Medya
  • 22.10.2002 10:48

GAZETELER ERDOĞAN'A YÜKLENDİ: "CHP İLE ANLAŞMA YAPAN MEDYA GURUBU HANGİSİ, AÇIKLA..."

KAYNAK : Haber Vitrini Ertuğrul ÖZKÖK Aslında bunu manşetten sormalıydık AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın dün Nevşehir mitinginde söylediği sözleri okuyunca aklıma hemen şu soru geldi: ‘‘Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı acaba Erdoğan'ın kimyasını mı bozdu?’’ Çünkü Erdoğan, partisinin seçim kampanyası başında belirlediği çok önemli bir politikayı değiştirdi. CEVAP VERMEYECEKTİ Belirlenen politikaya göre, AKP, seçim kampanyası sırasında kavgacı bir siyaset izlemeyecekti. Rakiplerine cevap vermek yerine kendini anlatacaktı. Oysa son bir haftadır bu siyaset tersyüz oldu. Dün seçim meydanında CHP'ye yüklenirken, çok ilginç bir de tehdit savurdu. ‘‘Çok ileri giderlerse, bir medya grubu ile yaptığı anlaşmayı ifşa ederim.’’ Haber önümüze geldiğinde hemen, biz de ‘‘açıkla’’ diye manşet atalım önerisi geldi. Ancak bazı arkadaşlarımız haklı bir uyarı yaptılar. ‘‘Böyle yaparsak sanki bu iddiayı üzerimize almış gibi bir izlenim çıkar’’ dediler. Ama hepimizin kanaati şuydu. Bu öyle ortada bırakılacak, üzerimize alınıyormuş kompleksi ile korkulup üstü örtülecek bir iddia değildi. CHP ile anlaşma yapan medya grubu hangisi ise mutlaka açıklanmalıydı. Yoksa bu bütün sektöre yapılmış bir suçlama olarak kalacaktı. O nedenle Erdoğan'ın çevresindeki bütün yakınlarına tek tek telefon açıp, ‘‘Lütfen bu grup hangisiyse açıklayın’’ dedim. Ama ben bu sözleri bir başka açıdan değerlendirmek istiyorum. Siyasi partilerin liderleri bu seçimde herhangi bir medya grubuna ‘‘Siz neden taraf tutuyorsunuz’’ diye hesap sorma hakkına sahip midir? Belki 1995 veya 99 seçimleri için bu soru sorulabilirdi. Ama bu seçimde bunu sormaya kimin hakkı olabilir? SORULAMAYACAK SORU Çünkü Türkiye'nin 2 numaralı medya grubunun sahibi Cem Uzan bu seçimde kendi kurduğu partisinin başındadır. Yani Tayyip Erdoğan'ın siyasi rakibidir. O grup, bırakın kendi kurduğu partiyi desteklemeyi, onun kendisidir. Hiç itirazım yok. Olabilir. Başka ülkelerde oldu, bizde de olabilir. Uzan'ın gazete ve televizyonları her gün Erdoğan'a vurmaktadır. Ortada böyle bir durum varken, sizin kalkıp bir medya grubunu eleştirmeye hakkınız olabilir mi? ALTIDA BİRİ İkincisi, bugün Türkiye'de Tayyip Erdoğan'a desteğini açıkça ifade eden ve hatta onunla bazı finansal ilişkileri olduğu iddia edilen televizyon kanalı ve gazeteler vardır. Bugün kimse çıkıp ‘‘Kanal 7’’ye veya ‘‘Yeni Şafak’’ gazetesine, ‘‘Sen neden Erdoğan'ı destekliyorsun’’ diye soru soruyor mu? Çünkü demokratik toplumlarda yayın organlarının bazı siyasi partileri destekleme hakkı da vardır. Bitmedi. Ali Atıf Bir, geçen pazar günkü Hürriyet'te ilginç bir araştırma yayınladı. Türkiye'nin önde gelen televizyonlarında hakkında en çok haber verilen parti AKP olmuş. Bu partinin seçim çalışmaları hakkında tam 6 saat 34 dakika haber yayınlanmış. Onu 3 saat 27 dakika ile Cem Uzan izliyor. Ondan sonra gelen DSP ve Bülent Ecevit'e ayrılan süre ise 1 saat 42 dakika, CHP'e ayrılan ise sadece 1 saat 34 dakika. Yani AKP'nin neredeyse altıda biri. Şimdi bu tabloya bakıp söyler misiniz, hangi medya grubu CHP ile anlaşma yapmış? Bu sözler eğer kasıtlı bir seçim taktiği değilse, büyük bir yanılgıyı ifade ediyor. Çünkü bu komplo teorilerine itibar edeceksek, o zaman başkalarının da çıkıp ona şu soruyu sorma hakkı doğar: ‘‘Siz de batık bankacı Halis Toprak'la özel bir anlaşma mı yaptınız ki meydanlara çıkıp sizin için seçim kampanyası yapıyor, size oy verilmesini istiyor?’’ İşte o nedenle CHP ile anlaşma yaptığını iddia ettiği medya grubunu mutlaka açıklamalıdır. Yoksa bu sözler bütün medyaya atılmış bir iftira olarak kalacaktır. CHP'DEN KORKU MU O nedenle ben bu sözleri, Erdoğan'ın CHP'den korkmaya başladığının bir işareti olarak kabul etmek istiyorum. Aksi takdirde kendisinin hem zekásından, hem demokrasi kültürü ve hoşgörü anlayışından şüphe etmem gerekecektir. Onun için de bir neden yok... (Hürriyet) MEHMET Y. YILMAZ Açıklamayan namerttir! "Şu kadar yıllık gazetecilik yaşamında en çok duyduğun söz nedir?" diye soracak olsanız hiç duraksamadan şu yanıtı veririm: "Bildiklerimi bir açıklarsam yer yerinden oynar." Bu sözü bugüne kadar kaç kere duyduğumu sayacak olsam sanırım bu işe bir yılımı ayırmam gerekecek. Bu, kamuoyu tarafından şu ya da bu nedenle sıkıştırılanların "amentüsü" olmuş bir sözdür. Aslına bakarsanız çoğu zaman bu sözü söyleyenin ne çok bildiği bir şey vardır, ne o bildiklerini açıklamaya niyeti, ne de o bildiklerini açıklarsa yeri yerinden oynatma ihtimali... Bu bir şantajdır Zaten söyleyenin de niyeti bir şey açıklamak ve yeri yerinden oynatmak değil, üzerine daha fazla gelinmesini önlemektir. "Bakın ben çok şey biliyorum, söylerim haa" türünden bir şantaj cümlesi... İki amacı vardır: Ya bir suçun içindedir ve o suçun içindeki öteki ortaklarına "Beni koruyun, kollayın" mesajı vermek istemektedir ya da önemli bir şey bildiği havasını yayıp bundan kendisine bir paye çıkarmak amacındadır... Ve işin ilginç tarafı, çoğu kez bu tip cümleleri kuranlar aslında görevleri gereği bildiklerini açıklaması zorunlu olan kişilerdir. Bu bildikleri bir suç oluşturuyorsa onunla ilgili yasal kovuşturma yapılmasını sağlamak zorunda olan kişiler... Ama bunu hiçbir zaman yapmazlar. Çünkü dediğim gibi çoğu zaman boş konuşuyorlardır, bunu söyleyerek kendilerince "taktik" yapıyorlardır. Ba-ba-ba-ba-baaa! Dün Recep Tayyip Erdoğan, partisinin bir mitinginde benzeri bir yola başvurdu. Dokunulmazlıklar ve yolsuzluk dosyaları ile ilgili olarak CHP lideri Baykal tarafından kendisi hakkında seslendirilen iddialara şöyle bir yanıt verdi: "Çok daha fazla ileri gitmeye kalkarlarsa söyleyecek çok şeyimiz var. Bir medya grubu ile şu anda CHP’nin işbirliğini açıklarız. Şu ana kadar gelinen noktada bunu ifşa ederiz." Bu cümleyi okuyunca Çocuklar Duymasın’dan öğrendiğim bir şeyi tekrarlamak ihtiyacını hissettim: Ba-ba-ba-ba-ba! Şimdi Tayyip Bey’e bir gazete yöneticisi olarak değil sıradan bir gazeteci olarak şöyle sesleniyorum: Basında herhangi bir kişi ya da grup, bir partiyle yasalarımızı çiğneyecek şekilde, hatta yasalara uygun olsa bile ahlak kurallarına uymayan, basın etiği ile bağdaşmayan bir işbirliği yaptıysa ve Recep Tayyip Bey de bunu bildiği halde hâlâ açıklamıyorsa namerttir! Hatta sadece bir partiyle ilişkiler hakkında değil, medya ile ilgili olarak bildiği başka karışık hangi iş varsa onları da açıklamalıdır. Kimse zan altında kalmasın Bunun benim çalıştığım grupla ya da başka bir grupla ilgili olması beni ilgilendirmiyor. Bir gazeteci olarak bu tür karışık işlerin içinde kimin olduğunu öğrenmek istiyorum. Bunu öğrenmeliyiz ki bütün gazeteciler zan altında kalmasın, suçlananlar da kendilerini savunma olanağı bulabilsin... Tecrübeli bir gazeteci olarak şunu da söylemeliyim: Aslında Tayyip Bey’in açıklayabileceği herhangi bir şey de yok. Olsaydı "üzerime gelmeyin" diye şantaj yapacak yerde bunu açıklar ve herkesin öğrenmesini sağlardı. Zaten bu şantaja rağmen CHP’nin seçim propagandası stratejisinin değişeceğini de sanmıyorum. Yani CHP ve lideri, Tayyip Bey’in dokunulmazlıklar konusundaki tavrını, Belediye Başkanlığı dönemiyle ilgili olarak açılan davaları, çarşamba günü görülecek malvarlığı davasını anlatmaya devam edecektir. Tayyip Bey de fırsat budur deyip iddiasını açıklamak ve kanıtlamakla yükümlüdür. Haydi