Meclis'ine küsen devlet, bırakın milletin yüzü gülsün!
Irak'ta harp bitince kaldık biz bize. Birinci görev gerilim yaratmak. Üç günlüğüne bile ekonomi başta güzel bir şeyler oluyorsa, tersine çevirmek.
Bu yazıyı 23 Nisan resepsiyonu öncesinde yazıyorum. Her ne kadar TBMM Başkanı Bülent Arınç 'eşinin kendi isteğiyle gelmeyeceğini, teamüllere uyulacağını' açıklamış olsa da, Başbakan Tayyip Erdoğan 'Eşlerimizi götürmeyeceğiz' dese de, bir rezerv bırakmak gerekir. Dikkatinizi çekiyor mu bilmem, birden dört yıl önceki, Merve Kavakçı olayı 'üç - dokuz boşanma' vesilesiyle manşetlere taşındı.
Ardından 'Milli Görüş genelgesi' adı altında, Dışişleri Bakanlığı'nın 'gizli - şifreli kriptosu' gazete manşetlerine sızdı. Demek ki, bu ülkenin en gizli, şifreli milli çıkar ve politikaları ilgilendiren sırları bile rahatlıkla birilerinin eline geçiyor. Belki bu defaki sızdırmanın 'hayırlı' olduğu söylenebilir ama, bizim Dışişleri'nin, Genelkurmay'ın, MİT'in 'şifreleri' böyle kolay elde ediliyorsa, vay halimize. Altı yıl kamuda da müfettişlik yapmış bir gazeteci olarak şunu bilir, şunu söylerim; 'Devletin, MİT'in, Genelkurmay'ın ya da herhangi bir kamu kuruluşunun gizli - özel - şifreli belgeleri, müfettiş raporları elde ediliyorsa, devletten birileri götürüp, verdiği ve bunu yazın dediği içindir. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Gazeteci gidip, MİT'in kasasından belge (MİT ile hususi bir bağı yoksa) alamaz, ya da Dışişleri'nin şifreli kriptosunu tam metin alıp, şifresini çözüp (işte açıklıyoruz) diye haberleştiremez. Yoksa o kriptocuyu iki gün tutmazlar görevde. Mutlaka içeriden, devletten, o belgeyi bilen, elinde tutan birisi götürüp (devletin bilgisi dahilinde) verir.'
Burada 'belgeyi, raporu, gazeteye - gazeteciye sunma' ardında, siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri ne derseniz mutlaka bir amaç vardır.
Dolayısıyla kripto, Kavakçı davasının ısıtılması, MGK Genel Sekreteri'nin yurtdışındaki Türk derneklerini 'tek çatıda' toplama çabaları, nihayet Genelkurmay Başkanı'nın 'Takip ediyoruz, endişeliyiz' beyanatı (Dışişleri Bakanlığı'nın kriptosu ile ilgili olarak) ile bir atmosfer yaratılmaktadır. Genelkurmay Başkanı'nın Dışişleri Bakanlığı'nın kriptosunu Star'ın manşetinden öğrendiğini kimse sanmıyor herhalde.
* * *
Şimdi bu vesile ile TBMM'nin kuruluş günü resepsiyonu ve bayramının, Atatürk'ün 'en büyük eserim' dediği TBMM'nin 'protesto, boykot ve küstüm seninle' tavırlarına maruz kalması, muhatap olması projesi devreye konulmuştur. Düşünün ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, 'Cumhur'un - halkın başı' Milletin, Halkın meclisinin resepsiyonuna gitmeme (yazı yazılırken öyleydi) temayülünde. Türk ordusunun, Cumhuriyetin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanları, TBMM resepsiyonuna 'gitmeme, ya da eşlerini götürmeme' düşüncesinde. TBMM Ana Muhalefet Partisi'nin, Atatürk'ün kurduğu CHP'nin genel başkanı 24 saat öncesinden 'Eşimle bu resepsiyona katılmayacağım, hükümete uyarımdır, yörüngeden sapmışlardır' diye beyanat veriyor ve 'bağlılık yemini' ettiği Cumhuriyet'in Meclisi'ne 'küsüyor', boykot ediyor!
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, eşi türbanlı olan TBMM Başkanı'na 'vekalet' bırakmamak için, neredeyse beş aydır yurt dışına gitmiyor.
Ayıptır, günahtır, yazıktır. Ülkeye, millete, Cumhuriyet'e insafsızlıktır efendiler! Gidersiniz, Cumhuriyet kadını eşlerinizi de götürürsünüz, tavrınızı, yapacağınızı orada yaparsınız. Kimse size 'eşinizin başına örtü takın, çarşaf giydirin de Meclis'e getirin' demiyor. Münevver Arınç gelirse, eşlerini götürmeyeceklermiş. Atatürk bu ülkede kadınları toplum hayatına katmak için inkılaplar yaptı, kadınları eğitip kafes arkasından çıkartmak için ömrünü harcadı. Sizlerin bu yaptığını görseydi kemikleri sızlardı eminim.
* * *
Cumhuriyet Meclisi'nde, resepsiyona ya katılmayacaklar, ya da eşsiz katılacaklarmış. İyi o zaman tıkın eşlerinizi eve, Atatürk'ün balolar tertip ettiği bugünü 'erkek erkeğe, bıyık burun' kutlayın. Meclis'in kuruluş gününde 'Devlet' Meclisi'ne küsmüş, 'Devlet' Meclis'ini protesto ediyor. Vah, beni, beni... Bütün dert dava Münevver Hanım'ın başörtüsü mü?
Yukarıda sıraladığım ve son bir haftaya sığan olaylar, yaratılan gerilim ortamı, sızdırılan bilgi - belgeler ve bunlara dayanılarak verilen beyanatlar boşuna değil. Bu bir hükümet götürme, hükümet bitirme projesinin yürürlüğe konulmasıdır. Hem içeriden, hem dışarıdan ve hem de medya destekli.
23 Nisan resepsiyonu bilinmiyor muydu? AK Parti beş yıl iktidarsa daha beş 23 Nisan, beş 29 Ekim, beş 30 Ağustos resepsiyonu ve diğerleri var. Yandık desenize?
Amerika'nın 1 milyar dolarına 'tamah' edenlere inat, vergi barışından 6.5 katrilyon (yani 4.5 milyar dolar) toplayıp verdi bu millet devletine. Ekonomide, iyiye gidişin, en azından kötüye gidişin durduğunun işaretleri var.
İyi şeyler olursa, bu milletin yüzü gülerse hiç olur mu? Atarsın ortaya bir rapor, sızdırırsın bir kripto, yaratırsın bir gerilim, hem piyasalar alt üst olur, hem döner 'beceriksizler - bölücüler - gericiler - Cumhuriyet düşmanları!' dersin, sindirirsin, bitirirsin, iktidardan götürürsün.
Bu devlette rapor da, kaset de çok. Yakında 10-15 yıl öncesinin ses kasetleri, video kayıtları ortaya çıkarsa, 'yeni şifreli' raporlar manşetleri süslerse şaşırmayın.
Zülfikar Doğan
Akşam
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:51