Medya
  • 27.4.2003 00:50

TRT ESKİ GENEL MÜDÜRÜ YÜCEL YENER'DEN OLAY AÇIKLAMALAR : MASONLUĞA GİRİP ÇIKTIM

Yücel Yener ile TRT Genel Müdürlüğü sırasında yapmak istediğim söyleşi ancak istifasından sonra mümkün olabildi. RTÜK’ün üç genel müdür adayını açıkladığı gündü. Yener’in favorisi bunlardan Şenol Demiröz idi. Ancak atamanın hemen yapılamayacağını, kurumun aylarca başsız kalacağını tahmin ediyordu Yener. Konuşmanın bu kısmını hafta içinde gazetenizde okudunuz. Kendisiyle, hakkındaki iddiaları, özel yaşamını ve bundan sonra ne yapacağını da konuştuk. Masonluğa girip de onu hiç “açmadığı” için nasıl çıktığını, evliliğinin niye bittiğini, hakkındaki iddiaların ardında ne olduğunu ilk kez açıklıyor. Yakında onu Çukurova medya grubunun başında görürsek şaşırmayalım... Niye istifa ettiniz? İlgili Bakan Beşir Atalay ile görüşmelerimde bu hükümetin TRT’ye bakış açısıyla aramızda farklılıklar olduğu ortaya çıktı. Biz 98 yılında yeniden yapılanma sürecine başladığımızda İngiltere’den BBC’yi, Hollanda’dan NOS’u, İtalya’dan RAİ’yi, Almanya’dan ARD’yi kendimize örnek aldık. Tabii kendi şartlarımızı da göz önünde bulundurduk. TRT’yi tarafsız ve özerk bir kamu yayın kurumu haline getirmeye çalıştık. TRT devlete hizmet eden bir kurum halindeydi. Biz onu millete yakın bir kurum haline getirdik. TRT’nin hâlâ devletin mi milletin mi olduğu tartışılır tabii. Hükümet TRT’nin milletin kurumu olmasını istemiyor mu yani? Onlar TRT’nin reyting yarışı içinde olmasını pek istemiyorlar. “TRT rekabet etmesin, kendi çizgisinde, yasanın verdiği görevler doğrultusunda yayınlarını yapsın” diyorlar. Biz de tam aksine, “TRT rekabet edecek ki, izlensin” diyoruz. Siz dizilerde rekabet etmek istiyorsunuz, onlar da eğitici programların kalitesi artsın istiyorlar belki. Ama siz kanalınızı izlettireceksiniz ki, orada kamu kurumu olarak verdiğiniz mesajlar da insanlara ulaşsın. İzlenmeyen bir kanalda ne yayınlarsan yayınla etkili olmaz. Göreve başladığımızda TRT’yi yüz kişide üç kişi izliyordu, şimdi 17 kişi bu oran. Bu da TRT’nin büyük prodüksiyonlar yapmasıyla oldu.. Bunlara şu andaki hükümet sıcak bakmıyor. “TRT’de 400 küsur prodüktör var, niye bu işler dışarıya veriliyor?” deniyor. Aslında haklı bir soru. Değil. Biz kurum dışında yapılan diziler ve eğlence programlarına yaptığımız harcamaların karşılığını reklam olarak alıyoruz, daha da önemlisi, izleyiciyi ekrana bağlıyoruz. Bu işler için projeyi üreten, bu senaryoyu yazan insanların olması gerekiyor. Dışarıdaki bir adam bunu size getirmişse, “Yok kardeşim ben bunu yapmam, sen bunu ver, TRT olarak ben yapayım” diyebilir misin? O yaratmış, o yapmak istiyor. TRT de bunu yapıyor, Show Tv de, Star da, Atv de. Zaten bu işler TRT’de 1980 yılından beri böyle yapılıyor. TRT personeli o programları üretecek yetkinlikte değil mi yani? TRT personeli belgesel program türünde ihtisaslaşmış. Eğitim, kültür, çocuk ve haber programı yapıyor. Ama diziler çok farklı birikim ister. Bir eser üretmek ayrı bir şey. Bu konuda TRT’de çok fazla birikimli insan yok. Buna TRT personeli cevap vermeli. Ben hakkınızdaki ciddi iddialara geçeyim. Star gazetesi çok yoğun olarak bu konuyu işledi. O gazete yazar tabii. Çünkü ben o grubun TRT’ye ödemedikleri 6 trilyonluk parayı tahsil ettim. Kendi elektrik şirketleri, Kepez olsun, Antalya ve Adana’daki diğer elektrik şirketleri olsun, TRT’ye faturaların yüzde üç buçuğunu yatırmak zorundalar ya, onlara ilişkin yerel mahkemelerde