Gündem
  • 12.3.2013 15:22

Uludere Komisyonu, gerçekleri karartma komisyonu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Uludere'nin, aydınlanması gereken bir olay olduğunu ifade ederek, ''34 yurttaşımızı bilerek ve isteyerek birilerinin talimatıyla gidip öldürdük. Aradan 14 ay geçti, 14 günde aydınlanması gereken sorun 14 aydır çözülemiyor. Uludere Komisyonu, gerçekleri araştırma değil, gerçekleri karartma komisyonu gibi bir işlev üstlenmiş durumda'' dedi.
      Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, vefat eden Kayseri eski Belediye Başkanı Niyazi Bahçecioğlu'nun, üç dönem belediye başkanlığı yaptığını, başının dik ve onurlu olduğunu, hiçbir olayın başını öne eğdirmediğini anlattı. Kılıçdaroğlu, ''Gönül isterdi ki Kayseri Büyükşehir Belediyesi, 3 dönem Kayserililere hizmet etmiş bir belediye başkanının cenazesini, önce belediyede tören yaparak, uğurlasın. Bu olmadı, önemli değil. Adı yolsuzluğa bulaşmış bir belediyenin önünde, belki alnı ak bir belediye başkanının cenazesinin kaldırılması doğru olmayabilirdi'' diye konuştu.
      CHP tarihi açısından 12 Mart muhtırasının çok önemli olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, dönemin parti Genel Sekreteri Bülent Ecevit'in, askerin muhtıra vermesine açık ve net dille karşı çıktığını, kurulacak hükümete CHP'den milletvekilli verilmemesini istediğini söyledi.
      Darbelerin en çok CHP'yi mağdur ettiğini gösteren en tipik örneğin, 12 Mart darbesi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ''İktidara en yakın olunan dönemde, hep darbeler olmuştur. CHP'nin iktidarını, darbeler engellemiştir. Milletvekillerimiz, genel başkanlarımız hapse atıldı, mal varlıklarımıza el konuldu, arşivlerimiz SEKA'ya gönderildi. O nedenle 12 Mart darbesi, bizim ilk kez çok net ve kararlı duruşumuzu göstermesi açısından çok önemlidir'' dedi.
      Kılıçdaroğlu, Yunus Emre Çarşısı'nda iş yerleri yanan esnafın mağduriyetinin giderilmesi için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini dile getirdi.
      2-B mağdurlarının kahramanca mücadele ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, aynı mücadeleyi zeytin, patates üreticilerinden de beklediklerini kaydetti. Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Ağlamayan çocuğa mama vermezler'' denildiğini belirterek, ''Hem mağdur olacaksın, hem sesin çıkmayacak. Niçin; 'Beni gözaltına alırlar'. Bedel ödenmeden hak alınmaz. Sizi gözaltına aldıklarında, bilin ki o gün, o saatte CHP milletvekilleri orada olacaktır'' diye sürdürdü.
     
     -''Sıradan bir olay değil''-
    
     Kılıçdaroğlu, konuşmasında Uludere olayı, olayın ardından TBMM'de kurulan komisyon raporu ve CHP'nin rapora yönelik muhalefet şerhine yer verdi.
      Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''28 Aralık 2011, Uludere faciasının olduğu gün. Bir devlet, devleti yöneten hükümet düşünün, 34 yurttaşımızı öldürüyoruz, talimat veriyoruz; git burayı bombala, 34 yurttaşı katlediyoruz. Bu, hangi siyasal görüşten olursa olsun, insan olarak bakmamız, irdelememiz, sorumluları halkın önüne çıkarmamız gereken bir olaydır. Uludere olayı, sıradan bir olay değildir. O nedenle hepimizin, geçmişi hatırlaması, AKP Hükümeti, neler yapıyor diye sorgulaması gerekiyor. 34 yurttaşımızın yarısından çoğu 18 yaşın altında. Aradan 14 ay geçti, 14 günde aydınlanması gereken sorun 14 aydır çözülemiyor. Olay, meydana geldiğinde bu kürsüden en az 5-6 kez seslendim, iktidara iki basit soru sordum: Bu bombardımanı yaparken istihbaratı kimden aldınız dedim, yanıt yok. Bombalama emrini kim verdi, bu soruya da yanıt yok. Bazen yanıtı belli olan soruları, iktidar söylemek istemez. Bu da onlardan biridir. Herkes ne olduğunu biliyor, iktidar da çok iyi biliyor. Ama halkın önünde gerçekleri söylemiyor.''
     
