Spor
  • 17.3.2013 14:43

"Doğru mu Samet" konuştu : Doğru muydu?

Yıllar boyunca Fenerbahçe'nin Portekizce tercümanlığını yapan çocuk olaraj tanıdık onu. Pozitif halleri ve müthiş düzgün cümleleriyle yer etti aklımızda. Sonra bir Alex mevzusu patladı; ortada hiçbir şey yokken bir tartışmanın kurbanı yapıldı. İstifa etti ve kendi dünyasına çekildi.

O günlerde yapılan tüm röportaj tekliflerini geri çevirdi; benimki de dahil. Konuşmak, yanlış anlaşılmak istemediğini söyledi. Ama memleketin içine dert olmuştu; "Alex'le arası bozuldu mu?", "Havaalanındaki basın toplantısında aslında neler yaşadı?", "Fenerbahçe onun için ne demekti?"

Bekledi ve tüm bunlara cevabını, Sabah gazetesine verdiği röportajla verme kararı aldı. O, Fenerbahçe'nin karakutusu; her şeyi bilen adamı. Merak edenler için söyleyelim; Alex'le hâlâ abi-kardeş gibiler. Hatta bu röportaji şu anda Alex'in Brezilya'daki evinde internetten beraber okuyorlar. Samet Güzel, bildiği her şeyi ilk ve son defa burada anlatıyor.

Bugüne kadar neden hiç konuşmadın?
Ben zaten yaşanan olaylardan sonra istifa ederek gerekli mesajı verdiğimi düşünüyorum. Dışarıdan gelen tepkiler de gösterdi ki; istifa ederek, aslında tam da anlatmak istediklerimi anlatmışım. İstifamdan sonra insanların davranışlarından 'Samet biz seni anladık' mesajını aldığım için, onun üzerine çıkıp konuşma ihtiyacı duymadım. Bu konuda vicdanım rahat; verdiğim kararın doğru olduğuna inanıyorum. İstifamın üzerinden altı ay geçti ve ben gördüm ki insanlar beni anlamış. Bu yüzden olayı daha fazla kurcalama ihtiyacı hissetmedim.

Çıkıp konuşsan yanlış anlaşılabileceğini düşündün mü?
Her şeyden önce iyi bir Fenerbahçeli'yim ben. Çok iyi bir taraftarım. Sekiz sene de kulübüme hizmet ettim. Hem taraftar, hem de profesyonel kulüp çalışanı olunca; insan dengeleri daha fazla düşünüyor tabii. Ne söylesem yanlış anlayabilecek insanlar var; bu yüzden de hiç konuşmadım bugüne kadar. Kulübümü; anlamsız bir tartışmanın içine çekmek istemedim. Fenerbahçe benim DNA'ma kazınmış zaten; ona zarar gelsin ister miyim hiç!

SIM KARTIMI KIRDIM

Çok teklif almışsındır o günlerde…
İstifa ettikten sonra telefonumun kartını kırdım. Fenerbahçe bana hayatımdaki birçok şeyi verdi ama bir gün Fenerbahçe'den ayrılınca, hayatımda kimler olacak görmek istedim ve telefonumu değiştirdim. İstifamın hemen sonrasında birçok teklif aldım. Başka kulüplerden sadece tercümanlık değil, idari pozisyonlar için teklifler de geldi. Televizyon kanallarından, gazetelerden röportaj istekleri de geldi. O mesajların hepsini saklıyorum; görsen inanmazsın.

Peki neden şimdi konuşmaya karar verdin?
Ben hayatım boyunca bir tek şeye inandım; samimiyet. Halk samimiyeti seziyor. Eğer bir gün çıkıp konuşacaksam; bunun samimi bir şekilde, benim de eğleneceğim, bugüne kadar görünmemiş taraflarımı da gösteren bir şekilde olmasını istedim. Zamanının geldiğini düşündüm. İnsanların Samet'i daha yakından tanımasını istedim. Çünkü benim tercümanlığım dışında da bir dünyam var; bunu anlatabilmek istedim.

