Ekonomi
  • 31.5.2007 13:09

MERKEZ BANKASI'NDAN TÜKETİCİLERE KREDİ UYARISI

Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporunda, 2007 yılında ''dış talebin gücünü koruması, iç talepteki gerileme ve özel tasarruf oranı artışı'' yönündeki öngörülerin, cari açığın Gayri Safi Milli Hasılaya oranının gerileyeceğine ilişkin beklentileri güçlendirdiği bildirildi.
      Merkez Bankası tarafından dördüncüsü yayınlanan Finansal İstikrar Raporu'nda, 2006 yılının Mayıs-Haziran döneminde mali piyasalarda yaşanan dalgalanmaların, Türkiye ekonomisinin ve finansal kurumların dayanıklılığını gösteren önemli bir deneyim olduğu belirtildi.
      Gerçekleştirilen yapısal reformların, zamanlı ve etkili para politikaları kararları sayesinde küresel likidite şokunun genel ekonomi ve kurumlar üzerindeki etkilerinin sınırlı kaldığı da ifade edilen raporda, Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın, yılın ikinci yarısında tüketim harcamalarındaki yavaşlamaya rağmen, dış talebin gücünü koruması nedeniyle, 2006 yılında beklentilerin üzerinde büyüdüğü kaydedildi.
      Ayrıca, net ihracatın büyümeye katkısının son beş yıldır ilk defa pozitif olduğu belirtilen raporda, şu bilgiler verildi:
      ''2006 yılının ikinci yarısındaki eğilimin 2007 yılının ilk çeyreğinde de devam edeceği beklenmektedir.
      Son yıllarda artan özel sektör yatırımlarının, hızlı büyümenin, hammadde fiyatlarındaki yükselişin ve düşen özel kesim tasarruf oranının sonucu olarak ortaya çıkan yüksek cari açık, 2006 yılında daha çok uzun vadeli yatırımlarla finanse edilmiştir. Küresel likidite koşullarının gelişen ülkeler aleyhine dönebileceği göz önüne alındığında, cari açığın dikkatle takip edilmesi gerekmektedir.
      Ancak, 2007 yılında dış talebin gücünü koruması, iç talepteki gerileme ve özel tasarruf oranının artışı yönündeki öngörüler, cari açığın gayri safi milli hasılaya oranının gerileyeceğine ilişkin beklentileri güçlendirmektedir.
      2006 yılında da yüksek faiz dışı fazla verilmeye devam edilmiş ve kamu net borç stokunun milli gelire oranı azalmıştır. Kamunun iç borç kompozisyonunda Türk parası cinsinden değişken faizli devlet iç borçlanma senetlerinin payı azalmakta olup, bu durum Hazinenin faiz riskine olan duyarlılığının azaldığına işaret etmektedir. Ayrıca, Hazinenin 2007 yılının Şubat ve Mayıs aylarında gerçekleştirdiği enflasyona endeksli tahvil ihracının piyasaların derinleşmesine de katkı sağlayacağı düşünülmektedir.''
      Raporda, diğer taraftan, 2007 yılının ilk dört ayında bütçe gerçekleşmelerinin vergi dışı gelirlerin katkısıyla hedefler içinde kaldığı, bu nedenle, 2007'nin seçim yılı olduğu da göz önüne alındığında, sıkı maliye politikası uygulamalarının önemini koruduğu bildirildi.
     
     İPOTEKLİ KONUT FİNANSMAN SİSTEMİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ ARTIRACAK
      2006 yılında hanehalkının borçluluk oranı artmaya devam etmekle birlikte, halen Euro bölgesi ortalamalarının oldukça altında olduğu belirtilen raporda, ''Buna karşın, bireysel kredilerin sabit faizli olması nedeniyle yılın ikinci yarısında yaşanan faiz artışları, hanehalkının mevcut borçlarına ilişkin faiz yükünü arttırmamıştır. Diğer taraftan, 2007 yılında yasalaşan ve ikincil düzenlemelerin tamamlanmasıyla uygulamaya girecek olan ipotekli konut finansmanı sisteminin, faiz oranlarının düşmesine paralel olarak, hanehalkının yükümlülüklerini daha da arttıracağı düşünülmektedir'' denildi.
      Raporda, bu süreçte, hanehalkının konut kredisi kullanma kararını verirken, mevcut ve gelecekte elde edeceği gelirini, kredilerin vade, faiz oranı ve türünü göz önünde bulundurmasının, konut finansman kuruluşlarının ise ihtiyatlı bir yaklaşım izlemesinin önem arz ettiği ifade edilerek, şu bilgiler verildi:
      ''Toplam tüketici kredileri içindeki payında bir değişiklik olmamakla birlikte, dövize endeksli tüketici kredilerinde bir artış görülmektedir. Kurlardaki artışın bu kesimin borç yükünü arttırdığı göz önüne alındığında, döviz geliri elde etmeyen hanehalkının döviz cinsinden borçlanmaktan kaçınması gerektiği açıktır.
     
