
FEHMİ KORU : EN BÜYÜK ENDİŞEM...
En büyük endişemGeçenlerde Milli İstihbarat Teşkilatı'nı (MİT) açıklamaya zorlayacak olağanüstü ilginç bir gelişme yaşandı. Bir gazetenin sayfalarında ve MİT internet sitesinde unutulmaya terk etmeyi içime sindiremediğim bir gelişme…
Star yazarı Şamil Tayyar iki milletvekiliyle yaptığı 'derin sohbeti' aktardı geçen gün. Avrupa Karma Parlamentosu toplantısı öncesi (23 Kasım) MİT'te kendilerine bilgi sunulan gruptanmış milletvekilleri. Milletvekillerinin kendisine anlattıklarını “MİT belki tepki gösterebilir, ama…” tereddüdüyle aktarıyor yazar.
Yazıda iki nokta önemli. İlki, “Hizbullah terör örgütünün bir dönem devlet tarafından kullanıldığı”; MİT Müsteşarı doğrulamış bu iddiayı. İkincisi de, şu sözler: “Hizbullah uzun süredir sessizliğe bürünmüştü. Yeniden harekete geçirme faaliyetleri var. Takip ediyoruz. Yakında yeniden seslerini yükseltmek isteyebilirler.” Şamir Tayyar, son Yüksek Askerî Şura toplantısında bir 'Hizbullah brifingi' verildiğini de hatırlatıyor.
“Peki neden?” sorusuna 'olsa olsa' yöntemiyle olduğunu belirterek şu cevabı veriyor: “Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bazı çevreler terörü tırmandırmak isteyebilir. Bazı sol aydınlara yönelik suikast girişimleri düzenlenerek lâik/anti-lâik çatışması körüklenebilir. Türkiye'de istikrarın bozulması için hükümet ile asker arasında gerginliğe yol açabilecek eylemler düzenlenebilir.”
“Frankeştayn dönüyor” başlığıyla manşetten duyurulan yazıyı bir açıklama ile tekzip etti MİT. Açıklamada, brifingte 'konu edilen hususların farklı bir şekilde yansıtıldığı ve spekülatif anlamlara yol açan bir kullanım içine sokulduğu' belirtildikten sonra, yazının verilen bilgileri 'maksadını aşan ve ifade edilmek istenenin çok ötesinde bir tarzda yansıttığı' da bildiriliyor.
Brifinge katılan milletvekillerinden Ak Partili Zekeriya Akçam'ın, “Hizbullah konusu, MİT tarafından, Star yazısındaki gibi anlatılmadı” anlamına gelen sözlerini de Akşam'da Güler Kömürcü'nün sütununda okudum. Şamil Tayyar ise, Star'da, yazdıklarının arkasında durduğunu açıkladı.
Ne oluyor?
Bence olan şu: Olanları izlemek ve öngörüde bulunmakla görevli devlet memurları, önümüzdeki günlerde meydana gelmesini bekledikleri gelişmelerle ilgili görüşlerini milletvekilleriyle paylaşmış, bu arada 'irticaî' olarak tanımlanabilecek eylem beklentilerini de dile getirmişlerdir. 'Hizbullah' sözcüğünün de geçtiği ayrıntılı brifingin notlarını aktaran milletvekillerinin, MİT'i açıklamaya zorlayacak kadar yanlış bir noktaya vurgu yaptıklarını sanıyorum.
Siz bunu benim de benzer bir beklenti içerisinde bulunduğuma veriniz.
Son bir yıl içerisinde, önce ocak ayından başlayarak 'mart sendromu' tespitimi sizlerle paylaştım, “Bundan böyle yaşanacak her gelişme cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasıyla başlayacak süreçle ilgili olacak” görüşü eşliğinde... Henüz Danıştay'a saldırı yapılmamış, ama saldırgan elinde bombalarla Cumhuriyet gazetesini komşu kapısı yapmışken de uyarılarıma devam etmişim. Yöntemi de açıklayarak: “Yeni cumhurbaşkanını mevcut Meclis'e seçtirtmemek, bunun için de ülkeyi erken seçime zorlamak…”
İsterseniz bir paragrafı eski bir yazımdan olduğu gibi nakledeyim (15 Mayıs 2006): “Mart sendromu deyimini daha ocak ayında ortaya atarken aklımda yalnızca 'uyarı' fikri vardı. Uyarımın özeti şuydu: Birileri iktidarınızı başınıza geçirmek için hazırlık yapıyor; istedikleri tek bir şey var: Cumhurbaşkanını bu Meclis'in seçmesini engellemek... Bunu ancak erken seçimi zorlayarak gerçekleştirebilirler. Erken seçimi zorlamanın en kestirme yolu da, yaygaralı bir ortamda hükümeti kötü duruma düşürmektir. Mart ayında başlayacak yaygaraya hazır olun...”
Bu hamur daha çok su kaldırır. Mayıs ve haziran yazılarıma ne olur bir daha göz atın; ya da en iyisi ben onlardan bir pötbörri hazırlayıp sizlere yeniden hatırlatayım. Göreceksiniz, bugünlerde yaşanan ve yarın yaşanacakları o günlerde tartışmışız.
Peki Hizbullah konusu? 'En büyük endişem' zaten onunla ilgili. İsmin ve örgütlenme biçiminin önemli olmadığını düşündüğüm için (hâlâ öyle düşünüyorum) ad vermemişim de şu satırları yazmışım: “En büyük endişem ne biliyor musunuz? Yaygaraların sonuç alması ve AK Parti'nin baskılara daha fazla dayanamayıp en olmayacak zamanda 'erken seçim' ilân etmesi... Şimdiki yayınlar ne, esas yaygarayı o zaman seyredin siz... Geçmişte eylemleri hepimizin midesini bulandırmış kanlı örgütlerin hortlatılması bile söz konusu olacaktır. 'Domuz ipiyle infaz' türü görüntülere bile hazırlayın kendinizi...”
Milletvekillerine brifingte böyle bir şeyler mi söylendi acaba?