Gündem
  • 31.12.2003 00:08

ZARA KENDİNİ DİNE VERDİ!..

Zara şov yapmadan, skandala ihtiyaç duymadan, sanatıyla gündemde kalan; ekranlarda yer almaya başladığı zamandan bu yana her haliyle halkın sevgisini kazanan nadir sanatçılardan biri. Onu her zaman etnik kıyafetler içinde, yaşından olgun tavırları ve güçlü sesi ile tanıdık. Medyanın dedikodu kazanından uzak durmak için kendisine de evliliğine de itinalı davrandı. Zara şarkıcılık, oyunculuk derken önümüzdeki aylarda bir show programı ile ekranlara gelmeye hazırlanıyor. Rahime Sezgin, Zara ile gelecek planlarını, müzik kariyerini, hayata bakış açısını ve gündemden düşmeyen evliliğini konuştu. Onu ilk ekranlarda görmeye başladığımız dönemde etnik kıyafetleri, hanım hanımcık tavırları ve güçlü sesi ile tanıdık. O günlerden bu yana hep aynı çizgide gördük Zara’yı. İlk albümü Avuntu’dan bu yana uzun bir süre geçti. Türküler ile hayatımıza giren Zara daha sonra oyuncu kimliği ile önce sinemada daha sonra da renkli camda çıktı karşımıza. Son dönemde de imam nikahı ile evli olduğu iddialarıyla yer aldı basında. Zara’yla hem oyunculuğu hem de hakkındaki iddiaları konuşmak için buluştuk. Fakat karşımızda ekranlardaki durgun Zara yerine yerinde duramayan birini bulduk ve biraz da bilinmeyen bu yönünü deştik. Eylül Fırtınası, Deli Yürek sinema filmlerinin ardından şimdi de Gelin dizisinde oynuyorsunuz. Üçünde de acılı kadını canlandırdınız. Neden hep acılı kadın? -Acının insanı olgunlaştırdığını düşünüyorum. Siz hayatınızda acı çekmeden mutlulukla olgunlaşmış birini hiç gördünüz mü? Mevlana bile “hamdım, yandım, piştim” diyor. Manevi âlemde insan olabilmek için gerçekten pişmek lazım. Burada acı çekmekten mutluluk duyan bir insan olmak da istemem, fakat bir gerçek var; acı insanı olgunlaştırır. Benim canlandırdığım karakterler de acı ile olgunlaşan kişiler. Ekrandan sizi yaşınızın çok üstünde bir olgunlukta görüyoruz. Acıyla aranız iyi gibi... -Ben acıyı acı olarak görmüyorum. “Eyvah nedir başıma gelen” diye ağladığım olmadı. Sabah kalktığım zaman mutlu olmayı seçen biriyim, yaşadığım her olaydan ders almaya çalışırım. Benim hayatta ilk gerçek kaybım anneannemdir. Ben o zamana kadar ölümü de, kaybetmeyi de reddederdim. Anneannemin vefatı hayatımın gerçeği oldu, çok üzüldüm ama o bana bir şey öğretti; hiçbir şey kalıcı değil. Komedi filmi teklifi niye gelmiyor size? -Ağlamayan film komedi filmidir. Ben komedi filmini de gayet iyi oynayacağıma eminim. Ailem, eşim her zaman benim komedi tarafımı insanların daha keşfetmediğini söylüyor. Bir senaryo ile onu da gösteririm. Eylül Fırtınası’nda oynadığınız için solcu olduğunuz söylendi. Kürt’sünüz bu yüzden de Kürtler sahipleniyor sizi. Muhafazakar kesim kendinden görüyor. Herkes tarafından sahiplenilmek nasıl bir şey? -Ben her türlü fanatizmden sakınırım. Fanatizmin olmadığı her yerde ben varım. Kürt’üm ama Kürt olduğum kadar da Türk’üm. Vatanımı milletimi çok seviyorum. Benim amacım insanlığa hizmet