dava açıp kazandılar. Ben bütün o davaları Yargıtay’da iptal ettirdim. Olay TRT’nin lehine döndü. O yüzden bir tavır içine girdiler. Diğer iddialara geleceğim, ondan önce Cumhurbaşkanı ile yaşadığınız sıkıntının perde arkasını merak ediyorum. İşte biliyorsunuz, Vergi Yasası’nın vetosu ile ilgili haberin gerekçesinin detaylı verilmediğini ve geç sıralarda verildiğini bana intikal ettirdi Cumhurbaşkanlığı basın sözcüsü. Ben de o akşam seyretmemiştim haberleri. Arkadaşlarım, haberin geç elimize ulaştığını söylediler. Ertesi günü bir bilgi notu ve kasetleri gönderdim. Arkadaşlar haberi daha geniş bir şekilde ertesi gün verdiler. Ertesi gün Devlet Denetleme’yi gönderdiler size. O biraz tuhaf oldu tabii. Ben sabah evde daha tıraş oluyordum. Özel kalem müdürü aradı. “Devlet Denetleme’den iki tane arkadaş geldi” dedi. “Saat kaç kızım?” dedim. “Sekizi çeyrek geçiyor” dedi. “Mesai dokuzda başlıyor, niye o saatte beni istiyorlar? Beklesinler” dedim. Dokuzu çeyrek geçe gittim. “Hani sizin yazınız?” dedim. “İşte gelecek” dediler. Sonra açıklama yaptılar, “Bu normal denetim” diye. Normal denetimde yazı gelir. İşte şu gün, şu yıllara ait işlemlerinizi denetleyeceğiz diye. Ondan sonra denetçiler gelir. Sabahın sekizinde normal denetim olur mu? Siyasiler de sizi hiç telefonsuz bırakmamışlardır. Günde en az yirmi–yirmi beş milletvekili arardı. 10 bin kişi aradıysa, belki yüz kişisi hizmetle ilgilidir. Onun dışında hepsi yakınları, partilisi, il başkanı, delegesi için iş istedi. Siz de her isteyene verdiniz. Ben bu istekleri mümkün olduğu kadar değerlendirdim. Dört yılda iki bin personel alan genel müdür var. Benim 6 yılda aldığım personel 1600. Bu kadar insan kurumdan emekli olmuş, ayrılmış çeşitli nedenlerle. Onların yerine 1600 kişi almışım ben. 1997 Temmuz’unda başladığım zaman personel sayısı neyse, ayrıldığımda da o kadardı. Sadece altı personel fazlası vardı. Neden direnemiyorsunuz o iş isteklerine? Star’la öyle bir kavganız olabilir; ama Erdal Bilaller çarşaf çarşaf listeler yayınladı. Orada bakıyoruz ki siz, denetleyicilerin, Danıştay üyelerinin, yargıçların, milletvekillerinin, RTÜK üyelerinin, hatta gazetecilerin yakınlarına iş vermişsiniz. Kendinizi koruma altına mı alıyorsunuz? Ne alakası var direnmekle? Devlet Denetleme’deki, Başbakanlık Denetleme’deki denetçi adam bütün kamuyu denetliyor. Bir sene TRT’ye gidiyor, ertesi sene PTT’ye. Bunlar sadece TRT’yi denetlemiyor ki. Bunların çocukları kamuda görev alamaz diye bir yasa mı var? Yok ama hepsi de TRT’ye dolmuşlar. Hoş mu yani? Hepsi olur mu ya! Altı senede belki elli tane denetçi geldi gitti. İkisinin çocuğu girdi. Onlar da mevzuata uygun olarak sınavla girmişler. Milletvekilleri de denetleme yapar, hakimler desen onlar da denetler. Denetimde çalışan insanların çocukları kamuda görev alamaz diyenlerin bir kampanya yapıp, bir yasa çıkarmaları lazım. KİT komisyonunda görev alan yüzlerce insan geldi geçti. Şimdi bunların akrabaları, çocukları kamuda görev alamayacak mı? 1600 kişi içinde elli taneyi geçmez böylesi. 