Medya
  • 25.9.2002 11:54

TURGAY CİNER: ''ÖNÜMÜZDEKİ 10 YIL İÇİNDE TÜRKİYE'DE ÇOK BÜYÜK GRUPLAR ÇIKACAK''

KAYNAK : Haber Vitrini Cumhuriyet'ten Leyla Tavşanoğlu'nun Turgay Ciner ile yaptığı röportajın son bölümü: Dağıtımda katılıma çağrı... 'Herkesi dağıtım şirketine katılmaya çağırıyoruz. Bütün gazeteler isterlerse tirajları oranında dağıtım şirketinden pay alabilirler. Paydaşların şirkette temsilcileri olacak' Cumhuriyet'e patron olunamaz ama hissedar, paydaş olmak mümkündür. Bunun için de Cumhuriyet'in yayın politikasını Cumhuriyet Vakfı'nın Vakıf senedinde belirtilen doğrultuda yürütme hak ve yetkisini kabul etmeniz gereklidir. Önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye'de çok büyük gruplar çıkacak. Türkiye bugün 10 milyar dolardan fazla turizm gelirine sahip. Şaka değil. Türkiye, büyüklüklerinin farkında değil. Bu altüst oluşlar Türkiye'nin hayrınadır ve olacaktır. LEYLA TAVŞANOĞLU -4- Daha önce de belirttiğim gibi; Cumhuriyet'e patron olunmaz ama Cumhuriyet'te hissedar, paydaş olmak mümkündür. Bunun için de Cumhuriyet'in yayın politikasını Cumhuriyet Vakfı'nın Vakıf senedinde belirtilen doğrultuda yürütme hak ve yetkisini kabul etmeniz gereklidir. Biz o ilkelere yürekten inandığımız için Cumhuriyet ailesine dahil olduk. Esasen: Madencilik ve enerji sektörlerinde yaptığı dev yatırımlarla yerli kaynaklarımızın ulusal ekonomimize kazanılmasında en önde gelen ulusal karakterli sermaye ve girişimci gruplarından birisi olan Park Grubu'nun yolunun Cumhuriyet'le birleşmesinden daha doğal bir şey düşünemiyorum. - Aydın Doğan, Vatan gazetesini çıkaran eski Sabah ekibiyle ilgili olarak da şunları söylüyor: ''Onlar Dinç (Bilgin) battığı için gittiler.'' Dinç Bilgin gerçekten battı mı? CİNER - Batmak başka bir şeydir. Yine bir büyüğüm bana demişti ki: ''Bir işadamı için üç tane unsur vardır. İyi top çeviren bir cambaz olmalıdır. Burada üç topun var. Birisi kâr, birisi zarar. Bunların ikisi plastik toplardır. Şirket kâr edebilir, zarar edebilir. Topu yere düşürürsün. Plastiktir, zıplar tekrar yakalarsın. Üçüncü top nakit akışıdır. O da camdandır. Onu yere düşürdüğün zaman cambazlık biter.'' Batmak, bir şirketin kaynak üretememesidir; nakit akışının bozulmasıdır. Sabah Grubu bugün yeni beyaz yakalıların tabiriyle positive cash flow, yani fazla, artı nakit akışına sahiptir. Sabah'ın nakit akış dengesi bozulmuş. Yani alacakları kalitesiz, borçları kaliteli. Ya da tersinden bakarsanız, kalitesiz borca karşılık kaliteli alacağı var. Çok dar zamanda büyük borca düşmüş. Ama bu şirketin nakit akışı artıda. Yani kendini geçindiriyor, personeline maaşı, vergileri ödeyebiliyor. - Yani yırttı mı? CİNER - Henüz yırtmadı. Süreç içinde borcu kalitelendirmek lazım. Yani şirketin nakit akışına paralel hale getirmek lazım. Dinç Bilgin batmış olabilir. Ben de batabilirim. Bu ticarettir. Aydın Doğan da batabilir. Yeter ki bu ahlak çerçevesinde yapılsın. Batması o insanın kalitesinin düşük oluşunun bir göstergesi değildir ki... Hele Türkiye gibi ülkelerde batmanız için olan unsurlar batmamanız için olan unsurlardan çok daha fazladır. Çocukluğumda, ailemin dükkânında tezgâhtarlık yaparken insanlar şöyle övünürlerdi: ''Şu amcan iki defa iflas etti, ama bak, borçlarını ödedi.'' İki defa iflas etmek o kişinin tecrübe sahibi olduğunun bir göstergesiydi. Yani insan batabilir. Bu ayıp bir şey değil ki. Yeter ki başkalarının haklarına tecavüz etmesin. Bakın, Türkiye'de batmak için bir sürü parametre var. Boyuna kanun değişiyor, yeni kanun çıkıyor. Bir dakikada batabilirsiniz. Önemli olan batmamak için çalışmak, her zorluğa rağmen ayakta kalabilmek, genel kurallar çerçevesinde de ahlaklı olabilmektir. Bir de, insanları desteklemek lazım. Herkes batsın, mantığı bana ters geliyor. Bana göre herkes zengin olsun. Su yatağında akar. Önünü kesseniz de, derivasyon tünelleri yapsanız da nehir yatağını bulur. Yani Doğan Grubu'nun yapmak istediği o suyu bir şekilde zaptetmek. Ama olmuyor, işte. Çocuk geliyor, dağıtım şirketini kuruyor. Büyük gelecek başka bir şey kuracak. Demin Vatan gazetesini çıkaran arkadaşlarla ilgili soru sormuştunuz. Zafer (Mutlu) artık belli bir olgunluğa ulaştı. Artık yöneticilikte kalamazdı. İyi, başarılı bir gazetecidir. Bir şekilde, patronluğu denemesi lazımdı. Eğer Dinç Bilgin'le deneme imkânı olsaydı