Gündem
  • 6.9.2002 09:15

KEMAL DERVİŞ, DERİN CHP'Lİ...

KAYNAK : Haber Vitrini 6 Ok’a itirazım yok Kemal Derviş, "2000 yılı programında 6 Ok’un tanımı gayet güzel. Hiç itirazım yok" dedi. Derviş, "Devletçiliği, tarafsız, pazar ekonomisini düzgün işlemeye özendiren çağdaş bir devletçilik. Ben devletsiz piyasayı hiçbir zaman savunmadım" diye konuştu Derin CHP’li misin?.. Evet. Nasıl bir şey derin CHP’lilik? CHP’liliğin eğer duygusal bir bağ, çocukluktan gelen, aileden gelen bir CHP’lilik ise öyle tabii. Özellikle babandan, Rıza Derviş’ten... Evet, bir duygusal bağ. Türkiye’de birçok insanda var bu. DSP’lilerde, YTP’lilerde, CHP’lilerde. Geçmişten gelen bir CHP’lilik... Burada şu önemli. Bir ülkenin kurumları çok değerli şeyler. Kurumlar her an yaratılamaz. Kurumlar bazen eskir, bazen zayıflar. O zaman onları yeniden canlandırmak, ileriye götürmek gerekir. Bazen yeni kurumların kurulması yararlı olur. Kurumlardan yoksun bir ülke, zayıf bir ülkedir. Kurumların devamlılığı önemlidir. Yeni parti kurdum, sayfa açtım, kolay değil, olmuyor yani... Peki, İsmail Cem’le yola çıktığında, ‘derin CHP’liliği’nin farkında mıydın? CHP’ye yakınlığım 30 yıllık bir olay. Deniz Bey’e yakınlığım uzun süren bir şey. Ama tabii Bülent Bey’le aynı şey diyebilirim. Fakat, dengesiz bir solda toparlanmanın olamayacağını ve olmaması gerektiğini baştan beri biliyordum. O yeni bir şey değil. YTP’ye katılmış olsam bile, eninde sonunda bunun CHP ve DSP’yle ittifak halinde gelişmesi ve merkez solu toparlayan büyük bir harekete dönüşmesini düşünüyordum. Dolayısıyla "CHP’siz hareket edelim, CHP önemli değil" anlayışı ortaya çıktığı anda bana ters düştü. Bunu çok ayrıntılı olarak konuşma fırsatını bulamadım. Çok hızlı gelişti olaylar. Maalesef bu yüzden, sanıyorum, bazı ters şeyler oldu. Keşke oturup bunu enine boyuna tartışabilecek zamanımız olsaydı. Çok daha sağlıklı olurdu. Ama öyle olmadı. Bir an önce karar havası bazen insanları sonradan istemediği noktalara getiriyor. Oldubittiye getirme yöntemi aslında bazen iyi netice veriyor, ama bazen tam ters de tepiyor. CHP’siz birleşme olmaz Oldubitti nereden kaynaklandı? Çok ayrıntısına girmek istemiyorum. Ama "24 saat içinde bunu yapmamız lazım!" tarzı, insanı genelde çok sağlıklı bir karar verme sürecine götürmüyor. Ayrıca solda, CHP dışında sosyal demokrat bir kitleden bahsetmek bence geçerli bir şey değil. Başka bir oluşum olabilir ama sosyal demokrat, ortanın solu veya merkez solun CHP’siz birleşmesi olmaz. "CHP’yi, Atatürk’ün partisini hiç kaale almayalım" düşüncesi... İlk başta da bunun olmayacağını, olmaması gerektiğini düşünüyordum. Mantık var. CHP bir kurum, nereden baksan ciddi bir oy potansiyeli var. Sosyal demokratlar birleşecek ama CHP bunun içinde olmayacak! Mantıken doğru olmayan bir şey bence... 6 Ok CHP’sini nereye koyuyorsun? CHP’nin 2000 yılı programında 6 Ok’un tanımı var. Gayet güzel. Hiç itirazım yok. Devletçiliği tarafsız devlet, pazar ekonomisini düzgün işlemeye özendiren, bunu mümkün kılan devlet biçiminde... Çağdaş bir devletçilik. Ben çalışmalarımda devletsiz piyasayı hiçbir zaman savunmadım. 1930’larda CHP’li olurdum CHP’nin tarihsel gelişimine nasıl bakıyorsun? Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihine baktığım zaman... Her şeyine katıldığımı söyleyemem tabii. Ancak şunu diyebilirim: Büyük ihtimalle 1930’lu yıllarda Cumhuriyet Halk Partili olurdum. 