Gündem
  • 8.1.2005 01:17

"BİR DİN NASIL ELDEN GİTMEZ?"

Nedim Hazar'ın Zaman'daki yazısı:

Bir din nasıl elden gitmez?

Olay öyle bir hale geldi ki, artık komplo kokuları yükselmeye başladı. Şu abartılı misyonerlik tartışmasından bahsediyorum. Sanki 17 Aralık öncesi Avrupa’da Müslüman-Hıristiyan çatışması çıkaran çevreler, şimdilerde de bu ülkenin içerisinde öyle bir şey yapmaya çalışıyorlar.

Ve sanki başarıyorlar gibi de bir his var içimde. Haliç’teki ‘haç çıkarma’ organizasyonunda yaşanan protesto kıvılcımın ilk işareti gibi geldi bana. Sonrasından korkuyorum açıkçası. Hollanda, Belçika’da olduğu gibi kundaklamaya kadar gider mi bilemiyorum. İnşallah o boyutlara varmaz.

Şu ‘uzaylı tarikatının seks partisi’ haberleri mesela... Kesinlikle bir yerlerden kurgulanmış hissi veriyor insana. Olayda kullanılan gizli kamera da neyin nesi? Başka zaman olsa, ‘üç-beş dengesizin marjinal partisi’ olarak geçiştirecekleri haberi günlerdir ana haber bültenlerinde ilk sıralara koyuyorlar. Şu gerçeği ise kendileri de bal gibi biliyorlar: Beş yıldızlı otellerde bu tür partiler sıklıkla yaşanıyor. Mesela yılbaşı gecesi, ne bileyim ya da sosyetenin başka gecelerinde olmayan şeyler mi bunlar?

Ama medyaya bakarsanız diğerlerinde sorun yok, hatta modernizmin işareti! Bırakınız beş yıldızlı otellerde düzenlenen bu tür şeyleri, siz bana bu ülkenin okullarında mezuniyet törenlerindeki manzaraya bakıp da, ‘din elden gitmiş zaten’ der misiniz, demez misiniz? Bir din nasıl elden gitmez? Bu soruyu sorup, cevabını dürüstçe vermedikçe kimse beni, yapılan bu tartışmada iyi niyet aramaya yönlendiremez. Ben kendimce cevabını vermeye çalışayım. Din, başka dinlere saldırarak, başka din adamlarını kötüleyip, hırpalayıp yok ederek elde tutulmaz. Dine, öğreterek, onu çocuklarına tanıtarak, yaşayarak sahip çıkılır. Eh biz ne yapıyoruz?

Hem dinimizi öğretmiyoruz, öğretenleri suçlu ilan ediyoruz, dışlıyoruz, ‘dinci, gerici, yobaz’ etiketi çiklet gibi cebimizde, önümüze gelene yapıştırıyoruz ki çıkartsın bakalım kolaysa! Sonra da oturup ‘elden gidiyor’ diye Zekeriya Beyaz Hoca’ya mikrofon tutuyoruz. O da tam istediğimiz gibi konuşuyor. Allah var takdir ettim. Mükemmel performans sergiliyor. Bir açıyor ki ağzını, ne dediği anlaşılmasa da seri atış yapan tabanca gibi. Hiç kimseyi affetmiyor, ‘Yok efendim siz de, sen de, o da, bu da hepiniz efendim hepiniz bir oyunun piyonu, bir harekâtın kurbanlarısınız!’ Dini mükemmel sevdiriyor yani! Bir din nasıl elden gitmez? Cami açıp yolunu kapamakla, okul açıp içini boş tutmakla, kitap basıp ıvır-zıvırla doldurmakla dini elde tutamazsınız. Kızmasın sevgili Diyanetçi beyefendiler, kusuru onlarda değil, zihniyette buluyorum zira. Bu kadar TV kanalı var, bu kadar medya organı var, kaçında dini malumat veriliyor, çocuklara din anlatılıyor, kutsal kitap öğretiliyor? Çocuklara dinimizi sevdirecek kaç çizgi filmimiz var, varsa bunlar kaç kanalda yayınlanıyor? Çocukların kaçta kaçı Spider Man fanatiği, kaçı Efendimiz’e hayran? Başkasının çektiği filmlere küfretmek, Oliver Stone’a özür diletmek kolay! ‘Onlar yapsın, biz tepki gösterelim’ kolaycılığı da hoş açıkçası... Kaç kişi adam gibi bu milletin değerlerini savunan, -hadi kalın görerek söyleyelim- bu ülkenin dini ve milli propagandasını yapan film yapma derdinde?

‘Elden gidiyor’ korosunun hali gerçekten traji-komik. Onlara göre ‘elde hiçbir şey olmasın’ en iyi durumdu bugüne kadar. İslam’ı da bilmesinler, Hıristiyanlığı da... Yahu söyler misiniz hangi sistem elindeki dini eğitim veren kurumları kapatmak için olmadık şeyler yapar? Bizde oluyor işte. Devlet, vatandaşın kendisine dinini öğretmek için yolladığı çocuğunu istemiyor, bu okulları kapatmak istiyor, tehlikeli buluyor. Müfredatını yaptığı, eğitici kadrosunu kendisinin atadığı okuldan korkuyor! Sonra da oturup ‘din elden gidiyor ne yapalım?’ diye kara kara düşünüyor.

Acı ama söylemeden edemeyeceğim: Bir ülke ki İslam gibi güzeller güzeli bir dini öğrenmemek, yaşamamak için direniyorsa, o ülkeden hiçbir dine ne fayda gelir ne de hayrını görür! Kur’an-ı Kerim’i okumayan, okumamak için direnen insan güruhunun İncil’den, Zebur’dan, Tevrat’tan, uzaylı kitaplarından ne hayır görmesini bekliyorsunuz ki? Bir okurum güzel tespit etmiş: Eğer biz, bu Hıristiyan misyonerlerin onda biri kadar samimi olsak, İslam şu anda yeryüzünde çok farklı bir konumda olurdu!

Not: Bir önceki yazımdaki ‘hidayet’ çerçevesinde anlatmaya çalıştığım bazı noktalar tam anlaşılamamış olsa gerek ki, yazımın tam tersi anlam üreten tepkiler aldım. Bu konuya bir dahaki yazıda yer veririz inşallah.

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:36

İLGİLİ HABERLER