
ABD'YE GÖRE TÜRKİYE ARTIK ÖNEMSİZ!
Giriş
İster kabul edelim, ister etmeyelim, dünyada hiçbir ülkenin politikası boşlukta salınamaz. O politikayı global
Bu tezden yola çıkarak geçtiğimiz haftayı global sistemin merkezi Washington’da geçirdik. Zamanlama tesadüf değildi. Türkiye’nin iç karmaşasının arttığı, ABD’nin başkan adaylarının ikiye düştüğü ve Dışişleri Bakanımızın uzun bir Amerika gezisine çıktığı haftayı tercih ettik. Ve geçiş sürecindeki ABD’den geçiş sürecindeki Türkiye’ye bakmaya çalıştık.
Bunun için eski büyükelçiler, Pentagon’un kilit isimleri, Kongre üyeleri ve Obama kampanyasının dış politika mimarları ile temasa geçtik. Onlarla “yeni ABD”yi, onun Türkiye’ye bakışını ve şu andaki
Bu yazı dizisinin ilk konuğu Mark Kirk. Kirk ABD Kongresi’nin önde gelen isimlerinden, Washington yönetimine yakınlığı ile tanınan bir milletvekili. Irak Savaşı döneminde aktif bir rol oynadı ve üç yıldır İran’ın nükleer tehdidini bertaraf etmek için
Çarşamba günü meclisteki ofisinde konuştuğumuz Kirk iki ülke ilişkileri üzerine samimi ve sert eleştiriler yaptı. Türkiye’nin ABD gözünde büyük kredibilite kaybettiğini ve artık Ortadoğu’da güvenilmez bir aktör olarak görüldüğünü söyledi ve hükümetin içeride popüler olmak için dışarıdaki imajına büyük zarar verdiğini iddia etti.
- Washington’un gözünde Türkiye’nin etkisi oldukça sınırlı. Mart tezkeresi tarihi bir hataydı. Ve bu günkü yeri o karar belirliyor. Karar hükümete ait ve ABD’nin Türkiye ile ilgili imajı da bugünkü Türk hükümetinin şekillendirdiği bir imaj.
- Hayır. Reagan döneminde Türkiye en etkili ortağımızdı. Aslında bu, 1940’lardan itibaren yürütülen politikaların bir sonucuydu. 40’ları 70’ler ve 80’lerde ABD lehinde öncelikler izledi. Türkiye bu dönemde Washington ile ilişkilerine öyle büyük bir önem veriyordu ki buradaki desteği çok kuvvetliydi. Kongre Türkiye’ye her konuda destek verirdi, Türkiye karşıtlarına prim vermezdi. O dönemle kıyaslandığında bugün Türkiye’nin etkisi 10’a 1 diyebilirim.
TÜRKİYE’NİN YERİNİ POLONYA ALDI
- Ne kadar çabalanırsa çabalansın ABD’nin şu sorusunun cevabı değişti: NATO’da sırtını dayayacağı müttefik kimdir?
- Eskiden Türkiye’ydi. Artık Polonya. Polonya parmağını kıpırdatınca Washington kulak kabartıyor.
- İstihbarat alanında Ürdün ve Kuveyt’i. İkisi de bu konuda çok iyiler ve bize büyük destek veriyorlar. Bahreyn de ABD hükümetinde önemli ve etkili bir partner. Bu ülkeler Türkiye’ye göre daha
- AB politikasına ABD’nin son dönem yaklaşımına bakın. Artık Türkiye’nin üyeliği için eskisi gibi çaba göstermiyor. Oysa eskiden bunun için Almanya ile çarpışmaya bile hazırdı. Şimdi Türkiye, ABD’ye “Avrupa’nın kapısını açmak için size ihtiyacımız var diyor ve şu cevabı alıyor: Bizim size ihtiyacımız olduğu zaman siz ortada yoktunuz!”
- Tabii ki değişebilir. Bu Türkiye’nin yaklaşımına bağlı. Türk politikacılar içeride popüler olmak uğruna kendilerini ABD düşmanı gibi göstermekten çekinmiyorlar. Bu size oy getirebilir ama dışarıdaki imajınızı mahveder.
