Yaşam
  • 26.7.2009 11:33

NURGÜL YEŞİLÇAY : İSTİYORUM ADAMI, HADİ KIVIRTMA ODAMA GEL DEDİM

Sarıgerme’de bir davete katıldım. Çok eğlendik ama benim için bu davetin bonusu Nurgül Yeşilçay’ı tanımak oldu. Nurgül tanıdıkça sevdiğiniz tiplerden. Her şeyden önce o bu işi çözmüş. İsmi onu değil, o ismini taşıyor. İnanılmaz sevecen olduğu gibi, harbi mi harbi bir kız. İlk tanıdığı insanla bile konuşurken büyük bir samimiyetle her şeyini anlatabiliyor. Geçen hafta Nurgül’ü Bebek’teki evinde ziyaret ettim. Cem Özer bize yedirdikçe yedirdi. İnanamayacaksınız ama Cem yemek yapmanın dışında, turşu ve reçel bile yapıyor. Nurgül’e “Hadi gel seninle suya, sabuna dokunan, seni över gibi değil, seni anlatır gibi bir röpörtaj yapalım” dedim. O da sağ olsun kabul etti. Ve işte karşınızda Nurgül Yeşilçay...

Sen nasıl bir annesin? Nejat’ı nasıl yetiştiriyorsun? Annelikten ne anlıyorsun?

Her şeyden önce kaliteli zaman denen şeye inanmıyorum. Nejat doğduğunda herkes bir şeyler söyledi. İlk bakıcısı da zaten pedagogdu. O da “Kaliteli zaman çok önemli, az ve öz zaman geçirin” diyordu. Hayır, ben buna inanmıyorum. Çocukla birebir bolca zaman geçireceksin, çünkü çocuk seninle olmak istiyor. Hele ki erkek çocuk, anneyle birebir zaman paylaşmak istiyor. Ben Nejat’ı doğduğu günden itibaren her yere götürdüm. Tabii ki bu arada çocuk yetiştirmede herkesin kendi doğruları var. Kimsenin kimseyi bu konuda eleştirmemesi lazım. Ben size Nurgül’ün doğrularını anlatıyorum yani. Biz Nejat’la sette beraberdik. Dizi çekerken Antep’e her hafta gittik. Nejat, ülkesinin gerçeklerinin farkında olup büyüsün istiyorum. O yüzden bir senesini Antep’deki köyde geçirdi. Oradaki çocuklarla sokaklarda oynayarak büyüdü. Mesela gayet matrak. Nejat şimdi acı seviyor, çünkü Antep’te acıya alıştı. Sesi güzel olacak, yanık yanık. Şimdi de bir senedir boş olduğum için doyasıya birlikte olduk. Tiyatrolar, sinemalar, oyunlar, parklar, müthişti yani.

Peki Nejat için planların var mı? Yani şunu olsun, bunu olsun, şunu yapsın, bunu yapmasın gibi.

Klişe olacak ama mutlu olsun istiyorum. Ben öyle hırslı annelerden değilim. Mesela okula gidiyorum, öğretmeni bana “Nejat resimde iyi değil” diyor. “Eee napalım değilse değil, biz iyi olduğu, sevdiği şeylerin üstüne gidelim” diyorum. Çocukların bu sıkı okul programlarıyla yıpratılmasına karşıyım. Ama mesela bir hayal olarak Nejat’ın yönetmen olmasını çok isterdim. Böyle bir şeye tabii ki karışmam, müdahele etmem, seçerse mutlu olurum demek istiyorum.

Cem bana “Oh be iyi ki evliyim” hissini veriyor

Sen mutlu bir çocukluk geçirdin mi?

Mutlu çocukluk derken ne kastedildiğini pek anlamıyorum galiba, çünkü zaten çocuklar o devrede hep mutlu olduklarına inanır. Çünkü ciddi bir fakirlik problemi yoksa, dayak, taciz ortamı altında değilse, oynuyorlar eğleniyorlar işte. Mutlu muydun? Mutsuz muydun? Çocukluk devren nasıl geçti? Bütün bunları büyüyünce idrak edebiliyorsun. Evet, ben şimdi dönüp baktığımda 4 kardeş, büyük aile, anne baba bir arada falan, gayet iyiymiş her şey diyebiliyorum.