Tayyip Bey, açıklamalarınızı merakla bekliyoruz... (Milliyet) ERDOĞAN AÇIKLASIN İsmet Berkan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün miting meydanında Cumhuriyet Halk Partisi lideri Deniz Baykal'a yüklenirken aynen şöyle dedi: "Halbuki kibar bir insan. Ben de saygı duyuyorum kendisine. Dokunulmazlık konusuna değiniyor. Üzüldüm. Politikayı bu hale getirmemek lazım, benim ile ilgili dosyalar 'şu, bu' diyorlar. çok daha fazla ileri gidilmeye kalkılırsa söyleyecek çok şeyimiz var. Bir medya grubu ile şu anda CHP'nin işbirliğini açıklarız. Şu ana kadar gelinen noktada bunu ifşa ederiz." Erdoğan'ın kastettiği 'medya grubu' hangisidir bilinmez ama konu mesleğimi ilgilendiren bir iddia olduğu için şahsen ben alınganlık gösterdim. Sonuncusu birkaç gün önce olmak üzere yıllardır Deniz Baykal'dan şikâyetler dinliyorum. Baykal, her görüşmemizde bir biçimde sözü oraya getirip medyanın CHP'yi yeterince anlatmadığını söylüyor. Anladığım Baykal bu sözleri medyayla ilgili herkese söylüyor, yani gazete-televizyon ayrımı yapmıyor, bütün gazete ve TV'lerin CHP haberlerini yeterince geniş değerlendirmediğini, hatta yok saydığını öne sürüyor. (Sırf bu sebeple Radikal, CHP'nin reklam kampanyasında yeterince yer almıyor; çünkü bazı partililere göre Radikal, CHP haberlerine az yer verdiği için CHP de Radikal'e ilan vermiyor. Ama biz bu mesnetsiz suçlamaya rağmen Baykal ve CHP haberlerini ölçüsüyle birinci sayfamızdan yayımlamaya devam ediyoruz, seçim öncesi okurlarımızın haber alma hakkını ticari bir sebeple gasp etmiyoruz. Aynı şekilde MHP de Radikal'e ilan vermiyor ama biz Bahçeli'nin mitinglerini haber yapmaya devam ediyoruz. DYP için de durum aynı. Buna karşılık ANAP ilanlarının varlığı da haber politikamızda bir değişikliğe neden olmuyor.) Öte yandan her gün okurlarımızın baskısıyla karşı karşıyayız, herkes kendi desteklediği partinin gazetede daha fazla yer almasını istiyor, bizi bazı partileri görmezden gelmekle suçluyor vs. Esasında neredeyse her seçim öncesinde bu çeşit eleştirilere maruz kalıyoruz. O yüzden, Deniz Baykal'ın yakınması ya da okurların şikâyetleri bir ölçüde seçim ortamının vazgeçilmezleri. Ama maalesef Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini normal karşılamama imkân yok. Çünkü gerçekten 'bir medya grubu' ile CHP arasında yazılı hale gelmiş, dolayısıyla belgelenmiş bir işbirliği söz konusuysa bir gazeteci olarak bunu bilmek istiyorum. Tayyip Erdoğan, neyi ifşa edecekse bir an önce etmeli ve bu mesele de somut bilgilerle tartışılmalı, yoksa boşlukta konuşmaya başlarız ki, bu da pek hoş değil. Ümit ediyorum ki Erdoğan'ın elinde gerçekten belge vardır ve biz de öğrenmiş oluruz kimin böyle bir anlaşma yaptığını. Eğer Erdoğan bir belge ortaya çıkaramazsa, amacının sadece çamur atmak olduğu ortaya çıkar ki bu da herhalde pek hoş bir puan olmaz kendisi için. Kendi adıma konuşayım, ben Erdoğan'ın elinde herhangi bir belge olmadığını düşünüyorum. O yüzden de AKP liderinin dün yaptığı çıkış, basit bir televole taktiğinden başka bir şey değil. Hatırlayın, manken ya da şarkıcı A, medyada daha fazla yer almak için manken ya da şarkcı B'ye durduk yerde saldırır, onun hakkında olmadık şeyler söyler. Cennet vatanımızda herkes kavgayı ve polemiği sevdiği için de birden ortalık A ve B hakkında yazılıp çizilenlerden, onların birbirlerine cevaplarından falan geçilmez olur. Tayyip Erdoğan eğer medyayla polemiğe girerek, kavgacı bir üslupla siyaseten yükselmek istiyorsa, elinde daha sağlam kanıtlar olmalı. Dediğim gibi varlığına inanmıyorum ama ümit ediyorum Erdoğan'ın elinde bir belge vardır ve hep birlikte bu belgeyi görürüz. (Radikal) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:27

İLGİLİ HABERLER