Medya
  • 14.7.2002 12:23

CEM-ÖZKAN-DERVİŞ ÜÇLÜSÜNÜN PARTİSİNİN ADI BELLİ OLDU! : ADP ( AYDIN DOĞAN PARTİSİ )

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Aydın Doğan'ın Frankurt tesislerinin açılış töreninde startı verildiği iddia edilen, DSP'den kopuşlarla ilgili ilginç yorumlar yapılıyor.Aydın Doğan'a bağlı medya kuruluşları, Cem-Özkan-Derviş üçlüsünü yere göğe sığdıramazken,grubun yazarları da bu üçlüye övgü yarışa girdi.Olayın bu yönünü ele alan Yeni Şafak'tan Taha Kıvanç,Ertuğrul Özkök'ün,"Bir medya patronu başbakan olabilir mi?" başlıklı yazısından yola çıkarak,"Kurulmakta olan partinin, herhangi bir medya grubuyla 'bilanço' ilişkisi yok; bu sebeple kendilerinden "Aydın Doğan'ın partisi" diye söz etmek bühtan olur. Ancak, çok satan gazetelerde bir süredir devam eden kampanyalara bakıp yanlış kanaat edinenler çıkabiliyor" diye yazdı. İŞTE TAHA KIVANÇ'IN İLGİNÇ YAZISI; kadar 'güç' olmaz olsun Ertuğrul Özkök, bir yıl kadar önce (11 Mayıs 2001), 'Bir medya patronu başbakan olabilir mi?' yazısı ile karşımıza çıktığında, bunu, 'cesurca' bulmuştum. İtalya'da başbakanlığa yükselen Sylvio Berlusconi ile ABD'de New York belediye başkanlığına seçilen Michael Bloomberg örneklerinden hareketle, bugün devlet yönetmekle şirket yönetmek arasında fark kalmadığını ileri sürüyor ve "O nedenle Berlusconi ve Bloomberg örnekleri, 21'inci yüzyılda demokrasilerin ve siyasetin alacağı yeni biçimin ipuçlarını veriyor" diyordu Özkök... Yazısının sonunda, "Bir medya patronunun veya işadamının başbakan olmasını mı istiyorsun?" diye sorup, "Kesinlikle hayır" cevabını verdiğini okuyunca Aydın Doğan nâmına rahatladığımı bilmenizi isterim. Yapamayacağına inandığımdan değil, zihnimden "Bir eksiği bu kalmıştı" cümlesi geçtiğinden... 'Öncü' bir kalem Ertuğrul Özkök; 'Bir medya patronu başbakan olabilir mi?' sorusunu sorması üzerinden bir yıl geçti, Türkiye bir değil iki 'medya patronu partisi' ile tanıştı. İlkini, Cem Uzan kurduğu 'Genç Parti' projesi ile kameralar karşısına geçip herkese tanıştırdığı için biliyorsunuz; ikincisi ise esas patronun kim olduğu kayıtlara geçirilmeksizin kurulacak... Medya patronları da her insan gibi politikaya meraklı, en tepedekilerle görüşebildikleri için 'gücü' daha yakından tanıma imkânları da bulunuyor. Şimdilerde Çankaya Köşkü'nün kapıları sımsıkı kapalı, ama çat kapı girebildikleri 'devletlular' var... Tanıdıkları örneklere bakıp, "Bu olduğuna göre, ben niye olmayayım?" diye düşünmeleri gayet doğal... Bir ay kadar önce, bazı medya gruplarının patron ve yöneticileri MİT müsteşarı tarafında'da Marmara Köşkü'nde ağırlandılar. Devletin hassas bilgileri onlarla paylaşıldı. Kendinizi MİT tarafından ağırlanan patron yerine koyun bakalım; ne büyük keyif duyardınız, değil mi? Eskiden gazete sahibi olmak işadamları için 'zırh' gibiydi; şimdilerde birkaç gazete, birden fazla televizyon kanalı olan patronlar bile iktidarların hışmından kurtulamıyorlar. Türk Ticaret Bankası olayı patlayıp Korkmaz Yiğit ellerine kelepçe geçirilerek cezaevine yollandığında, "Bu sadece ona yapılabilir" biçiminde