Yaşam
  • 26.7.2009 03:42

'SEZEN'İN HAYATINI KURTARDIM YAŞIYORSA SAYEMDE!..'

Son yılların en çok tartışılan, en ünlü gazetecisi faşist, hesap ödemez, iktidarsız hatta eşcinsel iddialarına karşı kahkahasını patlatıveren, medyanın en çok okunan kalemi... Kendi deyimi ile megaloman bile değil... O bir "megalo'... "Hıncal Uluç, her gün yazıyor, her şeyini biliyoruz" diyorsanız, yanılıyorsunuz...

"Bu var ya bu" dedi beni göstererek Ertekin'e "Yıllar geçse unutamayacağım bir gecenin kahramanıdır!" Ne anlatacağını hemen anladım. Hıncal Uluç ile Ertekin'in Ortaköy'deki mekanında oturuyoruz. O birden 30-40 yıl öncesine dönüveriyor. Milliyet, o günlerde Liselerarası Müzik Yarışması düzenliyor. Mehmet Ali Birand hem organizasyonun başında, hem de sunucu... Ben de onun yamağı liselerle birlikte il il geziyoruz. O gün İzmir'deyiz. Fuar zamanı. İzmir sanatçı kaynıyor... Bir akşam Hıncal'a gidip, "Harika bir meyhane buldum, hem fasıl var var, hem çok ucuz. Bu akşam oraya gidiyoruz" demişim. Gerisini ondan dinleyelim; "Ben, o günlerde Modern Folk Üçlüsü'nün menajeriyim. Seyyal Taner'i de aldık hep birlikte gittik. Gerçekten şirin bir yer. Fasıl filan Modern Folk Üçlüsü'nü sahneye davet ettiler. Ardından Seyyal'i... Harika bir gece geçirdik. Sonra hesap geldi. Arda, baktı, gözleri faltaşı gibi açıldı..." Gerçekten de gözlerime inanamamıştım. Anormal bir para. "Bu ne yaa" dedik garsona. "Abi programa baksana. Modern Folk Üçlüsü var. Seyyal Taner var... Daha ucuza nerede izlersiniz?" dedi. Bizim masadakileri bize satıyor... Hıncal Uluç, o ünlü kahkahalarından birini patlatıyor. Böylece söyleşiye 1-0 mağlup başlıyorum...

Yazılarından da anladığımız gibi Hıncal Uluç için hayattan keyif almak çok önemli. Ve hep bunun peşinde koşuyor. Bu kadar başarılı ve ünlü olmayıp da örneğin bugün iş arayan gazetecilerden biri olsaydın hala 'keyif'in peşinde koşar mıydın?
Bu ülkede benden binlerce defa zengin insanlar var. Dün akşam Bodrum'da Fazıl Say'ın konseri vardı. Ben uçakla gittim, izledim bu gün uçakla döndüm. Kimisi özel jetiyle gidip gelir, kimisi yatıyla. Parası olmayan da Gazanfer Bilge'ye binip otobüsle... Benim söylediğim yaşamın keyiflerinin nerede olduğunu bulup onların peşine düşebilmek.

Peki ya mutluluk?
Keyif ile mutluluk farklı şeyler, ben zaman zaman keyifli anlar yaşayabilirim. Ama bu benim mutlu olduğum anlamına gelmez.

O zaman şöyle soralım. Mutlu musun?
Mutlu anlarım var yaşamımda. Ama devamlı mutlu olduğumu söyleyemem. Benim için mutluluk paylaşılması gereken bir olay. Tek başına mutlu olamazsın. Dün akşamki konser çok güzeldi. Ama yanımda sevdiğim biri olsaydı hem keyfi hem mutluluğu birlikte yaşayacaktım.

Çevremizdeki insanlara baktığımız zaman bu konuda en şanslılarından biri gibi görünüyorsun. Neden mutluluğu paylaşacak biri yok hayatında?
İki sebepten... Bir, ben ne istediğimi çok iyi bilen birisiyim. Ya tutarsa diye hiçbir ilişkiye girmem.

