Medya
  • 20.5.2004 11:31

ÇAKICI HANGİ GAZETECİNİN MASASINA ŞAMPANYA GÖNDERDİ?

Gazeteciye gönderilen şampanya GEÇEN gün Yalçın Doğan anlattı. Bundan iki ay kadar önce bir akşamüzeri Boğaz’daki ünlü mekánlardan birine gitmiş. Orada otururken yan masaya üç kişi gelip oturmuş. Gelenlerin biri Beşiktaş Kulübü’nün futbol şubesi menajeri Sinan Engin’miş. İkinci kişi ise 70’li yılların ünlü şarkıcısı Selçuk Ural’mış. Yalçın Doğan, ‘Bil bakalım kim gelip yanlarına oturdu’ diye sordu. Bu ikisinin yanına gelen kişi Alaattin Çakıcı’ymış. Biraz sonra şef garson elinde bir şişe şampanya ile Yalçın Doğan’ın masasına gelmiş ve ‘Yan masadan gönderdiler’ demiş. Şampanya Çakıcı’nın bulunduğu masadan geliyormuş. GERİ GÖNDERMİŞ Yalçın Doğan pek öyle içki meraklısı değildir. Nazik bir şekilde teşekkür edip geri göndermiş. Çakıcı o günlerde cezasını çekip dışarı çıkmış bir insandı. Sinan Engin’le de bazılarına göre akrabalığı, bazılarına göre çok eskiye dayanan bir dostluğu varmış. Ama ilişkileri Boğaz’da gazetecilerin de gittiği bir bara birlikte gidecek kadar yakın ve aleniydi. Buraya kadar sorun yok. Ama Alaattin Çakıcı’nın kaçışından itibaren bu ilişki bir kulüp için taşınmayacak hale dönüştü. Bu girişi neden yaptım? Dün Vatan Gazetesi’nin manşetinde şu cümle vardı: ‘Çakıcı’yı biliyordu.’ Haberin konusu da şuydu: Eski Emniyet Genel Müdürü Bilican, ‘Türkbank ihalesi öncesi Çakıcı-Korkmaz Yiğit ilişkisi hakkında bana bilgi gelmedi’ diyen Yılmaz’ı yalanladı. Demek ki eski bir başbakanın, bir siyasetçinin Alaattin Çakıcı ile ilişkisi manşetlere çıkacak kadar önemli bir şey. Dün Hürriyet Gazetesi’nin spor sayfasının manşetinde ise bir başka haber vardı. Spor Servisi’ndeki arkadaşlarımız Sinan Engin’le uzun bir konuşma yapmışlar. Konuşmada Beşiktaş’la ilgili her şey var, ama onun Çakıcı’nın kaçmasını sağlayan pasaporta vize alması konusunda tek kelime yok. Önceki gün dışarda olduğum için gazeteyi çok geç gördüm. Dün Spor Servisi’ni, ‘Bu soruları niye sormadınız’ diye eleştirdim. Spor Servisi Müdürümüz Esat Yılmaer şunu söyledi: ‘Arkadaşlarımız bu soruyu ısrarla somuşlar, ama Sinan Engin, ‘Bu konuda kafamı kesseniz bir şey söylemem’ demiş.’ Ben de, ‘Keşke bu soruyu ve cevabı da koysaydınız’ dedim. DEVLET OLSAYDI Ama bu eleştirim sadece bizim Spor Servisi’ne değil. Genel olarak Türk basınına ve köşe yazarlarına. Bir ülkede ‘Susurluk’ olması için ille de içinde bir başbakan, bir siyasetçi veya devletin olması mı gerekir? Devlet olunca vur, futbol kulübü olunca sesini çıkarma. Devletin adının geçtiği her yerde, hemen karşı tarafta yer alma alışkanlığına sahip entelektüellerimizden çıt çıkmıyor. Demek ki bu konuya girmeleri için ya sevmedikleri bir siyasetçinin, ya da devletin adının geçmesi gerekiyor. Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin iyi bir Beşiktaşlıdır. Geçen pazar günü bu konuda çok duygusal ama aynı zamanda çok rasyonel bir yazı yazdı. Çok sayıda e-mail ve telefon almış. Bu da Beşiktaş taraftarlarının bu konudaki hassasiyetini gösteriyor. Şunu unutmamalıyız. Bugün Türkiye’de kulüp taraftarlığı, siyasi parti taraftarlığı kadar etkili bir olay. En önemlisi de gençlerin gözünün bu kurumların üzerinde olması. Rol modellerinin çoğu bu kulüplerden çıkıyor. O nedenle siyasi kurumlara gösterdiğimiz hassasiyetin daha fazlasını bu kurumlara göstermeliyiz. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:14

İLGİLİ HABERLER