KAYNAK : Haber Vitrini
İZMİR/ İzmir Barosu, aralarında DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ve Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş’in de bulunduğu 11 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Baro, Susurluk’la ilgili olarak yargılananların eylemlerini emir komuta zinciri içinde yaptıklarının belirlendiğini belirterek suç duyurusunda bulunulan kişilerin cezalandırılmasını istedi. Emekli general ve bazı siyasilerin Korkut Eken’in eylemlerini “bilgileri dahilinde” gerekleştirdiği yolundaki açıklamalarıyla başlanan tartışmalar sürüyor.
İzmir Barosu, kamuoyuna yansıyan açıklamaların ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Baro’nun başvurusunda, “Susurluk davasında yargılanan sanıkların eylemlerinin emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştiği ve aleyhine suç duyurusunda bulunduğumuz sanıkların da bu suçlar iştirak ettikleri ve azmettirdikleri, sanıkların belirtilen gazetelerdeki kendi beyanları ile ortaya çıkmıştır” denildi.
HAKLARINDA SUÇ DURUSUNDA BULUNULANLAR
Baronun başvurusunda, Genelkurmay eski Komutanı Doğan Güreş, eski Başbakan, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, emekli orgeneral Necati Özgen, emekli korgeneral Hasan Kundakçı, emekli Orgeneral Teoman Koman, emekli Korgeneral Atila Kurtaran, emekli Orgeneral Adnan Doğu, eski emniyet genel müdürleri Kemal Çelik, Saffet Arıkan Bedük, OHAL eski valileri Hayri Kozakçıoğlu, Ünal Erkan ve Elazığ milletvekili Mehmet Ağar’ın cezalandırılması isteniyor.
Baronun başvurusunda şu görüşlere yer verildi:
“Yapılan açıklamalardan Susurluk davasında yargılanan sanıkların eylemlerinin emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştiği ve aleyhine suçduyurusunda bulunduğumuz sanıkların da bu suçlara iştirak ettikleri ve azmettirdikleri, sanıkların belirtilen gazetelerdeki kendi beyanları ile ortaya çıkmıştır.
İstanbul 6 No’lu DGM’nin “Susurluk Davası” olarak bilinen 1997/180 Esas,2001/3 Karar sayılı ve 12 12.2001 günlü mahkumiyet kararı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nce onanmıştır. Sanıklar, sistemli ve organize bir hareketle, basına demeçler vermek suretiyle, susurluk davası dosyası ile ilgili tashih i karar talebinin karara bağlanmasından birkaç gün önce , yargıya müdahale etmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi’nin 21 09.1995 gün ve E.95/27, K.95/97 sayılı kararında “Hukuk Devleti, İnsan Haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet demektir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin, anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.
Sanıklar, örgütlü bir biçimde hukuk devletine saldırmışlardır. Bu saldırı mutlaka önlenmeli ve sanıklar eylemlerinin sonucuna katlanmalıdırlar.
Bu durumda, sanıkların örgütlü ve kararlı bir biçimde, Yargıtay kararında sözü edildiği üzere “TCK’nın 313. maddesindeki suçu oluşturmasının ötesinde Anayasa’nın 6. maddesindeki ‘hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz’ hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittikleri” Yargıtay kararında sözü edilen örgüt ile tam bir işbirliği içinde oldukları ve bu örgütü yönetip yönlendirdikleri kendi beyanları ile açığa çıkmış bulunmaktadır. Şikayet olunan sanıkların gazetelere yapmış oldukları ikrar mahiyetindeki açıklamaları; “Susurluk Davası” olarak bilinen davada; İstanbul 6 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 12.02.2001 tarihli ve 97/180-Esas, 2001/36-Karar sayılı kararında yer alan ve aşağıda alıntısı yapılan tespitler ile birlikte değerlendirildiğinde, haklarında soruşturma açılmasını gerektirmektedir” denildi.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:52