Medya
  • 9.9.2002 11:13

AYDIN DOĞAN : EMİN ÇÖLAŞAN ALEYHİMDE DELİL TOPLUYOR, BULDUĞUNU YAZMAZSA NAMERTTİR !

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Aydın Doğan'ın olay açıklamaları sürüyor.Dün M.Emin Karamehmet ve Dinç Bilgin için ağır sözler sarfeden Aydın Doğan,çıkışını bugün de sürdürdü.Zaman'dan Nuriye Akman'a konuşan Doğan,Yayın organlarında kendisi aleyhindeki bir haberin iç denetime takılabileceği şeklindeki değerlendirmelere katılmadığını belirterek,"“Ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Sedat Ergin, Fikret Bila’nın olduğu bir ortamda ben ısrarla ‘Hakkımda ne biliyorsanız yazın. Yazmazsanız namertsiniz.’ dedim. "şeklinde konuştu. İŞTE NURİYE AKMAN'IN AYDIN DOĞAN'LA YAPTIĞI RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ.... Doğan Grubu’nun patronu Aydın Doğan’la söyleşinin ikinci bölümünde grubun yayın ilkelerini, gazete ve televizyonlarındaki gelişmeleri ve patronluğunu konuştuk. Yayın organlarında kendisi aleyhindeki bir haberin iç denetime takılabileceği şeklindeki değerlendirmeye Aydın Doğan şu cevabı verdi: “Ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Sedat Ergin, Fikret Bila’nın olduğu bir ortamda ben ısrarla ‘Hakkımda ne biliyorsanız yazın. Yazmazsanız namertsiniz.’ dedim. Emin ‘Araştıracağım, bulacağım.’ dedi. Bence yazılmalıdır. Yazmazlarsa ben ne yapayım!” 7–8 gazetesi olduğunu, bu nedenle yayın ilkelerinin detaylarını bilemeyebileceğini ifade eden Aydın Doğan, buna karşılık ilkelere büyük önem verdiğini kaydetti. Efendim, grubunuzun yeni yayın ilkeleri yayınlandı 25 Ağustos’ta. 1999’da siz bu ilkelerin aynısını yine yayınlamıştınız. Bu sefer, sadece, iki maddeye birer şık, bir maddeye de üç şık eklemişsiniz. Ben bu konuyu senin kadar incelemedim. Ama iki yıl evvel yayınladıklarımızı bugün yayınlamış olmamızın bence bir sakıncası yok. Bence de. Sadece son yıllarda kaybettiğiniz imajı bir yenileme, bir tazelenme ihtiyacınızın olduğunu ortaya koyuyor. Hayır. Onu zannetmiyorum. Özkök yeni yayın ilkelerini açıklarken; 20 yıl içindeki bazı değişimleri dikkate aldıklarını, yeni durumlara yeni kurallar getirdiklerini söylüyor. Ama üç yıl evvel, gazetecilerin borsada oynamadığını, hisse senedi sahibi olmadığını, gezi davetlerinin yapılmadığını, gizli kamera kullanılmadığını söyleyemezsiniz değil mi? Bu söylediğin detayları bilemeyebilirim. Ama ilkelerimizin takipçisi olmaya daha sıkı başladık. Gözcü Gazetesi’nde iki gün üst üste tekzip yayınlandı. Eskiden tekzipleri yayınlamıyorlardı, cevap haklarını doğru dürüst kullanmıyorlardı. Biz bunu yüzümüzü kamuoyuna güzel gösterelim diye yapmadık, kendimizi bağlıyoruz. Şimdi sen mi yanlış hatırlıyorsun ben mi? Biz bunu ilan etmeyi aylardır uzatıyoruz. Evvela içimizdeki arkadaşlarla konuşuyoruz. “Bakın bunlar sizi de bağlar. Ben karışmam, ben büyük yazarım olmaz.” diyoruz. İki yıl önceki ilkeleri ben doğru hatırlıyorum; ama insanlar sizin için “Kendi yayın ilkelerini hatırlamıyor, detaylarını bilmiyor.” diyebilirler mi? Diyebilirler. Doğrudur. Benim 7–8 tane gazetem var. 6 bin küsur gazeteci var. Belli bir yaşa geldim. Bu kadar detayı hatırlayamıyorum. Ama biz bu yayın ilkelerine, Yayın Konseyimize çok önem veriyoruz. Benim çok önemli işlerim olduğu zaman bile, erteleyip buna gidiyorum. Türkiye Gazeteciler Birliği başkanıyım. Dünya Yayıncılar Birliği, WAN Yönetim Kurulu üyesiyim, kızım IPI’ın üyesi. Oktay Ekşi, Dünya Yayın Konseyleri Birliği’nin üyesi. Uluslararası bütün kuruluşlarda ülkemizi doğru temsil etmeye çalışıyoruz. Siz onlara üyesiniz; ama WAN olsun, IPI olsun, ana teması basın özgürlüğü olan kuruluşlar. Hukukçu Cumhurbaşkanımız da basın özgürlüğünü zedeleyici olduğu gerekçesiyle veto etmişti RTÜK Yasası'nı. NBC’nin sahibi General Electric. Yani Tv sahipleri başka iş yapamaz, Tv sahipleri yüzde 20’den fazla olamaz, Tv sahipleri ihaleye giremez gibi birtakım deli saçması şeyler dünyanın hiçbir yerinde yok. Avrupalılar “Bu RTÜK yasası bizi tatmin etmedi.” derken sanki bir sahiplik maddesinin değiştirilmesini kınıyorlarmış gibi bir imaj yaratıldı. Hayır, onu demediler. Bu yasada, Kürtçe yayın bilmem ne olmadığı için tatmin olmadılar. Cumhurbaşkanı “Yasa özgürlükleri kısıtlıyor.” diyorsa benim Cumhurbaşkanı ile mutabık olmam mümkün değil. Yayın ilkelerinde borsa ve hisse senedi spekülasyonu yapılmasını önlemeye dair bir madde var. Bu olasılıklar, ekonomi muhabirleri ve yazarlarında mı daha fazladır, yoksa patronlarda mı? New York Times, Washington Post borsada işlem görmesin diyebilir misin? Patronların spekülasyon yapmasını önleyici yasaklar var. Ben sermaye piyasasında en çok şirketi olan 3–4 kuruluştan biriyim. Benim kendi kuruluşlarım içerisinde, hisse senedi alıp satmam bazı kaidelere bağlanmış. Ben hiçbir şirketin yüzde 1’ini satın alamam. Yüzde 1’in altında istediğin kadar alabilirsin. O nedenle biz bunu gazetecilerin kuralları içerisine koyduk. Bütün bu ilkelere tam olarak uyuncaya kadar kaç yıl geçer? Bugünden uymaya çalışırız. Ama Doğan Hızlan demiş ki: “Bir iki yılı bulur buna uymak.” Bir–iki yıl bence yanlış. Hemen uygulamaya koymalıyız. Hayır koyarsınız da uygulanabilmesi kolay değil. Oktay Ekşi de demiş ki: “Bunları yaşama geçirmek zor. Daha önceki yıllarda da iyi niyetle bazı teşebbüslerde bulunuldu. Yaşama geçirilemedi”. Alışkanlıkları değiştirmenin zorluğu vardır. Biz bunları çıkardık, iki yıl sonra hayata geçsin değil. Ama belki kurumsallaşması daha sonra olur. Doğrudur, doğum sancıları çekebiliriz. Bir alışma sürecimiz geçecek. Sayın Ekşi bence topu size atıyor: “Rakip gazeteler ve yayın organları ilkesiz yayın yapacaklar, okuyucunun, izleyicinin ilgisini daha fazla çekecekler. İlkeli yayın yapanlar kısa vadede bundan rahatsızlık duyacak. İşveren yönetime ‘İyi de rakamlar nereye gidiyor?’ diye soracak. Bu durumda siz “Tiraj ya da reyting azalırsa bir süre sesimi çıkarmayacağım” gibi bir avans mı veriyorsunuz? Verdik bile. Ben bakın onu Tuncay Özkan’a da, bugünkü arkadaşa da söyledim. “İlla reyting alacaksın diye ilkelerimizi altüst etmeye, insanları rencide edici yayın yapmaya karşıyım.” dedim. Bu yayın ilkelerini uygulamanın zorluklarını biliyorum. Belki tiraj ve reyting kaybımız da olabilir. Uzun vadede biz kalıcı oluruz. En çok hangi maddede zorluk çekilebilir? Cevap hakkında arkadaşlar biraz zorlanıyor. Çünkü o hak doğduğu için herkes istismar etmeye çalışıyor. Parasal cezaların bir kısmını gazeteciler verecek. Kavga ede ede yüzde 20’ye indirdiler. Oktay Ekşi çok direndi orada. Biz 50 diye başlattık. Kaldı ki Oktay Ekşi de ceza almış bir yazar değildir. “Bir yazarı yüzde 20 bile rahatsız eder, 10’a indirin.” diyor. TBMM’de porno yayıncılıkla ilgili suçlamaları cevaplandırırken, müstehcenliğe karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Gazetelerinizde ve ekranlarda müstehcenliğin sergilenmeye devam ettiğini düşünen bazı okurlar ve seyircilerin merakını tatmin için soracağım. Mesela, Hürriyet’in arka sayfasında mutlaka bir haber değeri taşımayan bir çıplak kadın resmi oluyor. Bu hoşunuza gidiyor mu? Aşırıya kaçmamak kaydıyla. Milliyet Gazetesi’nde derdim ki Doğan Heper’e, “Her gün birinci sayfada güzel bir kadın görmek istiyorum.” Ama çok apaçık olmayan bir resim olmasını isterdim. Hatta, işte Atatürk kadını falan derdim. Son zamanlarda Atatürk kadını çok kapalı kaldı. Biraz da frikiki falan olsun diyordum. Niye peki “kadını” kullanıyorsunuz? Bu görsel bir şeydir. Ben birinci sayfasında güzel kadın olan bir gazeteye daha çok bakarım. Benim yanımda şimdi bıyıklı, ter kokan bir adam mı olsun, senin gibi güzel bir hanım mı olsun? Aman efendim, benim frikikim yoktur, frikik istiyorsanız. (Gülüyor) Ama bakar erkekler. E kadınlar da daha güzel bir kadına daha çok bakar. Ölçüsünü iyi koymak kaydıyla, bunun bence hiç yadırganacak tarafı yok. Arka sayfa güzellerinin ölçüsü iyi yani?... Arka sayfada da onları Hürriyet bir gelenek haline getirmiş, okurlar da benimsemiş ki, Hürriyet bu kadar başarılı. Ben geldim onu kucağımda buldum. Devam etmesinde bir sakınca görmüyorum. Yayın ilkelerini hazırlayanlar zaten grup hiyerarşisinde en üst düzeydeler. Bu ilkeleri onların denetlemesi denetimin mantığına aykırı değil mi? E Yayın Konseyimiz denetliyor. Başka nasıl denetlenecek? Bir de kamuoyu var. Tabii ilkeyi koyan denetler. Çünkü o uygulayıcısı değil. Uygulayıcıyı biz denetleyeceğiz. Biz koyduk. Ama efendim yasa koyucu, icra ve yargı ayrıdır. Biz icra değiliz. Gazeteciler yapıyor. Yayın konseyindekilerin bazıları Özkök, Yılmaz icracı. Doğan Hızlan mesela Yönetim Kurulu üyesi. Yönetim Kurulu üyesi olması yayın ilkelerini denetlemesinde ne sakınca yaratır? Konsey üyelerinden şikayete muhatap olanlar, o toplantıya girmiyorlar. Hürriyet’i denetliyorsak, Ertuğrul’u, Milliyet’i denetliyorsak, Mehmet