Medya
  • 18.10.2002 10:00

ENGİN ARDIÇ; "EKRAN TEZEK KOKUYOR!"

KAYNAK : Haber Vitrini Star Gazetesi Yazarı Engin Ardıç, Ertuğrul Özkök'ün yazısına atıf yaparak; "MİT müsteşarlığı, televizyon yöneticilerini 'Televole kültürünün tehlikeleri' konusunda uyarıyor da, dizilerin pespayeliği konusunda niçin uyarmıyor? Yoksa MİT bünyesinde bir de 'kültür, sanat ve estetik dairesi' mi açmak gerekiyor?" yazdı. Ardıç bu yazısında TV'lerde yayınlanan dizileri yerden yere vurdu ve "Ekran tezek kokuyor" iddiasında bulundu. İşte Ardıç'ın yazısı. ENGİN ARDIÇ Hırbo, Zırto'ya karşı! MİT müsteşarlığı, televizyon yöneticilerini 'Televole kültürünün tehlikeleri' konusunda uyarıyor da, dizilerin pespayeliği konusunda niçin uyarmıyor? Yoksa MİT bünyesinde bir de 'kültür, sanat ve estetik dairesi' mi açmak gerekiyor? Geçenlerde televizyon eleştirmenleri üşenmemişler, oturup hesaplamışlar: Bu mevsim tam 83 dizi başlamış bütün kanallarda, yanılmıyorsam 50-60 kadarı tutmamış, yayından kaldırılmış. Nasıl olsa paraları 'takıyorlar', ödemiyorlar (televizyoncu yapımcıya, yapımcı da oyuncuya, dekorcuya, piyasaya), sonuçta birbirlerini kazıklayarak yuvarlanıp gidiyorlar, onun için maliyet muhasebesi fazla ürkütücü sayılmaz ama, bu demektir ki, şu anda birbirinden dandik 20-30 kadar dizi yayında. Nasıl siyaset dünyası artık en alt tabakaya göre biçimleniyorsa, bu diziler de lumpenproletarya sınıfının ta dibine yönelik dizilerdir. Çünkü 'halk öyle istemektedir' ve halkın ortalama eğitim düzeyi de ilkokul üçtür. Bunlar ne köylü ne şehirlidirler; henüz şehirli olamamış, ama köylülükten de kopamamışlardır. İşte bu yüzden, eski bir sinemacının deyimiyle, 'ekran tezek kokmaktadır'! Tıpkı, bazı 'devrimci gazetelerin' de köylü çorabı koktukları gibi... Bir yandan Kürt kökenli seyirciyi gıdıklamak üzere ekrana hababam Keje, Berivan, Zaho, Mıho, Hırbo, Zırto gibi 'içinden Fırat geçen' beşinci sınıf serüvenler pompalanmakta, öte yandan şehir varoşunun hoşuna gidecek birtakım vur kır kordelaları, 'delikanlılığın kitabını yazmış' keresteler, başka bir adama bakan 'sarı gacoyu' bir tokatta havuza atan yarmalar (herif de yarma, karı da çaçula, ama para var, havuzlu villada oturuyorlar!), sokak ortasında takır tukur adam vuran mafya bitirimleri gösterilmektedir. Faşoları heyecanlandırmak için de, bol bol 'PKK'ya karşı savaşan siviller' dizileri... Birtakım yerli, kara bıyıklı James Bond tipleri... İşin hazin yanı, şehirli kenar mahalle sakinlerinin de bu lumpen saldırısına boyun eğmiş, ona koşulmuş olmalarıdır. Eskiden hiç olmazsa oturup 'Holivut artizlerinin' maceralarını seyreden eğitimsiz ve kıt zekalı kadıncağızlar, ama İstanbullu kadıncağızlar da, şimdi artık köylü çorabı koklar hale gelmişlerdir. Beğeni düzeyi düşük kadınlar, daha da inmişlerdir. Gene eskiden 'orta halli şehir seyircisinin' bayıldığı komedi anlayışı, yani Demirel, Erbakan falan gibi 'liderlerin' taklitlerine dayalı siyasi güldürü türü de (en iyisini Metin'le Zeki yapardı) iyice cıvımış, oyuncular artık yalnızca yüzlerini boyayarak işin kolayına kaçar olmuşlardır. Televizyonların güldürü düzeyi, ilkokul müsameresi bile değildir. Üstelik bu da üçüncü sınıf aktörler ve aktrisler elinde kalmıştır. Yetenek fukarası oyuncular, oyuncu olmayan kütüklere 'subretlik' etmektedirler pespaye dizilerde. Bu tür zırvaların bir tek yararı olmuştur: Açlıktan nefesi kokan tiyatro oyuncularının karınlarını doyurmak, bazılarının hatta zengin olmasına imkan sağlamak, bu arada işsiz Yeşilçam kadrolarına da ekmek vermek. Böylece ortaya 'eski devrimci, yeni dizici' tipler de çıkmıştır. Rutkay Aziz kardeşimiz bile Ankara Sanat Tiyatrosu'nun yolunu unutmuş, gala gecelerine dahi gitmemektedir. 'Emekten yana zırtapozluk' herhalde geçkin kadın yıldızlarla üçüncü sınıf aşk filmlerinde ve dördüncü sınıf mahalle dizilerinde boy göstermek, sonra da magazin basınına baba-kız poz vermektir. Bir zamanlar attıklarında mangalda kül bırakmayan hemen bütün eski komünistlerin, yaşlılıklarında birer boktan dizide 'bizim mahallenin sakinleri' falan rollerinde karşımıza çıkmaları hem epey eğlendirici, hem de hazindir doğrusu. İşin 'alafranga' boyutuna gelince... Orada da, bütün kötü Amerikan dizileri, hem de altyazılı olarak boy göstermekte, böylece yerli dıngılların yanısıra yabancı özentisi içinde kıvranan şehirli hamşolara da 'alternatif' eğlence sunulmaktadır. Ama hiç olmazsa o kötü Amerikan dizilerinin eğitici olmak gibi bir yan işlevleri de vardır: Bunları seyreden yabancı, evet, farkında olmadan ağır bir propaganda altında kalır ama ('Amerikan hayat tarzının' sinsi pazarlaması), Amerikan hukuk sisteminin, emniyetinin, sağlık sisteminin vb. nasıl işlediği hakkında da fikir sahibi olur. Bizim yerli dizilerde bu bile yoktur. Yoksa kendine çeki düzen vermek için ille MİT'ten bir fırça da bu konuda mı yemek gerek? (Star) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:26

İLGİLİ HABERLER