Yıllardır hayatımızdasın, haftada birkaç kez evlerimize konuk oldun ama işin dışında çok tanımadık seni. Kimsin gerçekten?
Doğma büyüme Kadıköylü'yüm. Babadan olma Fenerbahçeli'yim. Mimar Sinan'da istatistik, Bahçeşehir Üniversitesi'nde spor yönetimi okuyorum. Bunlar pek bilinmez, söylemiş olayım. Lise son sınıf bittikten sonra ailem bana bir sene için yurt dışında değişim öğrencisi olarak bulunmak isteyip istemeyeceğimi sordu; kabul ettim. Birtakım sınav ve mülakatlara da girdim; kazandım. Sonra bir ülke seçmem gerekti. İnsanlar Amerika'ya, İspanya'ya, Fransa'ya giderken ben Brezilya'yı seçtim. Çocukluktan beri ayrı bir ilgim vardı oraya. Tek kelime Portekizce bilmiyordum. Gittim, Brezilyalı bir ailenin yanına yerleştim ve lisenin son sınıfına Portekizce devam ettim. Bir senede de dili öğrendim.

Sonra ne oldu?
Döndüm, CV'mi Fenerbahçe TV'ye yolladım ve staja başladım. Sonra, benden önceki tercüman askere gidince, benim ismim yöneticilere söylenmiş. Görüşmeye çağrıldım ve takımla birlikte çalışmaya başladım. Ama bana söylenen, tercüman arkadaş dönene kadar çalışacağım yönündeydi. Biz o sene Denizli'de şampiyonluğu bırakınca, takımın başına Zico geldi. Zico'nun gelmesi, benim talihimin döndüğü noktadır. Ona ilk yardımcı olan kişi ben olunca, Zico benle devam etmek istedi.

ALEX'İ ÖNCEDEN TANIYORDUM

Alex'le tanışıyor muydun o zaman?
Bu konuda çeşitli şehir efsaneleri var; hemen anlatayım. Ben Brezilya'dan dönmüştüm ve daha Fenerbahçe TV'de çalışmaya başlamamıştım. Alex'in imza günü vardı ve ben oraya, Alex'in Brezilya'da oynadığı takımın formasıyla gittim. Bu ilgisini çekti, birbirimizin telefonlarını aldık. İki arkadaş gibi ara sıra konuşuyorduk ama ben profesyonel olarak Alex'i, takımla çalışmaya başladıktan sonra gördüm.

Seninki gibi kariyer planı yapılır mı peki, bunun için okunur mu?
Benim başladığım dönemde iş bu kadar gelişmiş değildi. O zamanlar bunu bir kariyer olarak yapmak zordu. Ama şimdi sporcu tercümanlığı denen bir şey var. Benimki tamamen kendi şansımı kendim yaratmak üzerine kuruluydu.

BİZİMKİ GÖNÜL İŞİ

Her futbolseverin hayali olan ortamlarda çalıştın. Ünlü yıldızlar, ünlü stadyumlar, her gün antrenmanlar… Bunun haricinde iyi de para kazandın mı bu işten?
Rakam vermek yanlış olur ama benim yaşımda, üniversite mezunu ve özel sektörde çalışan arkadaşlarımdan çok daha fazla kazandım.

24 saat berabersiniz. Futbolcular da ekstradan para verir miydi? Sonuçta her işine sen koşuyorsun…
Öyle bir şey kesinlikle olmadı. Ben yapmadım yani. O şekilde çalışınca, iş menfaat ilişkisine gidiyor. Benim Aziz Yıldırım'la iş tanımı noktasında en anlaşamadığım konu buydu zaten. Aziz Başkan, "Senin görevin antrenmanlarda, basın toplantılarında ve soyunma odasında gerekli çevirileri yapmak. Onun dışında özel hayatında kimsenin peşinden koşmak zorunda değilsin" derdi. Ben işin hem profesyonel kısmını, hem gönüllü kısmını yaptım. Gece yarısı eşi hastalanır, eşi doğum yapar, acıkır, yemek söyler. Ben tüm bu gönüllü kısmı yaptığım için futbolcularla daha güçlü bir bağ yakaladım zaten.