     -''Bu sorunu nasıl kapatırımın arayışında''-
    
     Olayın kamuoyunda yankı uyandırması üzerine Meclis'te bir alt komisyon kurulduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, komisyonun, insansız hava aracı görüntülerini kimin değerlendirdiği, analizi kimin yaptığı, bombalanacak kişilerin PKK'lı olduğuna kimin karar verdiği, hangi istihbarat bilgisinin bu kararın alınmasında etkili olduğu, vur emrini kimin verdiği sorularına cevap bulmak istediğini belirtti.
      Kılıçdaroğlu, komisyonun, gerçekleri araştırma değil, gerçekleri karartma komisyonu gibi bir işlev üstlendiğini öne sürdü.
      Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Uludere olayı, Ankara'nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz, artık o devirler geride kaldı'' dediğini ancak ortaya çıkan raporun tam tersi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan, bugün söylediğini zaten ertesi gün yalanlıyor, bu da onlardan biri diyeceksiniz. Ama bu onlardan biri değil. Burada 34 yurttaşın hayatı var, o nedenle burada görüş değiştirmek o kadar kolay değil. İşin ucu Erdoğan'a dayanınca orada akan sular duruyor. Oslo görüşmelerinden sonra savcı, MİT Müsteşarı hakkında soruşturma açtı. Alelacele, yıldırım hızıyla yasayı parlamentodan geçirdiler, ucu Erdoğan'a değecek diye. Deniz Feneri'ni düşünün. Zekat hırsızlığı yapanların nasıl korunduğunu hepimiz biliyoruz. Neden; ucu AKP'ye dokunacak diye. Erdoğan, şimdi söylediğinin tam tersine 34 yurttaşımızın katledildiği olayda nasıl bu sorunu kapatırımın arayışı içinde'' diye konuştu.
     
     -Mülkiye müfettişlerinin raporu-
    
     Kılıçdaroğlu, olayın ardından Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in açıklamalarına işaret etti.
      İçişleri Bakanlığı Mülkiye müfettişlerinin, ön inceleme yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
      ''Ön incelemede ortaya çıkan gerçekleri bilginize sunuyorum. 28 Şubat 2012 tarihli raporda şöyle deniliyor: Ölen ve yaralananlar örgüt mensubu değiller. Grubun taşıdığı yük mazot olup, silah bulunmamaktadır. En yakın askeri üs, gruba 5 kilometre mesafede olup grubun askeri üsse yönelmesi söz konusu değildir. Yavaş seyreden gruba acil müdahaleyi gerektiren bir durum bulunmamaktadır. İnsansız hava araçlarında tespit edilen grubun, terör örgütü mensubu olduğu yolunda spesifik bilgi bulunmamaktadır. MİT ve Emniyet istihbarat kaynaklarına dayanan somut ve spesifik bilgi kaynağı bulunmamaktadır. Ölen 34 kişinin 20'si 18 yaşın altında, ölenlerin ailelerinin tamamı yeşil kartlı, 27'sinin ailesi köy korucusu, ölenlerden biri köy korucusu. İnsansız hava araçları görüntülerinin ilk tespit edildiği saat 17.20 ile ilk bombanın atıldığı saat 21.39 arasında 4 saat 19 dakikalık zaman aralığı bulunduğu, görüntülerdeki grubun sınırın sıfır noktasına vardıktan sonra 40 dakika beklediğinin, bu süre içinde grubun niteliği hakkında bilgi almak için yeterli zaman bulunduğu anlaşılmaktadır.
     Katır sayısının insan sayısının iki katı olması karşısında, grubun kaçakçı olarak değerlendirilmemesi hatalı. Top atışlarına rağmen grubun sınıra doğru ilerlemesi, bölücü terör örgütü tavrı değildir. İnsansız hava aracı görüntülerini izleyenler, saat 22.44 itibariyle hava operasyonuna maruz kalanların sivil yurttaş olduklarını değerlendirmişlerdir. 28 Aralık 2011 saat 23.00 civarında, acil çağrı merkezlerine çok sayıda telefon geldi. Ölen ve yaralananlara yardım edilmemesi, ülkemizin acil kurtarma ilkelerine yakışmamıştır. Ölenlerin çoğu eğitim görmekte olan, kalem tutan çocuklardır. Sınırın iki yakasında insanlar akraba olup, kız alıp vermekte, geçim sıkıntısı çekmektedir. Başkaca gelir kapısı bulunmadığında, kaçakçılık bölgede rüşdünü ispat etmek anlamına gelmektedir.
      Bu saptamaları, devletin kamu görevlileri yapıyor. Hepimizin oturup bir kez daha düşünmesi gerekir. O anneler niçin ağlıyor- Olay, acı bir olaydır, aydınlanması gereken bir olay. 34 yurttaşımızı bilerek ve isteyerek, birilerinin talimatıyla gidip öldürdük. O ailelerin dramını, acılarını anlamamız gerekiyor.'' 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 17:17

İLGİLİ HABERLER