Yaşam
  • 23.7.2009 13:59

SERDAR ORTAÇ ZORLA SİMİT SATMIŞ

Serdar Ortaç, TRT 1’de yayınlanan “Zirvedekiler” programında şaşırtan itiraflarda bulundu. İşte o açıklamalar.

TORNA TEZGAHI:

Çocukluğumla ilgili tek hatırladığım, babamın eve çikolatalarla, oyuncaklarla gelişi... Ama bunun yanında haftanın altı günü onu görmezdim. Sabahlara kadar çalışacak kadar işkolikti. Plastik kalıpçısı kendisi. Küçük, banyo kadar bir dükkanı, tek bir torna tezgahı vardı. O küçük atölyeden başladı.

BENİ ÇOK ÇALIŞTIRIRDI:

Babamın işyerinde bütün işçiler gece 23.00’e kadar çalışırdı. Babam önce bana banyoyu temizletirdi, sonra tezgahlardaki metal kırıntıları bezle silerdim. Beni çok çalıştırırdı. Cumartesi günleri atölye kapalıydı ama o yine yetinmezdi.

ZORLA SİMİT SATARDIM:

Annemin bir oklavası vardı. Onu alırdı, T cetveli şeklinde çivi çakardı. Simit aldırırdı bana fırından. Ben o simitleri taze taze oklava tezgahına yerleştirirdim. 1977’den bahsediyorum. Çevre tiyatrosu önünde, Gima’da kuyruklar oluşurdu. Yağ bulunmazdı, tüp bulunmazdı... Ben o kuyruklarda simit satardım. Pazar günleri ise çaydanlığa su koyardım, annem içine buz atardı. Babamın zoruyla bu kez de su satmaya giderdim. Yani cumartesi simit, pazar su satma günümdü.

PARALARI ANNEM ALIRDI:

Sonra bozuk paraları sayardım. “Oh” derdim, “madem yedi gün çalışıyorsun, şu bozuk paralarla git kendine bir şey yap”. Ama babam onu da cebimden alırdı. Sadece onların yüzdesini verirdi bana... Derdi ki, “Bu kadar çalıştın, iki simit parası senin, 12 simit parası da şirketin olacak”. Ortada şirket falan yoktu, yaşım 7-8’di. Oradan başladı babam bunu bana aşılamaya. Bana hem iş hayatını, hem ayakta durmayı hem de etraftaki hainlere karşı nasıl ayakta durulması gerektiğini öğretti...

MÜZİK SEVGİSİ BABADAN:

"10 yaşından sonra babam beni her hafta eğlence mekânlarına, türkü barlara götürdü. Saz çalışları öğretti. Yerine göre Rum müziğini öğretti. Bana müzik sevgisini aşıladı. Ama sonra olaylar değişti. Babam tornacı olduğu için onun isteği üzerine Haydarpaşa Meslek Lisesi Torna Tesviye Bölümü’nü bitirdim. Dört sene sonra okul bitince babamın yanına girdim. Onun en büyük hayali, oğlunu atölyenin başına koymaktı.

KARDEŞİM DOĞDU KURTULDUM:

Kardeşimin doğumuyla “Ohh, yırttım. Ben istediğimde kaçarım, babamı da kardeşime kanalize ederim” diye düşündüm. “Bu iş bana göre değil baba” dedim. Ama her şeyi de öğrendim. Hâlâ da yaparım. Babam bana hep kızdı. Tek çarem üniversiteyi kazanmaktı. Allah yardım etti, Bilkent Amerikan Filolojisi’ni kazandım. İki sene okumaya çalıştım, olmadı, ayrıldım. Bu sırada kardeşim çoktan babamın yanında çalışmaya başlamıştı, böylelikte kurtuldum.

SESİNDEN NEFRET EDİYORDU:

Üniversiteyi kazanmadan önceki sene babamın yanında çalışırken melodiler gelirdi hep kulağıma. Bu mırıldanmaların bir tanesinde “Karabiberim”le şarkı yazar oldum. Sesime de güvenmiyorum o zamanlar. İncecik bir sesim vardı. Kendimi dinlemeye tahammül edemiyordum. Ama Allah herhalde arkadan şöyle bir vurdu ve itti beni, “yürü” dedi ve yürüdüm.

ZURNACI MI OLACAKSIN:

Bir gün babam ve 20 yıllık dostum, şu an menajerim Hakan ile arabada gidiyorduk. Babam arkaya dönüp Hakan’a “Oğlum zurnacı mı olacak?” dedi. Hakan da “Ne var ki zurnacı olmakta? Serdar müziği seviyor, bırak sevsin” dedi. Babam buna karşılık “Çocuğum zurnacı olursa kırarım ben o zurnayı” yanıtını verdi.

ŞÖHRET ÖZGÜRLÜĞÜMÜ ALDI:

Hayatımı şöhret öncesi ve şöhret sonrası olarak ikiye ayırıyorum. Bir insan evladının omuzlarının taşıyamayacağı kilodan fazla şöhretin bedeli... Bu açıdan, şöhretten nefret ediyorum. Sevilir hiçbir yanı yok. Bu ağırlığın en güzel tarafı, başarından aldığın haz. Yani kendini bir şey zannedebilmek.

ZAYIF BİR ADAMIM:

Şöhret ben hariç her şeyimi değiştirdi. Beni de değiştirebilseydi... Onlara dayanma gücü verebilseydi... Çünkü ben zayıf bir adamım duygu olarak... En ücra radyoda bile eleştirilmek beni üzer. Şöhret beni değiştirebilseydi, bunlara gaddarlıkla yaklaşabilirdim. Şöhret benden özgürlüğümü aldı.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:08

İLGİLİ HABERLER