Karşı tarafında ne istediğini iyi bilmesi gerekiyor o zaman.
Onu seçtiğime göre bilmesi gerekiyor. Görüyorum ki benim seçtiklerim beni seçmiyor... Hep söylediğim gibi kapıyı anahtarla açmak hiç istemedim. Birisinin açmasını istedim ama o herhangi birisi olmamalı... O birisini buluyorum ama o da başka birisini arıyor.

NTV'deki '90 Dakika' programının kaldırılmasına gelelirsek... Konu basında çeşitli şekillerde yer aldı. Günaydın'dan Mevlüt Tezel "TRT'den ayrıldıktan sonra TRT aleyhine yazdı, şimdi bakalım NTV aleyhine yazacak mı?" diye sormuştu. İki gün sonra NTV'nin Galatasaray- Tobol maçı naklen yayını hakkında ağır bir yazı yazdın. İnsanların aklına hemen şu soru geliyor: İntikam mı alıyor?
Mesela Mevlüt'ün aklına bu gelmiş. O yazı iğrenç ve yazdırılmış bir yazıdır.

Neden iğrenç? Ve kim yazdırmış?
Mevlüt ne dediğimi gayet iyi anlayacaktır. Ben Sabah'ta çalışıyorum... Sabah'ı en ağır eleştiren yazılar benim imzamla çıkıyor. Demek ki Hıncal Uluç'un 'eleştirilerin çalıştığı, ya da çalışmadığı' müesseselerle herhangi bir alakası yoktur. Ben kafamdakini yazarım, yazarken de zerre kadar umursamam. "NTV'den kovuldu, şimdi NTV'yi eleştirecek" diye değil Mevlüt, bir milyon kişi yazsa bile umurumda olmaz.

O da kendi düşüncesini yazamaz mı? Bunun kötü niyetle yapıldığını nereden çıkarıyorsun?
Ben biliyorum. Bu satırları okuduğu zaman Mevlüt benim ne demek istediğimi anlayacaktır. Bu konu onun gibi üç gazeteciye daha yazdırıldı.

Kimlere?
Okuyan bilir. Diyorlar ki, "TRT'den ayrıldıktan sonra TRT'yi eleştirdi"... Tam aksi, ben TRT'yi eleştirdiğim için orada program yapmaya başladım. O dönemin Genel Müdürü Yücel Yener arkadaşım. Bir gün telefon etti. "Madem bu kadar eleştiriyorsun gel, yap da görelim" dedi.

Bunu, "Program yaptıralım da susturalım" şeklinde de düşünebiliriz.
Hayır. Ben de gittim ve nasıl yapılacağını gösterdim. Tele Pazar'a öyle başladım, Yücel Yener'in istifa ettiği gün ayrıldım. Ben orada program yaparken de öncesinde de sonrasında da eleştirdim TRT'yi... Beni üzen şu, yazıların kasten yazdırıldığını biliyorum.

Geri planda başka bir düşman mı var?
Sadece şu kadarını söyleyeceğim. Üç kişiye bu yazılar yazdırıldı.

Anlaşılan isimler konusunda ağzından fazla laf alamayacağız. Seni eleştirenlere bazen çok ağır yanıtlar verdiğin oluyor. Bir ara Engin Ardıç ve Emre Aköz ile aranızdaki tartışma çığrından çıkmıştı. Gazete yönetiminin de bu konuda bir uyarısı oldu yanılmıyorsam.
O uyarıyı hak ettiler. Çünkü iş fikir tartışmasından çıktı. Adam sana "dangalak" diyorsa, bunun fikirle ne alakası var? Önce "Bu böyle olmaz" diye anlatıyorsun, adam anlamıyor. O zaman hak ettiği cevabı veriyorsun. O ismini söylediğin adamlar artık benim için yok...

Selamlaşmıyorsunuz da değil mi?
Hayır...

(TAKVİM)

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:05

İLGİLİ HABERLER