Dünya
  • 2.10.2005 14:23

FRANSA, YARIN ENGEL ÇIKARMAYACAK

TÜRKİYE ile Avrupa Birliği arasındaki müzakerelerin başlaması öngörülen 3 Ekim’in arifesinde, görüşmelerin başlamasının önündeki tek sorun Avusturya’nın itirazı gibi görünse de, 3 Ekim’e kadar olan süreçte Fransa cephesinden esen rüzgarlar, çoğu zaman tek başına bile suları bulandırmaya yetti. AB içindeki belirleyici rolü ve ’krizi çıkaran taraf olmak istememe’ gibi nedenlerle, Avrupa’nın belki de ’en usta diplomatı’ olarak nitelenebilecek olan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın başkentte kontrolü elden bırakmaması sayesinde Türkiye karşıtı seslere ’ayar verildi’. Yarın da müzakerelerin başlamasına Fransa’dan bir engel gelmeyecek, ancak Paris, Müzakere Çerçeve Belgesi’ne koydurttuğu şu cümleyle uzun vadede her zaman için bir engel çıkarabileceğinin de sinyallerini verdi: ''''Üyelik için şartlar yerine gelse bile, Avrupa Birliği’nin bu büyüklükte bir ülkeyi sindirme kapasitesine bakılacaktır.'''' GEÇEN YIL DA TÜRKİYE GÜNDEMİN İLK SIRASINDAYDI Geçtiğimiz günlerde 13 sayfalık bir Türkiye dosyası hazırlayan Fransız ’Paris Match’ dergisi ise geçen yıl ekim ayında yine Türkiye’ye geniş yer ayırdığı sayısında şu yorumları yapmıştı: ''''Elysee Sarayı’nda, Türkiye için imtiyazlı ortaklık dahil olmak üzere çeşitli seçenekler üzerinde çalışılıyor ve Türkiye konusundaki karmaşanın yoğunlaşması durumunda 29 Mayıs’ta yapılacak olan Avrupa Anayasası referandumundan ’Hayır’ sonucunun çıkmasından korkuluyor.'''' Dergi, dönemin başbakanı Jean-Pierre Raffarin’in de Türkiye’nin üyeliği konusunda meclis kürsüsünde başka, kulislerde başka konuştuğunu yazmıştı. Fransa’da 29 Mayıs’ta yapılan referanduma ’Hayır’ oyu verildi ve AB Anayasası’nı savunan çevrelerin büyük bir kısmı faturayı Türkiye’ye çıkardı. VILLIERS VE LE PEN BAŞI ÇEKTİ Başta aşırı sağcı Fransa İçin Hareket Partisi lideri Philippe de Villiers olmak üzere, Milliyetçi Cephe lideri Jean-Marie Le Pen, UDF lideri François Bayrou da Türkiye’nin üyeliğine şiddetle karşı çıkıyordu. De Villiers, Avrupa Parlamentosu’nda geçen çarşamba günü yapılan Türkiye oturumunda, Türkiye karşıtlığını yineleyerek Fransız hükümetinden Türkiye’ye karşı ’veto kartını’ kullanmasını istedi. Le Pen, referandum kampanyası sırasında DHA’ya yaptığı açıklamada, Türkiye’nin AB üyeliğine karşıtlığını bir kez daha vurgulamış ve ’Türkiye’nin Avrupalı olmadığını’ savunarak, ''''Futbol takımına tenisçi ya da rugby oyuncusu çağrılmaz'''' demişti. UMP lideri ve İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy ise, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tutumunu her fırsatta dile getirmiş, daha sert bir çıkış yapması beklenirken, Cumhurbaşkanı Chirac’ın bir son dakika manevrası sonucu, tonunu yumuşatmak zorunda kalmıştı. Sarkozy, geçtiğimiz haftalarda düzenlenen, partisinin Avrupa Konvansiyonu toplantısı sırasında, ''''UMP, imtiyazlı ortaklık istiyordu. Pozisyonu değişmedi. Ama 3 Ekim’de müzakereler başlamalıdır'''' diye görüş bildirmişti. UDF VE PS, SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMINI MALZEME YAPTI UDF lideri François Bayrou da, Türkiye’nin AB üyeliğine karşıtlığını Ermeni sorununu da kullanarak dile getirmekten kaçınmamıştı. Bayrou, sözde Ermeni soykırımının 90’ıncı yıl anma törenlerinin yapıldığı 24 Nisan 2005’te Paris’teki Ermeni anıtının önünde bir konuşma yapmış ve Ermeni kökenli Fransız seçmenlere oynadığını akla getiren popülist bir tutum sergilemişti. Sosyalist Parti (PS) Genel Sekreteri François Hollande da, yine Ermeni anıtının önündeki gösteride bir konuşma yapmış ve partisi ile tüm Avrupa Sosyalist partilerinin ortak görüşünün, sözde Ermeni soykırımının tanınmasını Türkiye için bir ’önkoşul’ haline getirmek olduğunu söylemişti. HOLLANDE: TANIMA YOKSA ÜYELİK DE YOK Türkiye konusunda ’tek başına üyeliği destekleme’ yönünde bir imaj çizen Fransa Cumhurbaşkanı Chirac dahi, Ermeni meslektaşı Robert Koçaryan ile Ermeni anıtına çelenk koymuş ve Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımı konusunda ’hafıza ödevini’ yerine getirmesini istemişti. Şimdi nefesler tutuldu ve dikkatler İngiliz diplomasisinin Avusturya’yı ikna edebilme başarısını gösterip gösteremeyeceğine yoğunlaştı. Ama, Avusturya ikna olsa bile, Paris’ten gelen ’zoraki onay’ın geçerliliği ve kredibilitesi hep merak konusu olacak. 2007’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, lider adaylarının başlıca mesajları Türkiye üzerine olacak ve Fransız iç siyasetinde 2007’ye kadar yükselecek olan tansiyon, Türkiye-AB ilişkileri açısından suları bulandırmaya devam edecek. (milliyet) Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:00

İLGİLİ HABERLER