KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/ Milliyet gazetesinin, yayın politikasını kendine ayrılan sayfada özgürce eleştiren yavuz baydar, bu konuda gelen tepkileri patronları aydın doğan’a yansıttığında hiç beklemediği bir yanıt alarak, bu tutumun patrondan değil, patron yağcılarından kaynaklandığını ortaya koydu !!
işte yavuz baydar’ın konuyla ilgili yazısı:
“ 16 Mart Cumartesi günü Osmaniye’de bir baraj törenle açıldı. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ile Bayındırlık, Tarım ve Sağlık bakanlarının da katıldığı törenle Türkiye’nin birinci en yüksek gövdeli beton barajı olan, ÇEAŞ’a ait Berke Barajı devreye girdi. 201 metre yüksekliğindeki baraj, verilen bilgiye göre dünya sıralamasında 16’ncıydı. Yılda 1.7 milyar kilovat/saat elektrik üretimi yapabiliyordu.
Milliyet okurları bu haberi 17 Mart tarihinde bulamadılar.
Üzüntüsünü bildirenlerin büyük çoğunluğu, Osmaniye’den arayan okurlardı.
Abdülkadir Arslan, "Yıllardır Milliyet okuyorum. Yöremize umut getiren bu açılışla ilgili haberi bulamadım. Devlet erkanının da katıldığı törene böyle ilgisiz olmanızı anlamıyorum" diye sitem ediyor. Yine Osmaniye’den Zeki Çolak ve Kamil Aktaş, "Bu kadar büyük bir barajın kurulması haber değilse acaba nedir? Biz Milliyet’i haberleri için seviyor, tutuyoruz" diye not bırakmışlar. Adana’dan Hilmi Buldan, "gece televizyonda sonunu yakaladığım haberi ertesi gün gazetemde bulamayınca üzüldüm" diyor.
Yorum: Haber sadece Milliyet’te değil, Doğan grubuna ait diğer gazetelerde de yer almadı. Türkiye enerji üretimi için önemli bir katkı sağlayacağı savunulan bu barajın açılması, acaba "haber değeri" taşımıyor muydu?
Bence, kesinlikle taşıyordu.
Aynı soruyu Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Milliyet Gazetesi’nin sahibi Aydın Doğan’a sordum. Yanıtı net oldu:
"Elbette ki bu bir haberdi. Her ne kadar bu barajın finans kaynağı ve yapılış şekli Türkiye’de tartışmalı da olsa, dava konusu da olsa, ki bu konuda bazı haberler de basınımızda yayımlandı, barajın açılışı haber yapılmalıydı. Bizim yayın organlarımızda bununla ilgili bir ihmal, bir hata olmuştur."
Gazetecilik açısından birinci derecede önem taşıyan bu konuya bu köşede dört-beş kez değindiğimi hatırlıyorum. Medya sektöründe de sert rekabet içinde olan tüm büyük şirketlere ilişkin haberler - doğruluk, denge ve güncellik gibi kamu yararına ilişkin temel kıstasları yerine getirseler dahi - gazetecilik dışı bir hesaplaşma hırsının kurbanı olup deforme veya göz ardı edilince, olan okurun güven duygusuna oluyor. Kamuoyuna "medya savaşı" diye tanıtılan süreç gerek gazeteci, gerek okur açısından, haberciliğe ilişkin temel değerlendirmeleri çok olumsuz bir biçimde etkiledi. Bununla ilgili olarak hem okurun hem de bazı meslektaşlarımın feryatlarını anlıyorum. Gelişmelere sadece ve korkusuzca gazeteci gözlüğüyle baktığımız sürece okur nezdinde güveni koruyacağımızı, ısrarlı olduğumuz sürece inandırıcılığı pekiştireceğimizi unutmayalım.
Haberin hakkı verildikçe, okur kimlerin bu mesleği tehdit ve şantaj amacıyla, mafyalaşma niyetleriyle kullandığını ve kullanmadığını kendisi kolayca anlayacaktır.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:55