Yılmaz’ı dışarı çıkarıyoruz. Daha sağlıklı bir denetim için sizin grubunuzdan olmayan, saygın gazetecilerden bir grup oluştursanız, sizinkiler de ayrıca yapsa denetimi. Bu söylediğiniz tartışıldı. Hatta Yayın Konseyi’nin terkip tarzı tartışıldı. Belki ileride kurumsallaştıkça yapılabilir, bunlar tabu değil. Ama sistem tabu. Medyada kurum kalmadı. Hangi kurumdan alayım ben bunları? Ben şimdi Cine5’ten, Star TV’den, Star Gazetesi’nden bunu alabilir miyim? Kurum yerine insan bazlı düşünemez misiniz? Her kurumda namuslu insanlar var. Neden o denetim kurumunda ben yokum ki mesela? Tabii gazeteci arkadaşlarımın hepsini tenzih ederim. Uzanlar, Ali Kırca’ya, bir ay yaptıramadılar, Ali bıraktı gitti. İlkeleri denetlerken, patron yönlendirmesine dikkat edecek misiniz? Yani bir gazetecinin işine son verecekseniz, kendinizi de sorgulamanız gerekmez mi? Tabii gerekir; ama bir defa patron yönlendirmesiyle hareket eden gazeteci gazeteci değil. ‘Patron böyle emretti, böyle yazdım’ diyen gazeteci değildir. Ama insanlar ister istemez iç denetimlerini yaparlar, patron bundan hoşlanmaz, onun şu ilişkilerini zedelemeyelim gibi.. Ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Bak geçen gün, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Sedat Ergin ve Fikret Bila var, ben ısrarla, “Hakkımda ne biliyorsanız yazın, yazmazsanız namertsiniz.” dedim. Emin dedi ki: “Araştıracağım, bulacağım.” Ne çıkacağını merakla bekliyorum. Fatih Altaylı bana “Bulduk da yazmadık değil; bulsak bile, kolay değildir.” demişti. Ekstremlere giderek bir şey çıkarmak istiyorsun. Bence yazılmalıdır. Samimi söylüyorum. Yazmazsa ben ne yapayım. Çalışanlar hata yaparsa işten atılırlar. Siz hata yaparsanız, kendiniz için bir yaptırım düşünür müsünüz? Yaptırımı hiç düşünmedim. Madem yüzde 20’sini yazar, yüzde 80’ini siz ödüyorsunuz cezanın, o suçta yüzde 80 payınız olduğu gibi bir sonuç çıkıyor da... Canım sen de çok sıkıştırıyorsun “şekerim!” (kahkahalar) Aman bu şekerim tabiri benim değil, Simavi’nin. Erol bana da şekerim diye başlar. “Emin Çölaşan ve Uğur Dündar’ı kolay kolay taşıyacak gazete sahibini Türkiye’de zor bulursunuz. Bana öyle pahalıya mal olmuşlardır ki. Onları kontrol altına alın, dediler. Bana bunu yaptıramazsınız, dedim.” diyorsunuz. Ama biraz da onların “fütursuzluğu” sayesinde, siz daha çekinilmesi gereken biri oldunuz. Kralların kılıçları olur, patronların da yazarları. Aslında kendinizi koruyorsunuz yani… Kralların kılıcı olur; ama patronların yazarları olmaz. Yazar kılıç değildir. Her babayiğidin kârı değildir gazete sahipliği. Altı okka yürek ister. Yazarlarım kılıcım olsun diye mücadele etmedim. Onlar benim yayın organlarıma itibar getirmediler mi? Elbette getirdiler. Yazarlar patronun, patronlar yazarların gücünü kullanır. Tabii ki taşıyacaksınız yazarlarınızı. Patron olmanın raconu bu. Ben sana bin tane patron gösteririm ki taşımak istemiyor. Nadir Bey, Cumhuriyet