Medya
  • 19.7.2002 01:39

ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN TAYYİP ERDOĞAN'A BÜYÜK ÖVGÜ : OLASI AKP İKTİDARINDAN, REJİM KAYGISI DUYANLARA KATILMIYORUM

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/"Tayyip Erdoğan'ın Hoca'dan farkı ne ?" başlıklı bir yazı yazan Ertuğrul Özkök, Tayyip Erdoğan'a övgüler yağdırdı.Özkök,"Eski Refah Partisi'ne oy veren kesimin radikal kanadı, Saadet Partisi'nde kalmış.Daha liberal olan kesimi ise AKP'ye geçmiş.İşte iki parti arasındaki en önemli fark burada.Muhafazakár kesimde ilk defa geniş tabanlı bir parti, ‘‘radikal çekirdeğin’’ esiri olmadan iktidara gelme şansını yakalamış durumda.Bugün Türkiye'de birçok insanın kafasında, ‘‘AKP'nin iktidara gelmesi ihtimali’’, bir rejim kaygısı olarak yaşıyor.Ben bu görüşe katılmıyorum " diye yazdı. İŞTE ÖZKÖK'ÜN YAZISI; Tayyip Erdoğan'ın Hoca'dan farkı ne? HERKES merak ediyor. Recep Tayyip Erdoğan, hocası Necmettin Erbakan'dan farklı mıdır? İkinci soru da şu: AKP'nin, eski Refah Partisi ve bugünkü Saadet Partisi'nden farkı nedir? Dün Hürriyet ve Radikal gazetelerinde, TÜSES'in bir anketi yayınlandı. Ben fark etmemişim. Radikal'in Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan yazısında ilginç bir noktaya değiniyor. O anket şunu ortaya koyuyor: Eski Refah Partisi'ne oy veren kesimin radikal kanadı, Saadet Partisi'nde kalmış. Daha liberal olan kesimi ise AKP'ye geçmiş. İşte iki parti arasındaki en önemli fark burada. KİM NEREDE KALDI Yani, Refah Partisi'nin merkeze gelmesini engelleyen radikal çekirdek, SP'de kalmış. Dün AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı arayıp, bunu sordum. ‘‘Doğrudur’’ dedi. Bana yaptırdıkları bir anketin sonuçlarını verdi. Refah Partisi dışından AKP'ye gelen yeni oyların dağılımı şöyleymiş: En fazla oy, MHP'den geliyormuş. Onu ANAP ve DYP izliyormuş. Dördüncü sırada ise DSP varmış. Bu sonuç bana çok önemli geldi. Kendi kendime şu soruyu sordum: Acaba AKP'nin yönetim kadrosu, bunun öneminin farkında mı? Bunun önemini şöyle anlatayım. RADİKAL ÇEKİRDEK Muhafazakár kesimde ilk defa geniş tabanlı bir parti, ‘‘radikal çekirdeğin’’ esiri olmadan iktidara gelme şansını yakalamış durumda. Yani bu hareket yarın iktidara geldiği takdirde, ‘‘İslamcı radikal çekirdeğe’’, ‘‘Milli Görüş'e’’ diyet borcu ödeme gereği duymayacak. Türkiye'de hem dinci, hem de milliyetçi kesimde, partilerin katili, hareketin başlangıcında yer almış olan radikal çekirdeklerdir. O radikal çekirdeğe hoş görünme merakı, Necmettin Erbakan'ı, daha başbakanlık koltuğuna oturduğu an, o çevreye bir hoşluk yapma gerektiği sıkıntısına sokmuştur. Bunun sonucu da Kaddafi çadırındaki komedi ve Başbakanlık Konutu'na davet edilen tarikat şeyhleri olmuştur. MHP'nin bugün yaşadığı sıkıntıda da ülkücü ‘‘radikal çekirdeğe’’ diyet borcunun etkisi olduğunu düşünüyorum. İşte bu nedenler yüzünden, merkez hep boş kalmış, İslami ve milliyetçi kesimlerden gelen partiler, bir seçim sonra geldikleri yere dönmüşlerdir. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan bu kilitlenmeyi aşabilme şansına sahiptir. Çünkü ‘‘muhafazakár’’ siyasi kanadın ikiye bölünmesi meseleyi çözmüştür. AKP'ye oy verecek insanların hem beklentisi, hem de sosyolojik özelliği, Anayasa'nın çizdiği ‘‘meşruiyet sınırları’’ içinde kalmaktadır. BİR AN HAYAL EDİN Herhalde AKP yönetimi, hem geçmişten ders alacak, hem de kendisine oy verecek insanların bu özelliklerini dikkate alacaktır. Bu yapıldığı takdirde, dünkü Hürriyet'in manşetinde okuduğunuz TÜSİAD raporunda dile getirilen endişelere hiç mahal kalmaz. Gerçeği açık açık görelim. Bugün Türkiye'de birçok insanın kafasında, ‘‘AKP'nin iktidara gelmesi ihtimali’’, bir rejim kaygısı olarak yaşıyor. Ben bu görüşe katılmıyorum. Neden diye sorarsanız, yukarda yaptığım sosyolojik tahlil nedeniyle katılmıyorum. Şimdi bir an için kafanızda şunu canlandırın: AKP, sizin açınızdan bir endişe kaynağı değil, öteki partiler gibi meşru bir partidir. Seçime bu duygu, bu sakin psikoloji ile gittiğimizi düşünün. Göreceksiniz, Türkiye çok rahatlayacaktır. O takdirde insanlar, ‘‘birinin yolunu kesmek’’ için değil, ‘‘kendi gönüllerinin istediği insanı seçmek’’ için oy kullanacaklardır. Oy kulübesine stres altında girmek, 1995 yılından beri Türkiye'de bütün siyasi dengeleri altüst etmektedir. YETER SÖZ MİLLETİN O nedenle artık bu stresten kurtulmak gerekiyor. Çünkü bu stres hepimizi, bütün toplumu, Türkiye'yi çok yordu. Hepimiz, hem siyasi partilerdeki ‘‘radikal çekirdeğin’’, hem de medyadaki bir avuç ‘‘azgın azınlığın’’ tahakkümünden ve hırçınlığından usandık. O yüzden ‘‘yeter söz milletindir’’ sözü, hiç bugünkü kadar anlamlı olmamıştı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:28

İLGİLİ HABERLER