Medya
  • 1.11.2003 11:22

TELEFONLAR HINCAL ULUÇ'U ÇILDIRTTI...

HINCAL ULUÇ/ SABAH TELEFON.. SAYGI.. GÖRGÜ.. ÖZGÜRLÜK.. Bir de sitem ediyor, utanmadan, sıkılmadan.. Kaçtır arıyormuş da, dönmüyormuşum.. Aradığı yer ev telefonum.. Ona evimin telefonumu verdiğimi hatırlamıyorum. Kendisi ile en küçük samimiyetimiz yok.. Geçin.. Tanışmıyoruz bile.. Ama ısrarla evimi arıyor, tele sekreterime not bırakıyor ve dönmemi istiyor. O dediğime bakmayın. Onlarca kişi böyle yapıyor. Kaçtır yazdım.. Evim benim özel yaşamımdır.. Evime nasıl hiç kimse selamsız sabahsız girme hakkına sahip değilse, ev telefonumu çevirme hakkına da sahip değildir. Ben evi işe, işi eve taşımama kuralını şaşmaz şekilde uygulayan biriyim. Ev benim kafamı keyfimce kullandığım, dinlendirdiğim yerdir.. Keyfimce.. Ona kimse karışamaz. Karışma hakkı vermem.. Bunu defalarca yazdım da.. Gazetenin üzerinde telefonum var.. E-mail adresim var, faks numaram var. Hepsinden önemlisi, aramaları düzenleyen bir sekreterim var. Hayır.. Bunları atlayacak. Uyanık ya.. Evimi arayıp doğrudan beni karşısında bulacak.. Bulamaz.. Çünkü onun önlemini de aldım. Numaramı, saygısızca, küstahça, görgüsüzce çeviren, karşısında bir mesaj buluyor.. ''Adını söylemezsen bu telefon açılmaz..'' Evde olsam bile, bu saygısız, bu görgüsüz bu uyanıklara yanıt vermiyorum. Dahası bıraktıkları mesajı da anında siliyor, yok farz ediyorum.. Benim evim benim mabedimdir. Benim kalemdir.. Sadece benim izin verdiklerim girebilir.. Telefonum da evimin parçasıdır.. Bunu kullanma hakkına sahip olanlar da sadece benim izin verdiklerimdir. Bir kez daha yazıyorum ki, evime ısrarla not bırakıp bana ulaştıklarını sananlar hiçbir yere ulaşmadıklarını bilsinler. Bir daha da boşuna teşebbüs etmesinler. **** Hayatımda hiç kimseden telefon istemedim.. Bana kendiliğinden verilmeyen hiçbir numarayı, şu veya bu şekilde elime geçse de kullanmadım. Ben herkese saygılıyım. Herkes de beni saymalı. **** İş yaşamım bittiği an özel yaşamım başlar. O yaşama izin verdiklerim dışında kimse giremez. Ben bu yüzden cep telefonu da taşımıyorum. Cep telefonu özgürlük düşmanı bir alet. Resmen mahkûmsunuz. İsteyen size istediği anda ulaşır. Nerede olduğunuz, ne yaptığınız önemli değil. Kimin böyle bir hakkı olabilir.. Ama biz kulağımıza neredeyse küpe yaptığımız bu aletle, kendi kendimizi ''İzlemeli'' yaşama mahkum ediyoruz. Bu öylesine alışkanlık haline geliyor ki, mum ışığında şarap kadehleri önlerinde dururken, ikisi de cep telefonu ile başkası ile konuşan sevgililer görüyorum. Dünyanın kalite restoranlarında cep telefonu resmen yasak.. Sesi duyulduğu, ya da görüldüğü anda garson başınızda bitiyor.. Bizde herkes telefonla doğmuş gibi.. Arkadaşlar arasında sohbet diye bir şey kalmadı. Tatlı tatlı bir şey anlatıyorsunuz.. Telefonu çalıyor. Sizi bırakıp, telefona dalıyor. Soğuk bir duş. Sohbetin içine ediliyor.. On dakika sonra size dönüyor alay eder gibi.. ''Ne diyordun..'' Sanıyor ki, siz bir plaksınız.. ''Pause'' düğmesine basmış, orada kalmışsınız. Gene düğmeye basınca, ayni keyif, ayni heyecanla devam edeceksiniz.. Hadi canım sen de.. **** Cep telefonlarının kölesi olduğumuzu, cep telefonları yüzünden insanlığı unuttuğumuzu bir gün anlayacağız anlamasına ama, çok geç olacak.. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:57

İLGİLİ HABERLER