ERDOĞAN'A OĞLUNUN DÜĞÜNÜNDE SUİKAST YAPILACAKTI..!
Haftalık haber yorum dergisi Aksiyon’da yer alan habere göre, MİT ve Emniyet istihbaratı, El Kaide’nin Türkiye bağlantılarını takip konusunda anlaşmazlığa düştü.
Habere göre, Türkiye’deki El Kaide bağlantıları ile ilgili ilk bilgiler, 2002 yılının Nisan ayında polisin Bursa’da yaptığı bir operasyonla ele geçti. Ancak MİT, bu operasyonu görev alanına müdahale saydı. O tarihten itibaren polis, El Kaide bağlantılı gruplar üzerinde çalışmadı. Oysa, sinagog saldırılarına katılan eylemcilerden birinin ismi, 17 ay önceki bu ifade tutanaklarında geçiyordu.
Aksiyon, büyüklüğü ile aynı oranda hazırlık süreci gerektiren İstanbul’daki terör saldırılarını istihbarat birimlerinin neden önceden haber alamadığı sorusunun cevabını araştırdı. Habere göre, İstanbul polisi, başka terör odaklarından gelebilecek olan canlı bombalı eylemlere karşı teyakkuz halindeydi. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu bu kritik iklimi, daha aylar öncesinden anlatan Ankara’daki üst düzey bir istihbarat yetkilisi, “En büyük endişelerimizden biri uzaktan kumandalı bombalarla büyük çaplı terör saldırılarının başlamasıdır.” diyordu. Uzaktan kumandalı bombalarla eylem hazırlığı içinde olduğu belirtilen örgüt DHKP-C’ydi. Aynı örgüt, bir süredir canlı bombalı saldırı tarzını da uygulamaktaydı. Ancak DHKP-C, planladığı saldırılardan belki de hiçbirini gerçekleştiremedi. Çünkü, gerek Emniyet’in gerekse MİT’in çok yakından izlediği bir yapılanmaydı. Nitekim, çoğunlukla MİT ve polisin ortak operasyonları ile DHKP-C’nin pek çok eylem timi yakalandı. Son olarak, sinagog saldırılarından bir ay önce, DHKP-C’nin önemli bir bomba uzmanı İstanbul’da ele geçirildi. DHKP-C’ye yönelik bu operasyonların belki de en önemli sonucu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın düğününde yapılmak istenen saldırı planının önüne geçilmesiydi. 10 Ağustos 2003 günü, düğünün yapıldığı İstanbul’daki Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’ne üç suikast timiyle saldırı gerçekleştirilecekti. Saldırılar hem bombalı, hem de silahlı olacaktı. Polisin dikkatini yoğunlaştırdığı ikinci yapı PKK/KADEK’ti. Sadece ekim ve kasım ayları içinde İstanbul’da yakalanan KADEK’li canlı bomba timi sayısı 4’tü. Geçmişte geniş çaplı faili meçhullere imzasını atan Hizbullah’ın ise yeniden toparlanıp büyük eylemlere girişme beklentisi yoktu.
15 Kasım ve 20 Kasım günleri İstanbul’da yaşanan bombalama eylemleri, polisin hiç beklemediği ve üzerinde çalışma yapmadığı bir kanattan geldi. Daha soruşturmanın ilk günü olan 16 Kasım tarihinde kamyonetlerin şase numaralarından ruhsat sahiplerine, oradan şoförlere ulaşılınca ipin ucu Bingöl’e, oradan da Bursa polisinin iki yıl önce yaptığı bir operasyona kadar uzanmaktaydı. Emniyet birimlerinden alınan bilgiye göre, sinagog saldırılarını yapan ekipteki şoförler ve organizatörler, 1995’ten itibaren Afganistan’a gidip gelmişti. Bazıları Çeçenistan’da da savaşmış olan bu kişilerle ilgili soruşturma derinleştikçe, El Kaide’den gelen paralara, eylem planı sürecinde son bir yıl içinde Türkiye’ye giriş çıkış yapan kuryelere, sinagog saldırılarını yapan ekibin internet üzerinden yaptığı haberleşmelere, bu mesajların kayıtlarına ve mesajlara ulaşıldı. Bu bilgilerin büyük çoğunluğunu, eylemcilerin Bingöl’de işlettiği internet kafede yapılan araştırma sağladı.
Emniyet yetkilileri, sinagog saldırılarını yaptığı açıklanan ekipteki bir kişinin adının, iki yıl önce Bursa’da El Kaide ile bağlantısı olduğu iddiasıyla yapılan operasyonun dosyasında da geçtiğini belirtiyor. Soruşturmanın gizliliği açısından şahsın adı açıklanmazken, üst düzey bir güvenlik yetkilisi, “İpin ucunu 17 ay önce yakalamışız, ama gerisini getirememişiz. O iki sokakta belki on defa prova yapmışlardır. Ama bir istihbarat çalışması yapılmadığı sürece, trafiğe açık o iki sokağa yüz polis de dikseniz, o iki kamyoneti tespit edemezsiniz.” diyor.
Polis, dış bağlantılı espiyonaj faaliyeti olarak görüp El Kaide bağlantılı bu grupları izlemeyi bırakmış olsa bile, yıllardır Çeçenistan ve Afganistan’a savaşmaya gidenleri izleyen MİT’in ağına bunların neden yakalanmadıkları sorusu önem kazanıyor. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un, saldırılardan birkaç gün önce bazı gazete yöneticileriyle yaptığı sohbette, “Türkiye’de ayda ortalama 7-8 Kaide militanı yakalayıp, bunları arandıkları ülkelere iade ediyoruz. Örgütün reklamını yapmamak ve Türkiye’yi hedef haline getirmemek için bunları açıklamıyoruz.” dediği basına yansıdı. MİT, El Kaide operasyonlarının bazılarını, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ile yapmaktaydı. Nitekim, FBI’ın uzun süredir izlediği bir kurye, 8 Ağustos 2003 günü Ankara Esenboğa Hava Limanı’nda yakalandı. Üstelik bu kurye, 17 ay önce Bursa’da yapılan operasyonla ortaya çıkarılmış olan gruba dahildi.
El Kaide’nin Türkiye’deki belirli hedeflere saldırı hazırlığı içinde olduğuna dair güçlü belirtiler özellikle son bir yıl içinde ortaya çıkmıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bu konudaki üç somut uyarısı İstanbul Emniyeti’ne de ulaşmıştı. Ancak üst düzey bir Emniyet yetkilisi bu uyarıların, operasyonel faaliyete elverişli olmayan ‘genel istihbarat bilgileri’ olduğunu belirtiyor.
haberturk
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:07