SOĞUKKANLIYDIM VE HEP DİK DURDUM

Havaalanındaki o meşhur basın toplantısına gelelim…
Alex kadro dışı kalmıştı ve birtakım açıklamalar yapmıştı. Ben de takımla yurt dışı maçına gidiyorum. Havaalanında başkanın beni çağırdığını söylediler. Yanına gittim ve selam verdim. Başkan; Aykut Hoca ve Ali Yıldırım'la beraber röportaj vereceklerini söyledi ve bir anda kameralar açıldı. Başkan hararetli bir şekilde konuşmaya başladı. Alex sürecinin her noktasında olan iki kişi var; Alex ve ben. Yaşanan tüm şeyleri ben bildiğim için kilit isim bendim. Ben o anda içimden şu cümleyi geçirdim: "Samet, yanlış olan hiçbir şeyi onaylama!" Alex'le benim inanılmaz bir ilişkim vardır ama ben profesyonel olarak kulübün bir çalışanıydım. Dolayısıyla soğukkanlılığımı koruyarak cevaplar verdim. Çünkü 25 milyona hitap eden bir kulüp başkanı ve o kulübün çalışanı olarak çıktık insanların karşısına. Başkan soğukkanlı olamadı. Mantıklı davranmak durumundaydım; öyle yaptım. Orada onayladığım her şey doğrudur. Dik durdum ve cevap verdim. Aklımda olan bir şey vardı; Fenerbahçe'ye zarar vermemek.

ŞEREF VE NAMUS...

Başkanın kullandığı dil seni üzdü mü peki?
Başkan bir noktada, "Şerefi ve namusu varsa Samet anlatır" gibi bir cümle kullandı, ona bozuldum. Çünkü ben yıllar boyunca bu kulübün içinde neler yaşadım. O kadar çok şey gördüm, o kadar çok şeye şahit oldum ki. Ben bir bakıma bu kulübün kara kutusuydum. Transfer görüşmelerine gittim, soyunma odasına girdim, özel problemlerle bizzat ilgilendim ama bir güne bir gün, o camianın içinde olanları aileme bile anlatmadım. İşte olanı işte bıraktım hep. Başkan keşke şeref ve namusla ilgili o cümleyi kullanmasaydı. Keşke benim namusumdan ve şerefimden emin olsaydı; öyle olması gerekirdi çünkü. Beni en iyi bilen kişiydi başkan. Sonuçta profesyonel olarak ayrılıklar yaşanabilir ama ben başkandan, sekiz yıllık çalışanının şerefi ve namusundan emin olarak konuşmasını beklerdim.

Bu yüzden mi istifa ettin?
Bu sözlere takıldığım için istifa etmedim tabii ki. Üzüldüm ama istifa kararı almamın arkasındaki birinci sebep bu değildi. Gitmem gerekiyordu, gittim; o kadar.

Neler düşündün kameralar kapanınca?
Uçağa doğru yürürken Alex'den "Takma kafana" diye mesaj geldi. Basın toplantısı televizyondan da canlı yayınlandığı için Alex evinde izlemiş. Benim orada kötü bir duruma düştüğümü fark ettiğinden bana bu mesajı atmış. Bu gibi ufak şeylerden aramızın bozulması diye bir şey olamazdı. Olmadı da zaten. İnsan olarak benim üzülmemi istememiş. Ben zaten o basın toplantısında doğru olmayan hiçbir şeyi onaylamadım. Kulüpteki toplantıda elinde cep telefonu var mıydı; vardı. Karısına mesaj atıyordu. Bacak bacak üstüne atmış mıydı; atmıştı. Evet ama Alex zaten yıllardır böyle oturuyordu. O güne özel bir durum yoktu. Bir saygısızlık yapılmamıştı.