etmek, kimin ne olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Yeter ki düzgün insan olsun. Genellikle piyasada sanatçılar şarkıdan türküye geçiyor. Siz tam tersini yaptınız. İlla ikisi arasında bir geçiş mi yapmak lazım? -Benim insan olarak doğamın ve dünya felsefemin açılımı insanlığa hizmet etmek. Ulus Müzik’te başladığım zaman benimle aynı görüşte olduklarını gördüm. Sanatçı olarak yapabileceğim iyi bir arşiv kazandırmak. Çünkü artık bireysel bir yaşam söz konusu ve insanlar bunca hengame içinde kültürlerini korumak derdinde değil. Fakat biz onların ayaklarına bu hizmeti götürürsek bir hizmet vermiş olacağız. Biz bunun kararını daha 97’de “ Avuntu” albümünü yaptığımız zaman verdik. Şimdiye kadar ben kültürün bir dalında hizmet veriyordum; şimdi diğer dallarında hizmet vermeye devam ediyorum. Bu çalışmalar burada kalmayacak. Bu bir kültür hizmeti olduğu için bunu yapıyoruz. Şöhretimize şöhret paramıza para katalım diye yola çıkmadık. Gerçekten samimi olanların dışında bizi ayıran bu. Zaten eğer para ve şöhret peşinde olsaydık başka yolları denerdik. Eşiniz aynı zamanda prodüktörünüz. Bu, çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? -İskenden eş olarak da patron olarak da çok iyi bir insan. Bütün samimiyeti ile bizimle birlikte çalışıyor, müdahale etmiyor çalışmalarımıza. Zaten biz biliyoruz ki ne yaparsa yapsın bizim iyiliğimiz için yapıyor. Hiç çıkarsız. Buna eminiz; çıkarını, şirketini riske eder fakat inandığı şeyi yapar. Bütün sanatçılar, dikkat edin, “biz ona teslimiz” derler. Eşi olarak benim çalışmalarımda da zorlaştırma yapmıyor. Peki torpil yok mu? -Hiç alakası yok. Benim TSM albümüm ocakta çıktı. Bir klip çektik, ben yalvarıyorum yakarıyorum hâlâ yeni bir klip çekilmedi. Diğer arkadaşlara yeni klipleri çekildi. Baktığınız zaman ben bu şirketin sahibinin eşiyim. Fakat ben bunu hiçbir zaman çalışmalarımda hissetmedim. Hiçbir arkadaşıma da hissettirmedim. Ben de diğer sanatçı arkadaşlarım gibi şirkete geldiğim zaman bir çalışanım. İskender Bey’in eşi olarak algılanmak beni hiçbir zaman rahatsız etmez fakat torpilli olarak algılanmak eder. Ekrandaki kıyafetleriniz tesettürü çağrıştırıyor. Sadece başınız açık. Ben sizi hiç kısa kollu, kot pantolonlu ekranda görmedim. -Ben etnik kıyafetler giyiyorum. Tesettüre girmeyi düşünmedim ama giydiklerime de her zaman dikkat ettim. Türk aile yapısının kaldırabileceği, evli bir kadına yakışan aynı zamanda kendimi rahat hissettiğim kıyafetleri seçiyorum. Dikkatleri kıyafetime çekmeyecek bir üslup kullanıyorum. Bu terbiye aileden geliyor. İskender Bey’in eşi olmasaydınız yine bu kadar ilkelerinizi koruyabilir miydiniz? -Korurdum, benim için para çok önemli değil. Üstelik İskender Bey’in bu şirkette artık yüzde bir hissesi dahi yok. Biz kirada oturuyoruz. Ben bu kadar samimiyetimle ortadaysam ve kendimi ifade edemiyorsam hepimizin elinde olduğu bir adalet var. Gücümün yettiği yere kadar savaşırım, vurana elsiz, sövene dilsiz