Eğitim
  • 13.11.2003 17:25

YÖK BAŞKANI GÜRÜZ BU KEZDE MİLLİ EĞİTİM KOMİSYON BAŞKANI'NIN, ESKİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANI OLMASINA KAFAYI TAKTI

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Kemal Gürüz, ''Emekli Diyanet İşleri Başkanının TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı olması ileri ülkelerde olamaz'' dedi. Gürüz, Anadolu Üniversitesi'nde verdiği ''Küresel Ekonomide Yükseköğretim'' konulu konferansta, Türkiye'nin çok büyük yükseköğretim ithalatçısı durumunda olduğunu belirterek, ABD'de öğrenim gören 600 bin civarındaki öğrencinin 12 binin Türk olduğunu söyledi. Türkiye'nin yurtdışında öğrenim gören 50-60 bin civarındaki öğrencisi bakımından dünya ülkeleri içinde 8, Avrupa ülkeleri arasında da birinci sırada yer aldığını anlatan Gürüz, sadece ABD'de okuyan 12 bin kişinin tüm masraflarıyla bu ülkeye yılda 1 milyar dolar katkı sağladığının tahmin edildiğini kaydetti. Gürüz, bu bakımdan Türkiye'nin uluslararası pazarlarda pasif bir aktör durumunda bulunduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: ''Türkiye'de üniversitelerin eli kolu bağlı, anlamsız ve kimsenin bilmediği bir özerklik, şeffaflık gibi kulağa hoş gelen ve dünya gündemiyle alakası olmayan, bir kısmının arkasında başka amaçlar yatan tartışmalarla uğraşıyor. Ayrıca, hiçbir ülke her isteyene yükseköğretim parası verecek durumda değil. Çin'de aileler çocuğunu yükseköğretime göndermek için bu 800 dolar para biriktiriyor. Burada yoksul aileler sistemin dışında tutulmalıdır tabii. Sosyal adaleti daha iyi sağlamak için bunu yapmak lazım.'' Ülkede bulunan 24 vakıf üniversitesinde 60 bin civarında öğrencinin öğrenim gördüğünü, bazı iyileştirmelerin devlet üniversitelerinin elini kolunu bağlayarak yapılmaması gerektiğini anlatan Gürüz, ''Özel üniversiteleri güçlendirmek değil, ama devlet üniversiteleriyle eşit şartlarda rekabete dayalı bir model uygulanmalıdır'' diye konuştu. ''TBMM MİLLİ EĞİTİM KOMİSYONU... Gürüz, konferansın soru-cevap bölümünde, bir öğretim üyesinin, ''din ve vicdan özgürlüğünün üniversitelerde uygulanıp uygulanmadığı''na ilişkin sorusuna, insanların Tanrı ile olan ilişkilerinde, inanç dünyalarındaki olaya herkesin saygı göstermek mecburiyetinde olduğunu belirterek, şunları söyledi: ''Ama bu olaylar tanrı-insan ilişkisinden çıkıp gündelik hayatı ve eğitim sistemini etkilemeye başladığında bunlara tolerans gösterilmesi veya bunun hak olarak görülmesi mümkün değildir. Cumhuriyet'in temeli budur. Bu konuda ciddi sıkıntılar var. Emekli Diyanet İşleri Başkanının Milli Eğitim Komisyonu Başkanı olması ileri ülkelerde olamaz. 24 üyelik komisyonun 9'unun dini eğitim kökeninden gelmesi olamaz. Buna yasak da konmaz, ama olmaz. Bunun mücadelesi verildi. Bu mücadelelerin hepsi Batı'da da olmuş. Batı'daki insanlar dinsiz inançsız değil ki. Durduk yerde biz bazı rektörlerin ve akademisyenlerin işine son vermedik.'' LAİKLİĞİN TANIMI... Laikliğin ''din işlerinin devlet işlerinden ayrılması'' şeklinde tanımlandığını, buna daha başka unsurların da eklenmesi gerektiği yönünde bazı görüşlerin olduğunu belirten Gürüz, şöyle devam etti: ''Din ve vicdan özgürlüğü olarak da tanımlanıyor laiklik, bu da doğru. Ama laikliğin başka tanımları da var. Cumhuriyet'in temel nitelikleridir onlar. Bunlardan birisi, iki kulvarlı eğitim sisteminin olamayacağı, diğeri de insan aklına dayalı hukukun, vahiye dayalı şerri hukukun yerini almasıdır. Anayasa Mahkemesi türbanla ilgili olarak karar vermiş. Pozitif hukuka dayalı olarak verilmiş karar var. Bunun üzerine karar yürütülebilir, ama en üst yargının kararı var. Bu kararı fiili olarak yok sayamazsınız. Bu karar Meclis'i bile bağlıyor. Yok saydığınız takdirde, siz kişilere pozitif hukukla şerri hukuk arasında tercih hakkı vermiş olursunuz. Bu da Cumhuriyet'in sonudur. Bu kadar basittir türban konusunun savunması. Kararı hukuk felsefesi veya sosyolojik açıdan eleştirebilirsiniz. Ancak, idareci olarak bunun ötesinde başka birşey diyemezsiniz. Dememeniz lazım. Bu karar durduğu sürece uygulanacaktır.'' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:02

İLGİLİ HABERLER