düşünenler çıkmıştı. Sonra, en güçlü medya gruplarının patronları 'dokunulabilir' olduklarını yaşayarak öğrendiler. Mehmet Emin Karamehmet sadece Pamukbank ve Yapı Kredi Bankası'nın patronu değildi, Akşam gibi bir gazetesi ve Show-Tv gibi bir kanalı da vardı; şimdi bankaları yok... Medya patronlarının, "Acaba bir de partim olsa, daha mı güçlü olurum?" sorusuna "Evet" cevabını vermeye başladıkları anlaşılıyor... Bir ara, CHP, yönetimdeki isimlerin büyük bir medya grubuyla ilişkisi yüzünden, târiz oklarıma muhatap olmuştu. Milliyet'in başyazılarını yazan Altan Öymen, Radikal'de yazan Tarhan Erdem CHP'deki en üst düzey koltukların sahibi haline gelmişlerdi. CHP içindeki bir hizbin lideri durumundaki Fikri Sağlar bile, Milliyet'te köşe verilerek, aynı grubun bordrosuna yazılmıştı. Târizlerimin bir katkısı oldu mu bilmiyorum; önce Aydın Doğan grubunu bıraktı CHP yöneticileri, sonra da CHP'deki konumlarını kaybettiler, Sağlar'ın sütunu da gitti... Hüsametin Özkan, İsmail Cem ve Kemal Derviş tarafından kurulmakta olan partinin, herhangi bir medya grubuyla 'bilanço' ilişkisi yok; bu sebeple kendilerinden "Aydın Doğan'ın partisi" diye söz etmek bühtan olur. Ancak, çok satan gazetelerde bir süredir devam eden kampanyalara bakıp yanlış kanaat edinenler çıkabiliyor. Önceki gün, bir taksi şoförü, "Aydın Doğan bizden ne istiyor?" diye bana soruyordu... İster gazete patronu olsun, ister 'etkileme gücü' bulunan bir medya mensubu, politikaya merak duyduğunda yapması gereken Cem Uzan tarzı olmalı. Farklı tarzlar herkes için hüsrana dönüşebiliyor... 'Egoları' pışpışlanarak politikaya itilenler, medya desteği sürekli enselerinde olamayacağına göre, bir süre sonra ortada kalıveriyorlar. Ayrıca, siz, yeni bir oluşumdan bir Özal çıkartmak istiyorsunuz, bunun için kaleminizi hergün bileyerek okurlarınızın karşısına çıkıyorsunuz; bir bakılıyor, 'yeni oluşumcular' geçen seçimde yüzde 10 barajına takılan bir siyasi hareketle kendilerini özdeşleştirivermiş... Benim "Herkes için hüsran" dediğim bu işte. Yazar da mutsuz, kalemiyle yön vermeye çalıştığı politikacılar da... Medya patronu veya yöneticisinin politikaya merakı gerçekten 'tamamen duygusal sebeplerle' bile olsa, kamuoyu, bunu farklı sebeplere bağlama eğilimine girebiliyor. Eskiden birkaç 'Meraki Bey' dışında gazete patronlarının adını bilen olmazdı, patron olduğu bilinenler ise çevreden olağanüstü saygı görürlerdi; patronlar da yöneticiler de halkla içiçe yaşarlardı. Şimdi öyle mi ya? Gazete binaları emniyet müdürlüğünden daha iyi korunuyor bugün; patronlar ve yöneticiler bir koruma ordusuyla dolaşmak zorundalar... Umarım, politikaya haddinden fazla merak medya patronlarının başına iş açmaz... Başbakan Bülent Ecevit ve MHP lideri Devlet Bahçeli, kendilerine dönük bir 'komplo' ortaya çıkardıklarına inanıyorlar ve bunu bir medya patronuna mâl ediyor gibiler çünkü... Ertuğrul Özkök gibi 'güçlü' kalemler, 'Bir medya patronu başbakan olabilir mi?' başlıklı yazı yazarken bundan böyle iki kere düşünmeli... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:26

İLGİLİ HABERLER