1600 kişinin zaten 1000 kişisini genel duyurulu sınavla aldık. Bir de sizin yakınlarınız var kurumda çalışan... Onların hepsi ben genel müdür olmadan önce kuruma girmiş. Ben genel müdür olduktan sonra bir tane girdi. O da üçüncü dereceden yakınım. Bir, bilemediniz iki kişi olabilir. Onlarda hiçbir usulsüzlük yok. Başbakanlık Denetleme Kurulu, atamaların hepsi mevzuata uygundur diye rapor verdi. Mevzuata uygun olup da adalete uygun olmayan o kadar çok şey var ki. Bu bir çamur atmak ama. Suçlama gerekçesi ne yani? Müracaat eden geliyor. Özgeçmişini veriyor. Ben ilgili yerlere havale ediyorum. Mülakat yapıyorlar, gözleri tutarsa alıyorlar. Pırıl pırıl genç çocuklar ya. Üniversiteyi yeni bitirmiş, iki lisan biliyor, bilgisayar biliyor. TRT’nin normal standardının üstünde vasıfları. Ben bunları niye almayayım ya? Geldiğimde TRT’nin yaş ortalaması 45’ti. Şimdi 40’ın altına düştü. Ben iftihar ediyorum o çocuklarla. Ben o çocukları aldım da ne oldu? Kurum zarar mı etti? Bu sene 150 trilyon kârla kapattı. İyi de yaptım, o çocuklara bir istihdam sağladım. Bu çocukların babaları milletvekili, denetçi, yargıç olmasaydı girmeyeceklerdi. Elli kişininki öyle; ama gerisi hiç benim tanımadığım insanlar. TRT’nin verdiği ihaleler, dışarıya yaptırılan programların hep böyle işte eş, dost, akraba ilişkileri içinde gerçekleştiği iddiasına ne diyeceksiniz? Yok böyle bir şey, yalan. Zaten mahkemede hesaplaşacağız onlarla. Davayı açtım. Bunların çoğunu o kitaptan almışlar. Koltuk Sevdası... O kitaba bilgi sızdıran da kurumdan birisiydi zaten. Aynı bilgileri buraya sızdırıyor şimdi. Kitapla ilgili açtığım tazminat ve ceza davalarını kazandım. Yani hem hapse girecekler, hem de belirli bir tazminatı kazandım. Temyizi memyizi hepsi bitti. Salkım Hanım’ın Taneleri ile ilgili kurumu suçlayan Ahmet Çakar’ı da dava ettim, onu da kazandım, onun da temyizi bitti. Bu iddiaları Star’da yazan adamla da mahkeme olacak. Adalet şaşmaz. Cumhurbaşkanlığı’ndan da iş talepleri geliyor muydu? Orada çalışanlardan geliyordu tabii. Yani TRT genel müdürleri 7 Kocalı Hürmüz’den farksızdı. Günde en aşağı otuz kişi arıyor sizi. Herkesi memnun etmeniz gerekiyor. Yedi değil, 77 Kocalı Hürmüz TRT genel müdürü. Çünkü yediden yetmiş yediye herkesten her türlü talep gelebiliyor. Askerlerden de iş talepleri gelir miydi? Gelirdi, ama olacak iş var, olmayacak iş var. Olmayacak işe biz kimden gelirse gelsin olmuyor diyorduk. Bana 15 bin tane iş talebi gelmiştir. Şöyle dört çuval dolusu tavsiye mektubu veya rica vardır. Bunlardan olsa olsa, beş–altı yüzü olmuştur. Diğerleri sınavla olmuştur. TRT’nin çok başarılı bir çizgisi olduğu somut olarak rakamlarla da ortada. 97’de bir trilyondu reklam gelirimiz, şimdi 40 trilyon. Bugün yapılan bütün kamu araştırmalarında en güvenilir kurum olarak, ilk üçe giriyor TRT. Yine de bu altı yılın sonunda TRT’nin imajı, “Yücel Yener’in çiftliği” şeklinde. TRT zaten başından beri çiftlik. Daha önce de Tunca Toskay’ın, Şaban Karataş’ın çiftliği deniyordu. TRT’nin geliri ortada, gideri ortada, performans ortada. İnsanların TRT’yi seyretmeye başlamasının bir faturası olacaktı. Para harcamadan hiçbir kurum başarılı olamaz. Onun karşılığını ben fazlasıyla aldım, kuruma. Milli Piyango, Türk Petrol para harcamıyor mu kendi tanıtımı için? Türk Hava Yolları 60 trilyon kâr etmiş, ben 150 trilyon kâr ettim be. Benim cevap veremeyeceğim hiçbir konu yok. Bana geçen gün daha görevdeyken Uğur Dündar telefon açtı. “TRT ile ilgili bir sürü yazılar yazılıyor, çiziliyor. Bu konuyu programa taşımak istiyorum, gelir misin?” dedi. “Gelirim ama benimle ilgili yazı yazanları da davet edersen” dedim. İşte “Star’daki o adam, Melih Aşık, Hasan Pulur, İlker Sarıer de gelirse gelirim ama geleceklerini zannetmiyorum” dedim. İki saat sonra aradı, “Haklıymışsın, kabul etmediler” dedi. Benim karşıma çıkamazlar. Çünkü yazdıklarının hepsi