İstifa kararını ilk kime söyledin?
Anneme söyledim. Onun duygularına çok güvenirim. İlk tepkisi benim için çok önemliydi; o da, "Sen nasıl istiyorsan öyle olsun" dedi.

BAZEN TEK BİR KELİME FUTBOLCUYA MAÇ KAZANDIRABİLİR

Futbol bilgini bu işe başladığın günle kıyaslamanı istesem…
İnsan taraftarken farklı bakıyor. Saha içine girip onlarca kaliteli futbolcu ve hocayla çalıştıktan sonra bakış açın tamamen değişiyor. İyi futbol, kötü futbol kavramın bile tamamen değişiyor. Şu anda ortalama insandan çok daha fazla biliyorum futbolu; hem tekniğini biliyorum, hem ruhunu. O kadar iç içe yaşıyorsun ki, işin gizemi bile kalkıyor. Lider futbolcu nasıl olur, duygusal futbolcuya nasıl davranılır, agresif oyuncu nasıl kontrol altına alınır… Tüm bunları yaşayarak öğreniyorsun.

DUYGU DA LAZIM, TAKTİK DE...

Taktik mi, motivasyon mu? Hangisi daha fazla işe yarıyor peki?
Bir futbolcu grubuna etki eden faktörler var; fiziksel, mental ve taktiksel. Bunların üçüne de iyi hazırlanıldığı zaman başarı geliyor. Maç öncesi soyunma odasına girdiğinde, bu üçü de oluyor cepte. Önemli olan hocanın hangisine daha fazla önem verdiği. Hepsinin güzel bir karışımının yapılması ve bu karışımın da eldeki futbolcu grubuna uyması lazım.

Tamamen gazla çevrilmiş çok maç gördün mü?
Çok gördüm. Bazen söylenen bir kelime, futbolcunun tüm dünyasını değiştirir. Bir kelime söylersin üzerindeki ölü toprağı kalkar, canavar gibi oynamaya başlar. O yüzden fiziksel, mental ve taktik çalışmanın dengeli yapılması gerektiğine inanırım. Mental hazırlanma duygulara; fiziksel hazırlanma vücuda hitap ediyor. Taktiksel hazırlanma da bu ikisini destekliyor. Duyguların bittiği yerde taktiksel anlamda hazır olman gerekir. Ne sadece taktikle ne de sadece gazla maç kazanıldığını gördüm.

FENERBAHÇE BENİM HAYATIMDIR

Futbol tercümanlığı sadece dil bilmek mi? Başka özellik de gerektirir mi?
Bir konuda mütevazı olamıyorum. Brezilyalıları ve Portekizlileri bir kenara bırakın, bu ülkede en iyi Portekizce'yi konuşan insan benim! Ama futbolcu tercümanlığı yapmak için bu yetmez. Futbolcunun ruh halini, hangi durumlarda hangi kelimeleri seçtiğini, sinirlenince nasıl davrandığını, mutlu olunca ne tip tepkiler verdiğini bilmek zorundasın. Bunu da, o insanla vakit geçirdikçe anlıyorsun. Benim yaptığım simultane değil ardıl tercümedir. Bu ikisinin farkını iyi bilmek gerekiyor. Ardıl tercümede kelime kelime çeviremezsin. Dinlersin, onu kendi dilinde en iyi şekilde ifade edeceğin kelimeleri seçersin. Sonuçta ben Fenerbahçe taraftarıyım, kulübümün menfaatlerini de düşünmek zorundaydım.

FUTBOLUN İÇİNDE OLACAĞIM

Fenerbahçe senin için ne demek?
Fenerbahçe'nin aldığı her türlü sonuç benim hayatımı etkiler. Uykumu bile etkiler. Fenerbahçe benim hayatımdır.

Fenerbahçe'de en unutamadığın maç hangisiydi?
Sevilla ile oynadığımız ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktığımız maç.