1950’li yıllarda Cumhuriyet Halk Partili olurdum. 1970’li yıllarda Cumhuriyet Halk Partili oldum. 2000’li yıllarda zaten Cumhuriyet Halk Partiliyim. CHP, Bülent Ecevit’in ve İsmet Paşa’nın desteklediği Ortanın Solu... Şimdi sanıyorum küreselleşme, çağdaş ekonomi... Tüm bunlar göz önünde tutulduğu zaman, Türkiye’nin şartlarını göz önünde tuttuğun zaman bugünkü CHP çıkıyor ortaya... Anadolu’nun bir yerinde bazı Halk Partililer var ki, "Derviş IMF’nin adamıdır!" diyorlar. "Küreselleşme eşittir emperyalizm" diyenler de, "Solculukla piyasa ekonomisi bağdaşmaz" diyenler de var CHP’de. Bu nedenle CHP’nin sosyal demokratlığı bazı kesimlerde soru işaretleri yaratıyor. Bu sendrom bütün Avrupa’da yaşandı. İngiliz İşçi Partisi’nde de, Fransız solunda da yaşandı. Yani 1960’larda geçerli olan bazı yaklaşımlar anında kaybolmuyor, dünya da anında değişmiyor tabii. Bu fikirler aslında sosyal adalete, eşitliğe, kardeşliğe yönelik oluyor. Çağdaş sosyal demokratlar Avrupa’da ne yaptılar? Bu görüşlerin kaynağını kurutmadan, iyi hisleri reddetmeden, bunu çağdaş dünyamıza, çağdaş piyasa ekonomisine, Doğu Avrupa’daki çöküşün yanlışlarını da görerek, bunu daha pratikte sonuç verebilecek sosyal demokrat ideolojiye, yaklaşıma dönüştürebildiler. Türkiye’de de yapılması gereken bu. CHP’de bu açıdan durum ne? Deniz Baykal’ın yıllardır yapmaya çalıştığı da bu. Çok net konuşuyor Deniz Baykal pazar ekonomisi konusunda, özelleştirme konusunda, küreselleşme konusunda... Diğer partilerle kıyasladığınız zaman, hatta bazı orta sağda olan partilere baktığınız zaman şu anda CHP’nin söylemi çok daha net. Mesela Avrupa Birliği konusunda çok net. DSP’den daha net. Daha kesin olarak Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne taşımamız gerekir diyor CHP. Aması şöylesi böylesi yok. CHP’ye bugün çağdaş sosyal demokrat parti penceresinden baktığında ne gibi eksikler var? Anadolu geleneksel sol Birkaç gündür yoğun olarak çalışıyorum. Anadolu’nun geleneksel soluyla sosyal demokrasinin evrensel değerlerini bütünleştirerek birleştirmemiz lazım. Buna ben de yüzde yüz katılıyorum. Bu sosyal demokrasinin evrensel değerlerin içinde dayanışma, fırsat eşitliği, özgürlük, sosyal adalet var... Ayrıca devletin de önemli işlevi var. Diğer taraftan pazar ekonomisi var, küresel ekonomi var, özelleştirme var. Devlet artık üretmesin, denetlesin, düzenlesin ama üretmesin. Avrupa Birliği var. Komşularımızla barış var. Bütün bunlar var. Bir şeyi daha vurgulamak istiyorum. Tartışma alanımızda gerçekten çağdaş sosyal demokrasinin bütün gerekleri var. Bu şu anlama gelmez: Bütün örgüt bunu tam olarak benimsemiş, anlamış, o ayrı mesele... İngiliz İşçi Partisi’nde de öyle. Parti içinde bir azınlık, Yeni Sol’un birçok şeyine karşı çıkabilir, çıkıyor da... Ecevit, "Türkiye uçuruma yuvarlanacak gel" dedi Diyelim, Manisa’ya gittin, Sinop’a gittin, CHP’li tütün üreticileri sana ateş püskürdüler. Bir Halk Partili olarak cevabın ne olur? 18 aylık söylemimi değiştirmeme hiç gerek yok. Ben her zaman şunu söyledim: Bu Türkiye’nin programı... Bizim bürokratlarımız ve ekonomi yönetimimiz tarafından hazırlanan, benimsenen ve desteklenen bir program. Ama ciddi bir dış kaynağa ihtiyacımız vardı. Hâlâ da var. 90’lı yıllarda Türkiye’deki parçalanmış siyasal yapı, Türkiye’yi acayip bir borçlanma sürecine soktu çünkü. Tam bir çöküş olmuştur. Çöküşün en kötü noktasında ben