inanıyorum ki bu işi onunla yapardı. Ama Dinç Bilgin'in bugün içinde bulunduğu konum ona bunu deneme olanağını sağlayamazdı. Bunu Aydın Bey'le yapması doğruydu. Ben olaya objektif olarak bakıyorum. Başarılı olmasını da istiyorum. - Yeni dağıtım şirketi hayata geçtikten sonra hâlâ gruplar arasında o eski, kıran kırana rekabet devam eder mi? CİNER - Hayır, etmez. Ben bunu hiçbir şekilde yapmayacağım. Hareket tarzım tamamıyla demin dediğim sistem çerçevesinde olacaktır. Bu sistem ne kadar üretiyorsa o kadar kullanım yapacağız. Yani, taşıma suyla değirmen döndürmeyeceğim. Daha fazla üretmek için de daha fazla kaliteye yönelmeye çalışacağız. Kalite göreceli bir kavramdır. Ama göstergesi de okuyucunun artan talebidir. Bu talep arttıkça iyiye doğru gittiğimizi, azalıyorsa kötüye doğru gittiğimizi göreceğiz. Ama iyiye doğru gittikçe sistem ne üretirse onu paylaşacağız. Yani rekabetin gücü taleple doğru orantılı olacaktır. - Dağıtım şirketinde hedefiniz nedir? CİNER - Bir kere tam şeffaflık. Öbür gazeteler de bu dağıtım şirketine katılacaklardır. Bu benim yaptığım doğaldır. Hayatım boyunca kurguladığım bütün unsurları doğallıkla elde ettim. Doğallığın dışına çıkmamaya çalıştım. Şimdi bütün gazeteleri bu dağıtım şirketine katılmaya çağırıyoruz. Tirajları oranında bu şirketten pay alacaklar. Kendilerinin şirketin içinde temsilcileri olacak. Satışları nerede az, nerede çok, nerede hata yapıyorlar, kendileri saptayacaklar. Ama şirket de onlara rapor verecektir. Bu bir kolektif çalışma organı olacaktır. Bunu ben bir kâr müessesesi olarak düşünmüyorum. Gazete çıkarmak isteyen herkes bu şirketten faydalanabilir. - Yani eski Gameda'nın geliştirilmişi mi? CİNER - Aynen öyle. Hatta gazeteleri son noktaya ulaşmayan Uzan Grubu dahil, bu dağıtım şirketine gelebilir. Bu sektörün gelişmesi lazım. Kimin iyi, kimin kötü olacağına zaman karar verecek. İster daha akıllı, ister daha yetenekli deyin, böyle genç insanlar gelecek ve onlar daha başarılı gazeteler yapacaklar. Biz de, kimsenin gazetesini dağıtıyoruz, diye böbürlenmeyeceğiz. Çünkü gazete çıkarıldığı zaman dağıtılmak mecburiyetindedir. - Bu dağıtım şirketinde kimler var? CİNER - Sabah Grubu gazeteleri ve yayın organları, Akşam ya da Çukurova Grubu gazeteleri ve dergileri, Cumhuriyet Grubu. Tabii Cumhuriyet Grubu daha da gelişecek. Aşağı yukarı oranlama yapılırsa bu, sektörün 60'a 40 oranındadır. Yani yüzde 60'ı Doğan Grubu, yüzde 40'ı bizim tarafımızdan dağıtılıyor. Ama bizimki katılımcı bir kuruluş olacaktır. Hep, halkın haber alma özgürlüğü, diye bağırılıyor ya, işte bu. Onun için de doğal bir şey yapmanız lazım. Bunda da kâr gütmemelisiniz. Kurmuş olduğumuz bu dağıtım şirketi bir kâr müessesesi değildir. Yayın organını dağıttırmak isteyen herkes gelip bu sistemden şeffaf bir biçimde faydalanabilir. - Özellikle seçimlerden sonra basın ve medyada çok ciddi bir altüst oluş, yeniden yapılanma yaşanacağı tahminleri var. Buna katılıyor musunuz? CİNER - Farkında mısınız bilmiyorum, ama Türkiye'de iş dünyasında, medya dünyasında, siyasette altüst oluş zaten başladı. Türkiye'nin kendi içinden yarattığı unsurlar artık dış kalıbı kırıyor. Ben direndim, ayakta kaldım. Çünkü burada direnen ayakta kalıyor. Göreceksiniz, önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye'de çok büyük gruplar çıkacak. Türkiye bugün 10 milyar dolardan fazla turizm gelirine sahip. Şaka değil. Türkiye, büyüklüklerinin farkında değil. Bu altüst oluşlar Türkiye'nin hayrınadır ve olacaktır. Dediğim gibi önemli olan, kurumların ayakta kalabilme güçleridir. Eğer iz bırakabilirsek ne mutlu bize. Şimdi benim, bütün objelerimizin, antetli kâğıtlarımızın üzerinde bulunan bir hedefimin sloganı var, elli bin elli, diye... Biliyorsunuz elli bin personele ulaşmak ve elli okul yaptırmak... Bu hedefi koyabilmek başka bir şeydir, çok para kazanıp çocuklarıma bırakmayı düşünmek başka şeydir. Benim için okullar olsun, insanlar sağlıklı, mutlu olsunlar, daha büyük medya patronları çıksın, daha büyük gruplar olsun, bunlar önemli. - Siz gençliğinizde sosyalizme prim vermiş miydiniz? CİNER - Hayır, ben 35 yaşından sonra "haksızlıklara ve statükoya karşı çıkmak, hak ve fırsat eşitliği ile adil paylaşımı talep etmek anlamında" solcu olduğumu anladım. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:12

İLGİLİ HABERLER