Futbolla ilgili kariyer planın var mı?
Futbolun içinde olmak istiyorum. Spor Yönetimi eğitimi alıyorum ve bu alanda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bu saha dışı olan kısmı. FIFA'nın açtığı kurslara devam etmek istiyorum. İşin saha dışı kısmını hallettikten sonra saha içini de geliştirmek istiyorum.

Başka kulüplerden teklif gelirse…
Ben Fenerbahçe'de amatör ruhla çalışan profesyoneldim…

BREZİLYA'DA ZICO'YLA FOTOĞRAF HER KAPIYI AÇAR

Zico'yla özel bir ilişkin olduğunu biliyoruz. Senin için ne ifade ediyor?
Zico benim babam gibidir. Ondan öğrendiklerimi hayatım boyunca aklımdan çıkarmam. Bana yerine göre işveren, yerine göre oğul, yerine göre arkadaş gibi davrandı. Gönlünün tüm güzelliklerini gördüm ben. Onunla her şeyi konuşabildim; takımla ilgili de konuşurduk, günlük hayatımdaki sıkıntılarımdan da. Tercümanlık zaten bir gönül bağıdır.

Unutamadığın bir anın var mı?
Bir gün beni yanına çağırdı ve maç öncesi son antrenman bitince basın mensuplarıyla eğlencesine maç yapmak istediğini söyledi. Benden de gazetecilere haber vermemi istedi. Zico'ya "Biz bu maçı yapmayalım. Yarın önemli bir maçımız var. Olur da o maçı kaybedersek bizi, önemli maçtan önce basın mensuplarıyla gülüp eğlendiler diye haber yaparlar" dedim. Eline topu aldı ve üç dakika boyunca kendi başına kaleye şut çekti. Sonra dönüp "Haklısın Samet; gazeteci arkadaşlarımıza söyle, hafta içi yapalım bu maçı" dedi. Maçı kazandıktan sonra da yanıma gelip bana güvenmekle ne kadar iyi bir iş yaptığını söyledi. Brezilya'da Zico'yla olan fotoğraflarımı insanlara gösterdiğim zaman elleri, ayakları titriyor. Brezilya'da Zico dedin mi, hayat durur. Yıllar önce arabasıyla eve giderken önünü beş silahlı adam kesiyor. Zico camı açınca özür dileyip evine kadar ona eskort yapıyorlar; kimse zarar vermesin diye. Zico böyle bir adamdı…

LUGANO, MEIRELES VE ALEX'LE TATİLE ÇIKILIR

Yaz tatili için bir ekip yapacak olsan kimleri alırsın?
Bir takım oluşturuyorsam zaten kafadan Alex'i yazarım. Başımıza bir ağır abi lazım. Lugano yakışıklı adam; plajlara falan gidersek dikkat çekeriz. Meireles ortamın neşeli çocuğudur, her türlü ortama ayak uydurur; o yüzden bulunmasında fayda var. Kadro iyi bence. İcabında plaj futbolu turnuvasına falan da girersek; defansımız da, orta sahamız da, forvetimiz de sağlam olur.

BREZİLYA NEFİS BİR YER

Brezilya'da yaşamak için geçerli birkaç sebep sorsam, ne söylersin?
Alışkın olduğumuz yaşam tarzının tamamen tersini görmek için gitmek gerekir bir kere. Biz hayatı olumlu yönünden görmeye pek alışmış bir millet değiliz. Çok çabuk düşeriz mesela. Dünyadaki tüm olumsuzlukların sadece bizim başımıza geldiğini düşünürüz. Orada eşinden ayrılmış bir insanı görüyorsun; kafasını dağıtmak için daha fazla sosyalleşiyor. Bizde millet kendini bu durumlarda eve kapatıyor. Ben şu anda Türk ciddiyetiyle Brezilya pozitifliğinin karışımı bir hayat yaşıyorum; çok da memnunum.

SABAH GAZETESİ
 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 17:07

İLGİLİ HABERLER