geldim. Çöküşte ben yoktum. Sayın Ecevit, "Türkiye uçuruma yuvarlanacak, gel!" diyor. İlk yapılması gereken şey, çok pahalı ve kısa vadeli kaynak yerine, uzun vadeli, daha düşük maliyetli kaynak bulabilmek, ayakta durabilmek. Bunun en uygun kaynağı tabii ki Dünya Bankası ve IMF. Ama program bizim programımız. Biz onlardan destek istedik. Ben desteğimi aldım. Bunda utanılacak, sıkılacak bir şey yok. Yarın da yaparız aynı şeyi. IMF’den kaynak kullanmaya devam edeceğiz. Ama program bizim programımız. Programın içeriğine baktığımız zaman bütün olay devletin sağa sola rant dağıtması yerine üretken ve büyük bir ekonomiyi ayakta tutmak. Bu nedenle, eğer tütün satılamıyorsa, o zaman o ölçüde tütün üretilmemesi lazım. Satılabilecek kadar üretilmesi lazım. Tütün üreticisine, onun anlayacağı bir dille bunu nasıl anlatabilirsin? Derim ki, size devlet bir ölçüde destek verebilir. Tütününüzü satın alabilir veya daha pahalı fiyattan satın alabilir ama bunu bir yerden karşılaması lazım. Onu nasıl karşılayacak devlet? Enflasyonla, para basarak karşılayacak. Size vermiş olduğu parayı, yine sizin öteki cebinizden çıkartacak, alacak. Senden almazsa başkasından alacak ve yavaş yavaş ülkeyi batma noktasına götürecek ki, nitekim batma noktasına götürdü bu anlayış. Eğer ülke batarsa, ekonomi çökerse, kur çökerse, hiper enflasyon olursa, bu senin aldığın desteğin de hiçbir anlamı kalmaz. Aynı mantık memur için de geçerli... Tabii tabii. Sistem olarak bunun işlemeyeceğini halkımızın çok önemli bir bölümü anlamış durumda. Kızsa da, üzülse de bu iş böyle devam etmeyecek, bu acı gerçeği biliyor. Sistemin düzgün, adil olması lazım. O zaman insanlar, "Tamam, biz bu eski sistemde yaşamayacağız, yeni sistemde yaşayacağız" diyerek yeniden yola çıkabilir. Sosyal demokrasi popülizm yapmaz Popülizmin sona ermekte olduğunu mu söylüyorsun? CHP’nin sosyal demokrat anlayışıyla popülizm arasına nasıl bir çizgi çekebiliyorsun? Sosyal demokrat politikayla popülist politika arasında çok büyük fark var. Ciddi bir sosyal demokrasi hiçbir zaman popülizm yapmaz. Nedir popülizm? Popülizm kısa vadeli sanal kazançları dağıtma uğruna uzun vadeyi feda etmektir. Temelde bu... Yunanistan’daki seminerde İsveçli bir sosyal demokrat arkadaş bana şunu söyledi: "Sosyal demokratlar olarak sağa göre çok daha sorumlu bir maliye politikasını yürütmemiz lazım." Yunanistan örneğini ele alalım. Borçlanma, yüksek enflasyon, yüksek kamu açıkları... Bütün bunlara son verip Yunanistan’ı kim sokabildi euroya? Yunanistan’ı Almanya ve Fransa ile birlikte euroya Sosyal Demokratlar soktu Yunanistan’da, Simitis iktidarı... İspanya’da da aynı şey oldu, sosyalistler soktu ülkeyi Avrupa Birliği’ne. Çağdaş sosyal demokrasi hiçbir şekilde popülist olmayan, ciddi, profesyonel, ekonomiyi bilen, anlayan ve tutamayacağı sözleri kesinlikle vermeyen bir sosyal demokrasidir. Bunu Deniz Bey de yaptı. Son 18 aylık söylemine bakalım, son derece sorumlu davrandı uygulanan ekonomik program konusunda... Şimdi sıra CHP’de mi? Baykal, sen aynı iddiayla mı sahneye çıkıyorsunuz? "Ekonomiyi biz sosyal demokratlar düzeltiriz; Türkiye’yi Yunanistan’da, İspanya’da olduğu gibi Avrupa Birliği’ne sokacak olan da biziz" mi diyorsunuz? Evet, CHP ekonomiyi de düzeltecek ve Türkiye’yi AB’ye de sokacak partidir. (HASAN CEMAL/ MİLLİYET) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:03

İLGİLİ HABERLER