Gündem
  • 22.10.2004 13:47

''1960 YILINA KADAR EN MUHAFAZAKAR İNANÇ KESİMİ OLAN ALEVİ TOPLUMU, SOL İDEOLOJİLERİN ABLUKASI ALTINA GİRDİ''

ERHAN YILMAZ İSTANBUL - Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun, ''Her Alevi gerçek bir Müslümandır, Alevilik İslam'ın özüdür'' dedi. Osmanlı döneminde Alevilerin zaman zaman baskılara maruz kaldığını, 1925 yılında ''Tekke ve Zaviyeler Kanunu'' ile birçok dergahın kapatıldığını söyleyen Altun, ''Alevilerin en çok dışlandığı, yok sayıldığı ve inanç önderlerinin yetiştirildiği ilim yuvalarının kapatıldığı dönem Cumhuriyet dönemi olmuştur'' şeklinde konuştu. Altun ayrıca, Alevi inanç kesimine karşı sürdürüldüğünü iddia ettiği ayrımcılığın, eşitsizliğin, yok sayma politikalarının bir an önce terk edilmesi gerektiğini, aksi takdirde her şeyin eskisi gibi gitmeyeceği belirterek, ''AB'nin Alevilere sahip çıkması çok doğru ve doğaldır'' açıklamasında bulundu. Topkapı Eresin Otel'de, Merkezi Almanya'da bulunan Avrupa Ehl-i Beyt Alevi Federasyonu (ABAF) ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun, son günlerde kamuoyunda tartışılan Alevilerin inanç kimliği, İslam içindeki yeri ve tarihi hakkında bilgiler verdi. Vakıf Yönetim Kurulu Üyeleri, Alevi Dedesi Aziz Doğan, Vakfın Gençlik Kolları Başkanı Özgür Altun, Ehl-i Beyt Alevi Federasyonu Genel Sekreteri Doç. Dr. Gönül Önal'ın da hazır bulunduğu toplantıda Fermani Altun, ''Osmanlı döneminde Aleviler zaman zaman baskılar yaşadı. Bazı kişilerin zihniyetleri yüzünden dergahlar kapatıldı. 1925 yılında 'Tekke ve Zaviyeler Kanunu' ile tüm dergahlar kapatılmıştır. 1980 öncesi herkesin nüfus cüzdanında tek mezhep yazıyordu. Turgut Özal döneminde bu kalktı. 1960 yılına kadar en muhafazakar inanç kesimi olan Alevi toplumu, sol ideolojilerin ablukası altına girdi. Alevilerin en çok dışlandığı, yok sayıldığı ve inanç önderlerinin yetiştirildiği ilim yuvalarının kapatıldığı dönem Cumhuriyet dönemi olmuştur. Halbuki Cumhuriyetin kuruluşunda en büyük görevi üstlenen Alevilerdir. Ateizm, ideoloji, batıklıklar, terör, Hıristiyanlık ve diğer birçok zararlı akımlar, gençlerimizi perişan etmiştir. Siyaset ve devlet yönetimi sorunların çözümü yerine, sadece vurarak, kırarak ve dışlayarak zalimane bir şekilde yaklaşmıştır'' dedi. ''ALEVİLİK ADI ALTINDA 3 AYRI İNANÇ KİMLİĞİ VAR'' Alevilik adın altında 3 ayrı inanç kimliği ortaya çıktığını kaydeden Altun, ''1. grup yüzde 4 civarındadır. Bunlar ideolojileri ve ateizmi savunan kesimdir. 2. grup, Aleviliğin yöre kültürü olduğunu, Alevi-İslam, Sünni-İslam ve dinin bağlama olduğunu, Anadolu'ya has bir gelenek olduğunu savunun gruptur. Bunlar yüzde 8 civarındadır. 3. ve bizim savunduğumuz grup ise, her Alevinin gerçek Müslüman olduğuna inanır. Alevilik İslam'ın özüdür. Her Alevi Allah'a, Peygamber'e, Kur'an-ı Kerim'e ve Ehl-i Beyt'e inanır. Aleviler asla azınlık değildir. Asli unsur ve gerçek Müslümanlardır. Dünyada küreselleşme doğrultusunda, başka milletlerin ve ülkelerin Alevilere sahip çıkması gayet doğaldır. Türkiye Cumhuriyeti'nin aklını başına alması gerekir. Yok sayma ile bir yere varılamayacağı ve bugüne kadar en büyük insanlık suçun işlendiği bilinmelidir. Diyanet Teşkilatı'nın bağımsız, özerk bir kuruluş olarak yeniden düzenlenmesi, tüm İslami kucaklayacak şekilde bir yapıya dönüşülmesi acilen gereklidir. AB'nin Alevilere sahip çıkması çok doğru ve doğaldır. AB, Alevi kesimin ezildiğini, inançları ile dışlandığını ve devletin hiçbir destek vermediğini söylüyor. Dışlayan anlayış başarılı olamaz. AB için yapılan reformları, Alevilerin inanç özgürlüğü için tarihi bir şans olarak görüyoruz. Reformların devam etmesi için her türlü desteği sağlayacağız. Her Müslüman hem Sünni hem de Alevidir'' şeklinde konuştu. Fermani Altun sözlerine şöyle tamamladı: ''Türkiye'de 22 milyon Alevi var. Türkiye'nin üçte bir nüfusu olan Alevi inanç kesimine karşı sürdürülen ayrımcılığın, eşitsizliğin, yok sayma politikalarının terk edilmesi için uyarıyoruz. Aksi halde her şeyin eskisi gibi gitmeyeceği bilinmelidir. Bu bir tehdit değil. Biz daha soğuk kanlı davranmayı her zaman düşünmüşüzdür. Zaman içinde yapılan reformlar umut yaratmıştır. Bu sorunun önemsenmesi daha önceleri ya toplumsal tepkiye neden olmuştur ya da uluslararası milletlerin karşı çıkması ile önem kazanmıştır. Türkiye'nin üçte bir nüfusu Alevi iken Mecliste bir temsilcisi yok. Şu anda, daha önce Güney Afrika'da yaşanan bir dramı yaşıyoruz. İşkence yapılıyor. İşkenceler inkar ediliyor. Ayrımcılık var. Ayrıca Yeşiller Grubu'nun bir dergahı ziyaret etmesini bizi olumlu değerlendiriyorum. Siyasi parti kurmayı düşünmüyoruz. Avrupa'nın bazı kesimlerinin Alevilik sorununu Türkiye'ye karşı kullandıkları kesindir ve kullanıyor. Biz bunları desteklemiyoruz. Siyasete girmeyi ise düşünmüyoruz.'' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:08

İLGİLİ HABERLER