     DÖVİZ POZİSYON AÇIKLARI 2006 SONUNDA ARTTI
      2006 yılında mali kesimden daha fazla borç kullanmalarına rağmen firmaların karlılık oranları artmıştır. Ayrıca, özkaynak kullanım oranının yüksek seviyesini koruması, firmaların borç geri ödeme kapasitesinin yüksek olduğuna işaret etmektedir. Firmaların yüksek seyreden cari oranları likidite riskinin yönetilebilir olduğunu ve kısa vadeli borçlarını karşılayabilecek mali yapıda olduklarını göstermektedir.
      Firmaların döviz pozisyon açıkları yılın ikinci yarısında azalma eğilimine girmekle birlikte, 2006 yılı sonu itibariyle bir önceki yıla göre önemli ölçüde artmıştır. Türk parasının değer kaybetmesi durumunda borçluların temerrüt riski artacağından, firmaların kur riski bankalara kredi riski olarak yansıyabilecektir. Bu nedenle, firmaların kur riski yönetimi konusunda bilinçlenmeleri, bankacılık sektörünün ise kredi riskinden kaçınmak için özellikle pozisyon açığı yüksek olan ve döviz geliri olmayan firmalara kredi kullandırırken daha ihtiyatlı davranması gerekli görülmektedir.''
     
     TÜKETİCİLER KREDİ KARTINI KAPATMAK İÇİN İHTİYAÇ KREDİSİNE YÖNELDİ
      Finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalara rağmen 2006 yılında bankacılık sektörünün büyümesini sürdürdüğü, bilanço büyüklüğünün GSYH'ye oranının yükseldiği ve yabancı yatırımcıların bankacılık sektörüne ilgisinin devam ettiği bildirilen raporda, ''2006 yılında bankacılık sektörü kredi hacmi artmakla birlikte, artış hızı yavaşlamıştır. Bu yavaşlama, yılın ikinci yarısında faiz oranlarının yüksek seyrini korumasından kaynaklanmıştır'' denildi.
      Raporda, 2006 yılında tüketici kredilerindeki artışta, daha önceki yıllarda esas belirleyici olan konut kredilerinin yanı sıra ihtiyaç kredilerindeki artışın da etkili olduğu, 2007 yılında ihtiyaç kredilerindeki artışın daha belirgin hale geldiği, taşıt kredilerindeki azalışın ise sürdüğü kaydedildi.
      İhtiyaç kredilerindeki bu artışta tüketicilerin kredi kartı borçlarını kapatmak amacıyla söz konusu kredilere yönelmelerinin de etkili olduğunun düşünüldüğü bildirilen raporda, şöyle devam edildi:
      ''2006 yılında tahsili gecikmiş alacak tutarları artarken, tahsili gecikmiş alacak dönüşüm oranı, kredilerdeki artışa bağlı olarak yatay bir seyir izlemiş ve bu eğilim 2007 yılında da devam etmiştir. Tahsili gecikmiş alacak dönüşüm oranının seyri ve söz konusu alacaklar için yüksek karşılıklandırma politikasının devam etmesi, kredi riski açısından olumlu değerlendirilmekle birlikte, karşılıkların kredilere oranı azalmaktadır.
      2006 yılı sonu itibariyle bankacılık sektörünün net karı artmış, buna bağlı olarak aktif ve özkaynak karlılığı yükselmiştir. Esas olarak kredi genişlemesine bağlı olarak risk ağırlıklı aktiflerin artması sonucu 2005 yılı sonuna kıyasla düşük gerçekleşen sermaye yeterliliği rasyosu, halen yasal ve hedef rasyonun üzerinde seyretmektedir.
      Yapılan senaryo analizleri sonuçlarına göre, sektörün mevcut sermaye yapısının olası şoklar neticesinde oluşabilecek kayıpları karşılayacak düzeyde olduğu görülmektedir.'' Bankacılık sektörünün sağlamlığının bir göstergesi olarak izlenilen Finansal Sağlamlık Endeksinin, finansal piyasalarda yaşanan dalgalanma sonucu 2006 yılı Mayıs ayında sınırlı bir azalış gösterdiği, Haziran ayından itibaren tekrar yükselişe geçerek, 2006 yılı sonu itibariyle bir önceki yıl seviyesine ulaştığı bildirilen raporda, ''Küresel likidite ve kredi koşulları, uluslararası fonların yatırım tercihleri ve hammadde fiyatlarında ortaya çıkabilecek artışlar, ülkemizin finansal piyasalarını etkileyecek faktörler olarak ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede, uygulanmakta olan ekonomik programın kararlılıkla sürdürülmesi, AB yakınsama süreci ve yapısal reformların devam ettirilmesi finansal istikrar açısından önemini korumaktadır'' denildi.
     
     BAŞKAN YILMAZ
      Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, raporun önsözünde yer alan değerlendirmesinde, son dönemlerde Türkiye'de risk kültürünün giderek yerleşmesinin ve risk yönetim araçlarının artan ölçüde kullanılmasının memnuniyet verici bir gelişme olduğunu belirtti.
      Bu durumun, Mayıs-Haziran 2006 döneminde yaşanan dalgalanmaların olumsuz etkilerinin sınırlı kalmasında önemli bir rol oynadığını, önümüzdeki dönemde de uluslararası kaynaklı risk faktörlerinin gelişiminin önem taşıdığını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
      ''Bu faktörler ise büyük ölçüde gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz oranları kararları ile likidite koşullarındaki gelişmelere ve dolayısıyla uluslararası fonların ne yönde seyredeceğine bağlıdır. Bu doğrultuda oluşabilecek dalgalanmaların etkisinin boyutu ise yerel risk algılamaları ve yönetimi ile ekonomik politikaların kararlılıkla sürdürülmesiyle yakından ilişkili olacaktır.
      Dolayısıyla, parasal ve mali disiplinin korunmasının yanı sıra ekonomik kesimlerin risk farkındalıklarını artırmaları ve bu çerçevede gereken tedbirleri almaları önem taşımaktadır.'' Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 18:34

İLGİLİ HABERLER