Medya
  • 18.4.2007 10:24

AHMET HAKAN : OLMADI TAYYİP BEY

 Olmadı Tayyip Bey


TAYYİP Bey...

Tandoğan mitingi ile ilgili olarak...


Üç günlük suskunluğunuzu "demokratik olgunluk" diye yorumlamıştım.

Demiştim ki:

"Herhalde mesaj alındı."

Yanılmışım.

Meğer siz de sayılara takılanlardanmışsınız.

Meğer sizin de zihninizin bir tarafında, "Bunlar kaç kişi ki kardeşim?" meselesi varmış.

Bakın Tayyip Bey...

Siz assolist adayına "Kaç masan var?" diye soran bir gazino patronu değilsiniz.

Siz bu ülkenin başbakanısınız.

Dolayısıyla...

Şu kahrolası sayısal hesaplaşma işine asla heves etmemelisiniz...

* * *

Tayyip Bey...

Tandoğan Mitingi’ni düzenleyenlerin, elde edilen moral üstünlüğe dayanarak, "Ben meydanı doldurmuşum arkadaş... Dolayısıyla benim dediğim olacak" şeklinde tezahür eden dayatmalarına benim de itirazım var...

Ya da...

"Tandoğan konuşmacıları"nın kışkırtıcı mı kışkırtıcı üslubundan ben de rahatsızlık duydum.

Ancak...

Bu durum bir başbakan olarak size "Bunlar kaç kişi ki?" deme hakkını vermez.

İster milyonlar toplansın, ister on binler...

İster bindirilmiş kıtalar olsun, ister bindirilmemiş...

Hiç fark etmez...

Siz başbakan olarak o meydandan çıkan mesajı aldığınızı ve bu mesajı hesaba kattığınızı söylemek durumundasınız.

Çünkü...

Demokrasilerde sayısal üstünlük her şey demek değildir.

* * *

Tayyip Bey...

Gelin, bir an için miting konuşmacılarının kışkırtıcı üslubunu ya da anakronik görüşlerini bir tarafa bırakalım...

Geriye şu kalıyor:

Meydanı dolduran ya da Anıtkabir’e koşan insanların içten gözyaşları ve samimi öfkeleri...

O zaman Tayyip Bey, o gözyaşlarına ve öfkeye bakıp lütfen şu soruyu sorun kendinize:

"Ben 5 yıla yaklaşan başbakanlık görevimde hangi hatayı yaptım da, bu insanların böyle heyecan ve şevkle Anıtkabir’e koşmalarına neden oldum?"

Soru sormaya devam edin...

"Benden neden bu kadar nefret ediyorlar? Neden benden kuşku duyuyorlar? 5 yıla yaklaşan iktidar görevimde neden kuşkuları gidermek yerine daha da arttırdım?"

Tayyip Bey...

İnanın, sayısal hesaplaşmalara girmek yerine, kendi kendinize bu soruları sormanız, sizin bundan sonraki politik kariyeriniz açısından çok daha faydalı olacaktır.

İster çıkın, ister çıkmayın...

Ama bence bu soruları mutlaka sorun...

Dindar mı dinsiz mi?

TÜRKİYE’de "Cumhurbaşkanı dinden uzak olmalıdır" diyen yok... Bunu biliyorum...

Ancak...

En küçük "dindarlık alameti" gösteren bir adamın Cumhurbaşkanlığı makamına gelme ihtimali üzerine, "Vay! Bir takunyalı Çankaya’ya çıkıyor! Hayır, olamaz. Rezalet! Felaket" denildiğini de biliyorum.

Hadi hükmümü vereyim:

Bu yaklaşım fazlasıyla sorunludur...

Peki buna karşılık...

"Dindar bir cumhurbaşkanı seçeceğiz" diye nispet yapılmasına ne diyeceğiz?

Hüküm açık:

Bu yaklaşım da aynı sorunlu mantığın ürünüdür.

Çünkü...

Biri dindarlığı, diğeri dinden uzaklığı, laik bir ülkenin en önemli temsil makamı için gerek şart olarak ileri sürmektedir.

Oysa...

Laik bir ülkede...

Cumhurbaşkanı olmak için "dindarlık" da, "dine uzaklık" da bir şart olarak ileri sürülemez!

Bir cumhurbaşkanının özel hayatında dinle kurduğu ilişki bizi hiç ilgilendirmez.

Boş vakitlerinde...

İster Ahmet Günbay Yıldız’ın ihtida romanlarını okur, ister "Böyle buyurdu Zerdüşt" kitabını...

Laik bir ülke öyle bir ülkedir ki...

Seçilecek cumhurbaşkanının özel hayatında dindar olması ya da dindar olmaması mesele yapılmaz. Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 19:59

İLGİLİ HABERLER