalardaki Merkez Bankacılığı: Türkiye Tecrübesi'' konulu bir sunum yaptı.
     Merkez Bankası'nın, 2001 yılında küresel standartlara yakın bir bağımsızlık kazandığını belirten Yılmaz, ''Merkez Bankası'nın, 2001 yılında, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmesinin birincil amacı olduğu belirtilerek, para politikasını, oluşturması ve fiyat istikrarını başarmaya yönelik kendi aracını seçme konusunda doğrudan yetkilendirilmesini, Türkiye ekonomisinde, özellikle enflasyona etkisi açısından,önde gelen yapısal reformlardan biri olduğuna inanıyorum'' dedi.
     Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının sadece yasanın uygulanmasıyla başarılabilecek bir şey olmadığını, politika uygulamalarının, bağımsızlık üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu söyledi.
     Türkiye'nin 30 yıl boyunca yüksek ve kronik enflasyon yaşamış bir ülke olduğunun altını çizen Yılmaz, yapısal değişiklikler sonucunda, 2001 yılında yüzde 68,5 olan enflasyonun, Ağustos 2006'da yüzde 10,26'ya gerilediğini, enflasyondaki bu gerilemenin, Türk Lirasından altı sıfır atılmasına da imkan verdiğini kaydetti.
     Yılmaz, Türkiye'de enflasyon düşerken yüksek bir büyümenin de sağlanabildiğini ve son 18 çeyrektir ekonomik büyümenin devam ettiğine işaret etti.
     Derin yapısal değişim sonucunda, Türkiye ekonomisinin aşamalı bir şekilde normalleştiğini vurgulayan Yılmaz, bunun sonucunda belirsizliğin azaldığını, öngörülebilirliğin arttığını, makro ekonomik temelin güçlendiğini, şoklara karşı direncin arttığını kaydetti.
     Yükselen Piyasalardaki Merkez Bankalarının en önemli sorunlarından bir diğerinin dolarizasyon olduğunu belirten Yılmaz, 1990'lı yıllardan bu yana Türkiye dahil yükselen piyasaların bu sorunla uğraştıklarını ifade etti.
     Dolarizasyonun ekonominin neredeyse her sektöründeki kırılganlığı artırdığını belirten Yılmaz, Merkez Bankalarının enflasyonu kontrol altına almasını zorlaştırdığını bildirdi.
     2001 yılında, Türkiye'deki toplam mevduatın yüzde 58,2'sinin döviz cinsinden olduğunu belirten Yılmaz, aynı oranının, diğer dolarize ekonomiler olan Romanya'da yüzde 49,3, Rusya'da yüzde 46,8, Peru'da ise yüzde 47 düzeyinde olduğunu söyledi.
     Türkiye'nin, son dört yıldır tersine bir dolarizasyon yaşadığına dikkati çeken Yılmaz, Ağustos 2006 tarihi itibarıyla, toplam mevduat içindeki döviz cinsinden mevduat oranının yüzde 36,7'ye gerilediğini ifade etti.
     Yılmaz, dalgalı döviz kuru rejimiyle, enflasyon hedeflemesi sisteminin, Türkiye'deki dolarizasyon düzeyinin azalmasında hayati bir role sahip olduğunu da vurguladı.
     Durmuş Yılmaz, bütün bunlara rağmen, dolarizasyon düzeyinin çok hızlı azalmadığını ve halen yüksek düzeyde bulunduğuna da işaret etti.
     Türkiye'de uygulanmakta olan sıkı maliye politikasının sonuçlarının görülmeye başlandığına dikkati çeken Yılmaz, kamu sektörü net borç stokunun Maastricht Kriterlerine yaklaşmakta olduğunu kaydetti.
     Durmuş Yılmaz, faiz ve enflasyon üzerinde etkili olan beklenti yönetiminin, Yükselen Piyasalardaki merkez bankalarının uğraştığı diğer bir konu olduğunu belirterek, Türkiye'de, enflasyonu düşürme ve fiyat istikrarını sürdürme taahhüdünde bulunduklarını, bu amaçla her platformda bu amaçlarını ifade ettiklerini söyledi.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 03:35

İLGİLİ HABERLER