Medya
  • 13.2.2004 12:57

ENGİN ARDIÇ LİBERALLERİ YERDEN YERE VURURKEN DİĞERLERİNİ DE UNUTMADI!

Liberal arkadaşlarımla niçin ters düştüm? Çoğu cılk çıktı da ondan... Kimisi içkici, kimisi kadın düşkünü, kimisine güvenilmez, kimisi kalleş, yüze güler arkadan vurur. Kimisi dedikoducu, kimisi çıkarcı, kimisi ikiyüzlü, kimisi kıskanç. Kimisi paragöz, kimisi ‘kişilik zaafı’ içinde. Kimisi arkanı dön karına sulanır, kimisi düpedüz dolandırıcıdır, paranı çarpar. Kimisi de bildiğiniz sapısilik. Aralarında bir sürü de ‘oportünist’ vardır; zurna gibi içip namaz kılmaya gidenini de gördüm (milletvekili olmak için Fetullah Hocaefendi Hazretleri’nin desteğini arıyordu!), karı kız uğruna geceden geceye fraksiyon değiştirenini de, seçime üç gün kala kimin kazanacağını anlayıp zırt diye bir partiden başka partiye geçenini de. Örneğin oda komşum olan birinin arkamdan ettiği lafları sekreteri ağzından kaçırınca ossaat bitti gözümde kendisi. ‘Makbul herifler’ değiller çoğu. Ama bunlar ‘bireysel’ meseleler ve ilişkiler, insanın karakteri insanın siyasi fikirlerini değerlendirmede ölçü olmamalı... Mı acaba? Ciğerini bildiğiniz bir adamın beynine nasıl saygı duyacaksınız? Komünist arkadaşlarımla ilişkilerimde de böyle olmamış mıydı? Kimisinin dar kafalı, kimisinin üçkağıtçı, kimisinin düpedüz ahmak, çoğunun körkütük cahil, hemen hepsinin sabit fikirli olduğunu göre göre uzaklaştım, koptum. Ama asıl neden şu: Girdikleri yer, çıkmaz sokak. Türkiye’de liberalizm yürümüyor, çünkü bir burjuva sınıfı yok. Yalnızca bir zengin zümresi var. Onları destekleyecek, onları koruyacak, ellerinden tutacak, maddi anlamda olmasa bile manevi anlamda bir ‘mesen’ sınıf yok dayanacakları. Bizim liberallerin çoğu komünistlikten gelme adamlar, bu yüzden de müthiş bir kompleksleri var. Gençliklerinde işledikleri ‘hataları’ bir an önce birilerine bağışlatma çabası içindeler. Papaz mekteplerinde falan okudukları için de batıya karşı da müthiş bir aşağılık duygusu içindeler. İki batılının onları adam yerine koyup iki laf etmesi, Le Monde gazetesinde bir nedenle isimlerinin geçmesi onları müthiş mutlu ediyor. Çünkü kendileri Fransızca yerine Tarzanca konuşuyorlar. Bu eksiklik ve güdüklük de onları ‘batı köpeği’ yapmaya yetiveriyor işte. Batı hayranlığı, onları sonunda Yunan ve Ermeni unsurlarına karşı suçluluk ve zavallılık duygusuna itiyor. ‘Adamlar İstanbul’u istemekte haklılar, çünkü biz 1453’te onlardan zorla almıştık’ bile diyecekler utanmasalar! Milliyetçilik bugüne kadar karşılarına hep faşizm maskesiyle çıkmış olduğu için, akıllı ve bilinçli, sağduyulu milliyetçiliği de faşizm sanıyorlar, bu yüzden tüyleri hemen diken diken oluveriyor. Bürokrasiden nefret ediyorlar. Bürokrasiye karşı çıkmak için şeytanla bile işbirliğine razılar. Bu şeytan da ne yazık ki takkeli ve seccadeli maskesiyle arz-ı endam ediyor... Demokratlık dürtüsüyle, şeriatın gönüllü askerleri oldular. İlk kazığı onlar yiyecekler, farkında değiller. Çünkü İran’da da öyle oldu. Bazıları çıkar uğruna girdiler bu yola, bazıları çok itildiler kakıldılar ve başka gidecek yer de bırakılmadı onlara. Bazısı da ilginç olmaya, bu yönden ilgi ve şöhret toplamaya çalıştı. Bazısı başardı bunu, bazısı başaramadı tabii. Yollarımız çok uzaklaştı birbirinden. Zaman zaman sohbetlerini de özlemiyor değilim hani... Ama ne yapalım, rahmetli babamı da özledim fakat geri gelmiyor. Laf aramızda, hiçbiri de ötekini sevmiyor. Sonra dönüp hep birlikte beni sevmiyorlar! Türk aydınları arasında ‘başat’ olan ilişki biçimi, kıskançlık, çekememezlik, ve sevgisizliktir. Kıbrıs Mıbrıs bahane, kişilik kavgası içindeyiz. Ne yapalım? Onlar bol paralı ve kalabalık ölsünler, ben yalnız ve ayakta ölürüm. Çünkü hepimizin yaşı ilerledi ve gençlik de bize gülüyor, bize, geçen yüzyılın insanlarına. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:37

İLGİLİ HABERLER