28 Şubat'ın 1 numaralı sanığı Karadayı'dan skandal talep!
Türlü tezgahlarla Müslümanları hedef haline getiren ve mütedeyyin kesimde büyük travmalara neden olan Türk demokrasi tarihinin kara lekesi 28 Şubat darbesinin baş sorumlusu, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, utanmadan suçsuz olduğunu iddia ederek, “Ölmeden önce aklanmak istiyorum” dedi.
28 Şubat Postmodern Darbesisırasında Genelkurmay Başkanlığı makamını işgal eden emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, milletin aklıyla dalga geçmeye devam ediyor. Utanmadan hâlâ, “Biz darbe yapmadık, hukuka bağlı kaldık, suçlamalar asılsızdır” edebiyatı yapmayı sürdüren Karadayı, “Ölmeden önce aklanmak istiyorum.” dedi. Müslümanlar üzerinde büyük travmaya neden olan ve tamamen mütedeyyinleri hedef alan 28 Şubat’ın baş sorumlusu, davanın da 1 numaralı sanığı Karadayı, suçsuz bulunmaması durumunda “TSK’nın Türk yargısına kırgın kalacağını” savundu. Ayrıca Karadayı, Yüce Divan'da yargılanmak istediğini belirtmişti.
Karadayı’dan ‘Yüce Divan’ kurnazlığı
Karadayı’nın avukatı Erol Aras, Sözcü’den Saygı Öztürk’e konuştu.
“Aklanmak istiyorum, suçlama ağırıma gidiyor”
İsmail Hakkı Karadayı, 5 gün önce hastaneye kaldırıldı. Binlerce Müslüman’ı ekmeğinden eden, eğitimine mani olan ve postmodern darbenin başını çeken Karadayı’ya bağırsak kanseri teşhisi konuldu. Karadayı’nın avukatı Erol Aras, kendisini yanına çağırarak şunları söylediğini aktardı:
“Bana ve arkadaşlarıma yönelik bu haksız suçlama, çok ağrıma gidiyor. Biz kesinlikle hukukun içinde kaldık. Darbe yapmak aklımızın ucundan bile geçmedi. Hükümet, parlamentoda değişti. Biz de emekli olup şanlı geçmişimizi yanımızda taşıyıp evimize çekildik. 20 yıl sonra, olmayan bir darbeyi olmuş sayıp FETÖ'cü polis, hakim/savcıların düzenlediği ve FETÖ'nün en son ve en pespaye kumpaslarının biri olan 28 Şubat davasını yeniden canlandırıp, bana ve 20 arkadaşıma verilen ceza aklın, hukukun, vicdanın dışındadır. Ben, ölmeden önce aklanmak istiyorum. Türk adaletine güveniyorum. Lütfen İstinaf Mahkemesi'ne bir dilekçe ile başvurarak benim ve arkadaşlarımın lekelenmeme hakkı, masumiyet karinesi ve aklanma hakkımızın bir an önce dosyamızın incelenerek teslim edilme talebimi iletiniz. Bu toplum, 1960 ihtilalini, 12 Eylül 1980 ihtilalini ve en son Türk Ordusu'na yönelik 15 Temmuz kanlı kalkışma eylemini yaşadı. Darbenin ne olduğunu, nasıl olduğunu herkes çok iyi bilir. 28 Şubat'ta hiçbir şekilde darbe olmamıştır. Kanunilik prensibi ve evrensel hukuk kuralları işletilerek hakkımız teslim edilsin. 88 yaşındayım, şerefimle bu devletin en üst seviyede rütbesini taşıdım. Bana, TSK'ya, Türk milletine ve Türk hukukuna yapılan bu haksızlık, bu ayıp giderilsin ve üzerimize atılmaya çalışılan bu haksız leke silinsin. Aksi takdirde Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk yargısına kırgın kalacaktır.”
28 Şubat: Türkiye Müslümanlarına darbe!
İsmail Hakkı Karadayı, 28 Şubat’ın darbe olmadığını ve hukuka bağlı kaldıklarını savunarak milletin aklıyla dalga geçse de, gerçekler gün gibi ortada duruyor. Müslüman askerlerin ordudan tasfiye edilerek FETÖ’nün takiyye yoluyla TSK’da daha rahat yapılanacağını kestiremeyen ferasetsiz darbeciler, utanmadan suçu başkasına atıp hedef şaşırtmaya çalışıyor. Sözde irtica ile mücadale ederken, Allah diyen herkese kabusu yaşatan darbeciler, şimdi de “aklanmak istiyoruz, darbe yapmadık” edebiyatı yaparak, aynı zamanda yaşlılıklarını da öne sürerek duygu sömürüsü yapıyor.
Müslümanların büyük travma yaşamasına neden olan 28 Şubat sürecinde;
600 bin başörtülü öğrenci okullara ve üniversiteye alınmadı. Katsayı belası nedeniyle 12 milyon 80 bin meslek lisesi öğrencisi istediği üniversitede eğitim göremedi.
1 milyondan fazla devlet memuru Müslüman olduğu için; kademe durdurma, sürgün, lojmandan çıkarma, disiplin soruşturmaları, istifaya zorlanma, memuriyetten çıkarma işlemlerine maruz kaldı.
Diyanet İşleri Başkanlığının Meclis Darbe Komisyonuna gönderdiği rapora göre 1997-2002 yılları arasında 8 yıllık kesintisiz eğitim bahanesiyle 1732 kuran kursu kapatıldı.
İrtica gerekçesiyle 396 Diyanet personeline disiplin cezası verildi, 128’i görevden alındı.
Üst Kurul, sözde irticai yayın yapan 34 kuruluşa 5 bin 903 gün yayın durdurma cezası uyguladı. Eski İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, 2001 yılında 1309yayın hakkında yasaklama kararı verildiğini bildirmişti. Yücelen ANAP İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun soru önergesini yanıtlarken yurt içinde basılan yayınlardan 1997 yılında 1235, 1998 yılında 1619, 1999 yılında 1627, 2000 yılında 1565 ve 2001 yılında 1309 adet çeşitli yayın hakkında toplatma kararı verildiğini ifade etmişti.
24 Kasım 1995 genel seçimlerinde 6 milyon 12 bin 450 oyla, halkın yüzde 21.37’sinin oyunu alan Refah Partisi kapatıldı.
Eğitim-Bir-Sen’in rakamlarına göre süreçte Milli Eğitim Bakanlığında 4 bin 625 personel fişlendi.
28 Şubat 1997’den itibaren 569 askeri personel ile 639 sivil memurun görevine son verildi.
1990’dan sonra “irtica” suçlamasıyla verilen YAŞ kararlarıyla TSK’dan atılan personel sayısı 1635.
Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nca hazırlanan rapora göre, süreç boyunca devlet kurumlarındaki 2 bin 639 kişi isim ve görev yerleri sıralanarak fişlendi.
1997-2003 tarihleri arasında 33 bin 271 öğretmen, kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin soruşturması geçirdi, bunlardan 11 bin 890’ı kılık-kıyafet nedeniyle disiplin cezası aldı.
Yaklaşık 11 bin öğretmen istifa etmek zorunda bırakıldı. 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildi. 4625 Milli Eğitim Bakanlığı personeli fişlendi.
İrticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle 21 vakıf kapatıldı.
yeniakit.com.tr
Güncellenme Tarihi : 10.8.2019 12:52