gibi az satan bir gazetenin sahibi idi; ama itibarlı yaşardı, müessesesini korurdu. Bugünküler müesseselerini değil, kendilerini koruyorlar. Bu çürümüşlüğün bitmesi lazım. “Benim de bu çürümede payım var.” diye bir özeleştiriniz yok mu? Nuriye kardeşim olmaz olur mu, mutlaka vardır; ama özeleştirimi düşünmedim ki sana söyleyeyim. Benim de hatalarım vardır, 24 senedir gazete sahibiyim. Ben şimdi Yayıncılar Birliği’ne adam bulamıyorum ya. Gelmiyorlar çünkü. Uzanlar’ın yayıncılık ne işine? İşlerinin sondan birincisi. Siyaset var, ticaret var. Mehmet Emin’in yayıncılık ne işine? Turgay Ciner’in yayıncılık neyine? E sizin de 89 şirketiniz, bir sürü çalışma alanınız var; ama değil mi? Evet, turizm, bankacılık, finans, sigorta, sanayi var. Petrol dağıtım işimiz var ana iş kolumuz olarak. Medya ana iş değil bu durumda. Petrol Ofisi’nin cirosu yükseldiği için öyle oldu. Ama benim birinci işim medya. Şimdi diğer patronlar derler mi ki acaba, “Medyanın bizim ana işimiz olmadığını söylüyor ama kendisine baksın”? Bizim iki holdingimiz arasında çok kalın duvarlar vardır. Yayın Holding bünyesinde hiçbir ticari işimiz yoktur. Bütün ticari ve sınai işlerimiz Doğan Holding bünyesindedir. Birbirlerinden beslenmezler mi yani? Yok. Kesin olarak duvarlarla ayrılmışlardır. Ama medya sayesinde diğer alanlara geçebildiniz?.. Benim 44 yıllık iş hayatımın 20 yılı medyasız, 24 yılı medyalı. Onun için bunu söylemek doğru değil. Sizin görmek istemediğiniz; ama derin devletin sizi yayınlamaya mecbur ettiği şeyler olur mu? Hayır, derin devlet hiçbir zaman şunu yayınlayacaksınız, hele de baskıyla dememiştir; ama derin devlet haberi, haber gibi yaymışsa, haber kanallarına uçurmuşsa ve oradan haber gelmişse onu bilmiyorum. E tabii her şeyin bir yöntemi var. Bana hiçbir devirde ne gazeteciyi işten atma, ne de haberi şöyle yap böyle yap konusunda bir baskı olmadı. Olmuştur. Çevik Bir, Milliyet’te çıkan Albright’la ilgili bir habere kızıp size telefon edip, “Oraya iki general mi göndermem gerekiyor?” demedi mi? Ben bunun böyle söylendiğini tam olarak hatırlamakta zorluk çekiyorum. Albright konusunda mıydı? “Oraya iki general göndereyim..” mi dedi, bilmiyorum. Evet orada iki arkadaşıma söylemiş galiba, hatırlıyorum. Ben de “Generalleri kışlaya göndersin. Burada ne işi var?” dedim. Ama bana “Şu gazetecileri çıkar kardeşim” dendi. “Hayır ben çıkarmam.” dedim. Uzanlar’ın Berke Barajı’nın açılışıyla ilgili haberi sizi üzmemek için koymamışlar. Siz de kızmışsınız, “Bu önemli bir haberdir.” demişsiniz. Tabii haber olarak koy kardeşim. Başka oldu mu böyle? Petrol Ofisi bizim diye grevini yazmadılar. Çok kızdım. Yaz kardeşim. Grev var. Bunu niye gizleyelim? Demek ki korkutmuşsunuz efendim onları ya da tanımıyorlar sizi. Atladık diyorlar. 24 senede iki tane olmuşsa demek ki yokmuş denir. Ama iki tane mi bilmiyoruz... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:05

İLGİLİ HABERLER