Cem’le evliliğin nasıl gidiyor? Nasıl bir eşsin, o nasıl bir koca? Memnun musun kocandan bakalım...

İyi, huzurlu. Bak şimdi ben röportajlarda şunu sevmiyorum, sadece kendini övmek için röportaj yapılmaz. Yapılmaz da ama genel olarak o klişeye uymayacağım diye de kötü bir şey de söyleyemem.

Yani o iyi ya da kötünün dışında nasılsınız? Beraber neler yapıyorsunuz?

Cem çok huzurlu bir koca her şeyden önce. Ya da bana yansıttığı şey huzur. Ben Cem’in yanında çok iyi hissediyorum. “Ohh bee iyi ki evliyim” hissini veriyor bana. Cem’le ortak yönlerimiz gibi, ortak olmayan çok yönümüz de var. Mesela o çok asosyal, ben o kadar değilim. Ben eğlenmeyi, sosyalleşmeyi, partilemeyi seviyorum. Cem ise evde oturmayı, yemek yapmayı filan seviyor. Çok da iyi yemek yapıyor. Kaç erkek tanıdın sen dolma sarabilen mesela. Ben ise yemek yapmayı hiç sevmiyorum. Ama biz birlikte çok gülüyor, çok güzel dedikodu yapabiliyoruz. Birlikte takılabiliyoruz yani.

Kocamı hiçbir konuda aldatmam

Peki çok dürüst söyle, sen şimdi evlendin diye, bütün antenleri kapattın mı yani? Günün birinde aşık olursan ne yaparsın? Yürüyüp gider misin?

Hiçbir şey için büyük konuşmamak lazım. Ben bir gün önce katiyen evlenmem diyordum, ertesi gün evlendim. Aşık olursam da boşanırım. Ama her şeyden önce ilk Cem’e söylerim. Çünkü o dürüstlüğü çok hak eden biri. Ben Cem’i hiçbir konuda aldatamam, ne bir erkekle, ne de başka bir konuyla.

Bana söz vermiştin şu Cem’le ilişkinin başlama hikâyesini anlatacaktın.

Cem ile 2000 senesinde falan 90-60-90 adlı programda tanışmıştık. Seneler sonra Melekler Adası’nın çekiminde, sette bir araya geldik. O sıralar fingirdiyoruz da, söylemiyoruz birbirimize. Bir gün kar yağdığında ben, Cem’e dedim ki “Sevgilicilik oynayalım mı?” O da “Peki” dedi. Birlikte alışveriş yaptık. O benim saçımı yaptı falan. Otelde mahsur kaldık. Yakında bir basket maçı vardı, “Bari oraya gidelim” dedik. Ben onu sinir etmek için basketçiler için “Ay ne yakışıklı çocuklar, şunun omuzları ne kadar güzel” diyorum. Kıskanıyor mu ölçmeye çalışıyorum aklım sıra. Neyse akşamına da bara gittik. Çok eğlendik, dans ettik. Ben de iyice aşka geldim. İstiyorum adamı, onunla beraber olmak, dokunmak, sevgili olmak istiyorum yani. Sonra kendi odalarımıza geçtik ve bana telefon açtı, “Ne yapıyorsun?” dedi. Ben de “Eğer benimle beraber olmak istiyorsan hemen söyle kıvırma” dedim. O da, “Hayır sadece yanında olmak istiyorum” deyince, “Tamam gel” dedim. Sonra geldi, ben de fena halde istiyorum adamı ama o istemedi. Ve bana “Sana çok yoğun şeyler hissediyorum, sen de benim gibi hissedene kadar seninle beraber olmayacağım” dedi. Sevişmedik yani. Uyandığımda fark ettim ki bütün gece onun göğsünde, kardeş kardeş mışıl mışıl uyumuşum. Bir-iki hafta sonra yemeğe çıktık ve “Ben de sana yoğun şeyler hissediyorum” dedim ve birlikte olmaya başladık. İyi taktik yapmış çocuk yani. VATAN

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:05

İLGİLİ HABERLER