yalan. Star’ın iddialarının sebebini kendi pencerenizden açıklamıştınız. Diğerlerinin sebebi de elektrik faturaları değil ya. Elektrik yok da, reklam var. Ben özel televizyonların reklam pastasının büyük bir bölümünü aldım. Bir trilyondan kırk trilyona çıktı TRT’nin reklamı. Ne olacak şimdi TRT, tamamen kendi içine kapanık bir yayın politikası izlerse? Ne alaka? Hasan Pulur bunu mu istemiyor yani? Hasan Pulur “TRT’de danışmanlar var” dedi. Danışman falan yok ya. Danışman dediği, dışardan gazeteci olarak program yapan insanlar. Ona “Senin danışmanlarından biri de Zeki Sözer” diye cevap verdim. O da cevap verdi size “Ayıp ettin Yücel Yener bu örneği vermekle” diye. Sen sadece kulaktan duyma bir şeyi, açıp bana sormadan yazacaksın, ben sana şey yerinden vurur gibi cevap vereceğim, sen bana ayıp oldu diye yazacaksın! Ben dedim ona, eski dostluğumuza duyduğum saygıdan sana cevap veriyorum. Başka hiçbir gazeteci ile polemik yapmam. Ne o Bilal Çetinler’e, şunlara bunlara yazılı cevap vermedim çünkü. Erdal Bilaller demek istediniz sanırım. Evet, vermedim cevap. O iddiaları ondan başka yazan olmadı zaten. Diğerleri prensip olarak TRT’den elektrik gelirleri kesilsin, TRT harcamaları kısılsın, TRT dışarıya iş vermesin gibi kişisel görüşlerini yazdılar. Hıncal Uluç’a milyarlarca lira verildiği iddiası... Ne alakası var. Siz de program yaptınız bize, Hıncal da o tür iş yapıyor ya. Yönetmeliğimiz belli, haftada 400 milyon mu alıyor, 500 milyon mu alıyor, ne alıyorsa. Bunlar danışman değil ki. Ayrıca program danışmanları var mı? Yok. Vardır belki de, ne bileyim, onlardan benim haberim olmaz. İstanbul Televizyonu, Ankara Televizyonu çalışıyor. Onların şeyi bana gelmiyor ki zaten. Siz mason musunuz? Değilim. Sizin gibi bir insana teklif edilmesi lazımdı. Yıllar önce oldu öyle bir şey. 83, 84, 85 falan. Niye kabul etmediniz? Ne bileyim işte. Ben pek o tür şeylere... Bir ara girdim çıktım daha doğrusu. Zaman meselesi bunlar ya. Ben şeye de girdim. Ne o, bir tane daha var öyle cemiyetlerden. Rotary’ler? Evet. Onlara da girdim çıktım. Ne bileyim, haftada bir akşam, orada üç dört saat zamanınızı ayırmanız, bana pek cazip gelmedi. Onların yaptığı şeyi pek yapamadım. Bazı şeylere tabi olmak gerekiyor. Ben biraz özgürlüğüme düşkünüm. Masonluk size neden cazip gelmedi? Bu tip şeyler birtakım sosyal dayanışmalara dayanıyor. Onun sonu da birtakım menfaat bağlantılarına geliyor. İmkanınız olsun, olmasın, bir sürü şeyle muhatap oluyorsunuz. Tekliflerle, dileklerle, şunlarla bunlarla. Bunlar o kadar bitmez tükenmez oluyor ki, hele de belirli bir makamdaysanız. Bunu çok uzun süre götüremiyorsunuz. Ben sıkılıyorum ya böyle şeylerden. Ama o zaman makamınız yoktu ki. Vardı, o zaman da televizyon müdür yardımcısıydım. O zaman da bulunduğum makam çok popülerdi. Türkiye’de başka televizyon yoktu çünkü. Kaçıncı dereceye kadar çıkabildiniz? Dereceye falan çıkamadım. Çok kısa sürdü çünkü. Sonradan peki siz genel müdürken istemediler mi sizi? İstediler. Düşünmüyorum dedim. Bir kere yaşamışım onu. Benim karakterime uymadı. Reddedilmek üzmüş olabilir onları. Yok canım, ben mücadeleyi severim. Benimle uğraşanla, ben iki misli uğraşırım. Öyle kolay pes etmem. Ben simit yiyerek yüksek tahsilimi tamamladım. Ulus’tan Bakanlıklar’a, Çankaya’ya yürüyerek giderdim. Cebimde beş kuruş para yoktu. O günlerden geldim ben bu günlere, Allah’a şükür. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:52

İLGİLİ HABERLER