CUMHURİYETÇİLER ÖZALCI
- Mevcut yönetim içindeki ayrım değil de iki parti arasında bir ayrım gördüğümü söyleyebilirim. Cumhuriyetçiler Özal dolayısıyla Türkiye’ye özel bir önem verirler. Demokratlar ise daha çok etnik politika güderler. Dediğim gibi bu hükümet de Cumhuriyetçi olmasından kaynaklanan özel bir önem veriyordu Türkiye’ye, ama artık işler değişti.
- Öncelikle şunu söyleyeyim: İran’a saldırı yalnızca İran, İsrail’e ya da Körfez’e saldırırsa gündeme gelir. O zaman da ABD Azerbaycan, Bahreyn ve Kuveyt’ten yardım bekleyecektir.
- Hiçbir şeye karışmamasını. Belçika gibi.
- Tabii olabilir.
- Hayır, değil. Türkiye Ortadoğu’da ve ABD’nin politikalarında etkili olmak istemiyor ve artık değil de.
- O çabalar şık görünüyor ama hepsi bu. Başka bir şey olmaz. Zaten kimse de bir şey beklemiyor.
- Şii ağırlıklı bir demokrasidir. Kürtlerle işbirliği yapılmıştır ve Sünniler artık ülkeyi yönetme sevdalarından vazgeçmişlerdir.
- Evet, Irak’taki savaşın bir başlangıcı, bir ortası, bir de sonu var. Biz şu an sondayız. Başlangıç koalisyon güçlerinin ülkeye girişiydi. Orta Sünniler’in ayaklanması, ortanın sonu, Saddam ve diğerlerinin öldürülmesi, son ise gücün Şiilere devredilmesi. Bu henüz sonlanmadı. Sadr ile olmuyor. O hâlâ İran’la yakın ilişkiler kuruyor. Oysa Irak’ta çok para var. Ve orada güçlenen Şiiler bu parayı İran’daki Şiilerle paylaşmak istemeyeceklerdir. Biz bunu öngörüyoruz.
- Askeri operasyonun son seçenek olduğunda herkes hemfikir. İran ile ilgili üç seçenek var. Ben üç yıldır üçüncü seçenek üzerine çalışıyorum. İlk seçenek uluslararası mekanizmaların İran’ı dengelemesi. Ama BM Genel Kurul üyelerinin çoğu diğer bir üye İsrail’i protesto ettikleri için oradan fikir birliği çıkmıyor. Yani BM’yi unutun.
- İsrail’in 81’de Irak’a yaptığı. Ama bu operasyon çok pahalı.
- İran’a benzin ithalatını sınırlamak. Mollalar İran ekonomisini öyle berbat bir hale getirdiler ki benzinde dışa bağımlı durumdalar. Ve İran benzini tek bir acenteden alıyor, Hollanda’da. Bu musluğu kısarsak büyük baskı yaratırız. Bunun üzerinde çalışıyoruz.
- İlk etapta Hollanda, İngiltere ve Fransa’nın onayı alınır. Sarkozy’nin demeçlerine bakılırsa ABD’nin yanında duracaktır. İngiltere zaten müttefikimiz. Öbür tarafta Çin var ve şu an Çin’in işine istikrar gelir; İran’la ilgili bir karışıklık istemez.
- Nükleer silahsızlanma anlaşmasını imzalamasını isteyeceğiz. Nükleer çalışmaların altyapısını izleyebileceğiz.
- İki senaryo gerçekleşebilir. İyi senaryoya göre; İran ısrar etmenin faydasız olduğunu görür. Kötü senaryoya göre ise ikinci bir Jimmy Carter vakası yaşanır. Ortadoğu zayıf bir ABD görür ve dengeler değişir. İran önce Lübnan’da kontrolü ele geçirir, ardından Ürdün’de istikrarsızlık yaratmayı hedefler. Sonra da Mısır’a açılır.
İncirlik'te çalıştı
2001'den beri ABD Temsilciler Meclisi Illinois milletvekilliği görevini yürüten Cumhuriyetçi Mark Kirk, Bush hükümetine yakınlığı ile tanınıyor. 1959 doğumlu Kirk, Ortadoğu üzerinde çalışıyor ve Washington'un politikaları üzerinde etkin bir rol oynuyor. Kirk, Körfez Savaşı sırasında İncirlik'te pilot olarak da görev yapmıştı.
(Akşam- Nagehan Alçı)