"AKP iktidarı da Hitler gibi gazla anılacak''
TBMM Genel Kurulu'nda ''Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı üzerinde MHP Grubu adına konuşan Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, kurumun insanı ve insani değerleri araştıracağını ve teminat alacağını belirterek, bu nedenle bağımsız nitelikte olması gerektiğini söyledi.
Halaçoğlu, kurumun, üyelerin seçimindeki hatalı uygulamalar nedeniyle bağımsız olmayacağını savunarak, komisyonda bu konuda gerekli uyarılarda bulunduklarını ancak iktidarın bildiğini okuduğunu ve tasarının özünü değiştirmediğini ifade etti.
Kurum üyelerini Bakanlar Kurulu'nun atayacağını ve görevden alacağını, inisiyatifin de Başbakan'da olacağını belirten Halaçoğlu, ''Bu yapıda bir kurum nasıl baskı altına olmadan çalışacak- İhtiyaç olan böyle bir kurumu daha doğmadan öldürüyorsunuz. İktidar, kendisine kadro sağlamaktan öte anlam taşımayan yeni bir kurum oluşturuyor'' dedi.
CHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kürsüye ''2002-2012 yılları arasında toplumsal olaylara müdahalelerde yaşamını yitirenlerle'' ilgili istatistiki verileri içeren bir tabloyla geldi. Başkanvekili Sadık Yakut'un ''Pankartta ne var bilmemiz gerekir'' demesi üzerine Tanrıkulu, tabloyu kendisine gösterdi. Tanrıkulu, tabloyu kürsünün önüne koyarak konuşmasına başladı.
-'Ölü doğmaya mahkumdur''-
Türkiye'de yaşanan olaylar nedeniyle etkin bir insan hakları kurumu kurulmasının önemli olduğunu ifade eden Tanrıkulu, ancak getirilen düzenlemenin üzüntü verici olduğunu dile getirdi. Tanrıkulu, ''Ne yazık ki iktidar partisi bu tasarıyla gündemimize yeni bir sezaryen vakası getirmiştir. Başbakan sezaryena karşı olduğunu söylüyor ama tüm icraatlarını sezaryenle getiriyor. AKP'nin sezaryenle aldığı her demokrasi bebeği ölü doğuyor. Bu kurum da şimdiden ölü doğmaya mahkumdur. AKP'nin amacı insan hakları ihlallerini araştıran, önlem alan bir kurum oluşturmak değil, ekim ayında çıkacak ilerleme raporu nedeniyle AB'nin güzünü boyamaktır'' dedi.
Ömrünü insan hakları mücadelesine adayan biri olarak bu alanda atılacak her adımı desteklemekten uzak duramayacağını vurgulayan Tanrıkulu, ancak bizzat tasarının kendisinin insan haklarını riske sokacağını ileri sürdü.
Tasarının hazırlık sürecinde ilgili kesimlerin görüşünün alınmadığını ifade eden Tanrıkulu, AK Parti sıralarına dönerek, ''Sizler majestelerinin insan hakları kurumunu yapmaya çalışıyorsunuz. Böyle kurum olmaz. Sizi denetleyen kurumların bağımsız, şeffaf, katılımcı olmasına özen göstereceksiniz. İnsan hakları ihlallerini devlet, hükümet yapar. Onun atadığı kişilerden oluşacak kurum, nasıl katılımcı, şeffaf olacak ve denetleyecek'' diye konuştu.
Tasarının geri çekilmesini isteyen Tanrıkulu, Kurumun Paris ve BM ilkelerine uygun oluşturulması gerektiğini söyledi. Tanrıkulu, ''Top gelecek yine elinizde patlayacak. Bu ateş topudur. Bakanlar Kurulu'nun atadığı insan hakları kurumu olur mu- Bunu kimse yemez. Dünya da biz de vatandaşlar da yemez'' görüşünü savundu.
Tanrıkulu, AK Parti iktidarı döneminde her alanda temel insan hakları ihlallerini yaşandığını, ''Hitler'in ''Kavgam'' adlı kitabı bu iktidar döneminde rekor satış yaptı. Hitler ve Saddam gazla anılıyor. Emin olun AKP iktidarı da biber gazıyla anılacak'' dedi.
-''Kimi kandırıyorsunuz-''-
BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü de tasarının yasalaşması ya da yasalaşmamasının mağdurlar açısından önemi olmadığını belirterek, ''Yapılan, sanki az sayıda devlet kurumu varmış gibi Hükümet'e bağlı yeni bir kurum kurmaktan ibarettir. Hükümetin bir organı olarak Hükümete karşı yakınmayacaktır'' görüşünü ifade etti.
İnsan hakları alanında kurulacak kurumun öncelikle bağımsız olması gereğine işaret eden Kürkçü, tasarının geri çekilerek yeniden yazılmasının mümkün olduğunu söyledi. İnsan hakları alınında mücadele etmeye devam edeceklerini belirten Kürkcü, tasarının her yerde Türkiye'nin yüzüne vurulacağını ileri sürdü.
Türkiye'de insan hakları ihlallerinin kaynağı ve merkezinin devlete bağlı kolluk güçleri olduğunu savunan Kürkcü, ''Yürütülen güvenlik siyasetlerinin yol açtığı ihlallerinin doğrudan doğruya bağımsız insan hakları kuruluşlarınca ele alınmasın diye hükümete bağlı insan hakları kurumu oluşturuluyor. Tasarı böyle yasalaşırsa İçişleri Bakanlığı müfettişleri, polis amirleri ve ağır ceza reislerini bu kurumda üye olarak görebileceğiz. İhlalleri örtmekle görevli kişilerin atanmayacağına dair garanti yok. Böylece hükümetin insan hakları kurumuna sahip olacağız. Oluk oluk kan akan bir ülkede 'insan hakları yerinde gidiyor' diyen bir kurum kurmakla kimi kandırabilirsiniz-'' dedi.