dururum fakat erkekçe gezerim âlemde. İskender Bey ile olan evliliğinizi ilk başta sakladınız. Şimdi de fotoğraflarınızı medyaya gönderdiniz, neden? -Her nereye gidiyorsam sorulan soru “İmam nikahlı mısınız?” sorusu. Bana ülkemi, müziğimi soran yok. Ben şöhret sahibi olmaya çalışsam neyse de, adam gibi işini yapmaya çalışan biriyim. Eğer ben imam nikahlı olsaydım yanmıştım, öyle bir şey yok çok şükür. En sonunda açıklamak durumunda kaldım. Köşe yazarları bile bunu yazmaya başladı, son günlerin modası imam nikahı diye ve benim adım yer aldı bu satırlarda. Madem öyle dedik alın size nikah fotoğrafları. Bu size sus ihtarımdır. Bundan sonra bir şey yazılırsa bu da onların ayıbıdır. Peki neden saklama gereğini duydunuz? -Biz malzeme vermedik diye seviniyorduk. Şaşaalı evlendiler, şöyle böyle evlendiler filan dedirtmemek için ince düşünmeye çalıştık. Ekranda çok sessiz, sakinsiniz. Fakat şimdi çok farklı bir profil sergiliyorsunuz? -İskender Bey bana bunu hep söyler. Bu millet senin sohbetinin daha yüzde 50’sini görmedi diye. Duyguları ile yaşayan insanlarız. Gittiğimiz programlarda aldığımız elektrik önemli, karşıdakinin de beni çözmesi lazım. Ama öyle olmuyor, televizyona çıktığımızda bohçamızda ne varsa onu koyuyoruz, karşıdaki alıcı olmayınca da toplayıp gidiyoruz. Bana üç saatlik bir program versinler, bakın nasıl oluyor. İnsanların sizin bu yönünüzü görmesi için galiba bir show programı sunmanız lazım? -Böyle bir proje var fakat tam olarak formatı belli değil. Özellikle benimle sohbet eden insanlar bu yönümün farkındalar. Fakat sanat içerikli bir program mı yoksa show programı mı olur bilmiyorum. Hanım hanımcık sunulan bir show programının tutacağı şüpheli biraz sanki. -Ben hanım hanımcığım ama gerektiğinde de erkek gibiyim. Bu yönümü gösterecek bir ortam olmadı şu ana kadar. Emin olun ki bu yönümü insanlar gördüğü zaman beni tam anlamı ile tanımış olacaklar. Eşiniz imam-hatip mezunu ve İlahiyat’tan terk. Dinî konuları konuşur musunuz? -Her ikimiz de kendi insanlığımızı sorgulayan, ruhunu eğitmeye çalışan insanlarız. Beş yıl önce ne ben böyleydim ne de o. Ondan çok şey öğrendim Allah razı olsun. Tasavvuf konuşmaktan müthiş zevk alırız. Biz nasıl kaliteli insan oluruz onu konuşuruz. Kimin ne yaptığı asla bizim evimizde konuşulmaz, inşaallah Hakk’ın razı olduğu kullar oluruz. Hiçbir şeyde olmadığı gibi dinin de fanatizminde değiliz. Biz kaliteli olmaya çalışıyoruz kimseye inancımızı anlatmıyoruz. İnsanlar ekranda otantik kıyafetler ile görüyor sizi. Şu an üzerinizde olan kıyafetlerle biz sizi hiç televizyonda görmedik. -Birçok moda tasarımcısı arkadaş ile çalıştım fakat ne istediğimi ben anlattım. Osmanlı’da yaşayan giyim kuşam âdetinin biraz modernize edilmiş şekli, Anadolu’nun otantiğini birleştirdim kıyafetlerimde. Çok beğenildi ve çok sevildi kıyafetlerim. Fakat gündelik hayatta yaşadığım çağa uygun giyiniyorum. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:21

İLGİLİ HABERLER