FEHMİ KORU SORDU: BAŞBAKAN GÜL, GÜZERGAHINI NEDEN DEĞİŞTİRDİ ?...
Libra'yı okurken...
Hah, şimdi oldu işte. İçim rahatladı. Önce dünkü gazeteden şu haberi beraberce okuyalım: "Başbakan, ABD'nin Irak'a yönelik savaş olasılığının arttığı bir dönemde güvenlik gerekçesiyle, başbakanlığa gelirken kullandığı güzergâhı değiştirdi."
Haber içimi rahatlattı.
Bir süreden beri, Necip Hablemitoğlu suikastından daha önceden başlayarak, içimde bir "Kötü şeyler olacak" sıkıntısı taşıyorum. Sanki, devletin önemli unsurlarından birine, milletin sevdiği bir siyasiye karşı hoş olmayan bir hareket yapılacakmış sıkıntısı bu... Resmi bir aracın güzergâhının 'güvenlik' açısından yeniden değerlendirilmesi o sıkıntıyı yalnız yaşamadığımı bana hatırlattı. Demek, devletin güvenlik birimleri de, "Şu sıralar sıradışı olaylara gebe" diye düşünüyorlar. Umarım, başka 'önemli' kişilerin etrafında da aynı hassasiyet söz konusudur.
Bazen, duyduğum hisler, sevinç ve korkularımın o sıralarda okuduğum kitaplarda anlatılanlarla da ilişkisi oluyor. Habertürk kanalının, Moskova gezisinde, elimde gördüğü için "Okuduğunuz ne?" diye sorduğu kitabın da, içimdeki sıkıntıyla bir ilişkisi olabilir... Kitap aslında bir roman. Yazarı, bizde tanınmıyor olsa bile, Amerika'nın ünlü romancılarından Don deLillo... Adı da, 'Libra'... 'Libra', burçlardan anlayanlar bilir, 'terazi' demek...
Önce, kitapla aramda kurulan ilişkinin öyküsünü anlatmalıyım.
Orhan Koçak adını kaliteli metinlerin üstünde görmüşümdür. 'Defter' dergisini çıkartan grubun verimli ve nitelikli üyesidir. Hiç tanışmadık. Bu sebeple, dostlarla beraberken, yanımıza yaklaşıp, "Taha Kıvanç için tavsiye edeceğim bir kitap var; okuyun beğeneceksiniz" demesine kadar... O kişinin Orhan Koçak olduğunu, bunları söyleyip yanımızdan ayrıldıktan hemen sonra öğrendim...
Beğendiğiniz bir yazar size kitap tavsiye etse ne yaparsınız? Ben de öyle yaptım ve deLillo'nun Türkçeye de çevrilmiş 'Libra' adlı romanını bulup okudum. Okumaya başlayınca, masada ekmeğini yazarak kazanan onca kişi varken kitabın neden özellikle bana tavsiye edildiğini de anladım. Roman, ABD yakın tarihinin herkesin kafasını meşgul eden en önemli siyasi olayını konu ediniyor: John F. Kennedy suikastini...
Bizim nesil için, Amerika'da en önemli olaydır Kennedy'nin uğradığı suikast. Belleğinden pek çok şey silinecek kadar yaşlananlar bile, "Kennedy öldürüldüğü sırada" nerede olduğunu mutlaka hatırlar. Ben yaşlarda bir Amerikan vatandaşı, Kennedy'nin, üstü açık otomobilde, yanında eşi, yol alırken, birden kafasını geriye doğru savurduğunu, yüzünün bir parçasının koptuğunu gösteren televizyon çekimlerini yüzlerce kez seyretmiştir. Warren Komisyonu'nun bulguları, ikinci bir nişancının görüldüğü Zapruder filmi... Ve yüzlerce, hatta binlerce komplo teorisi... Yönetmen Oliver Stone'un 'JFK' filmi de önemlidir...
Çağdaş Amerikan romancılarının en etkililerinden Don deLillo, üzerinden neredeyse yarım asır geçmiş bir siyasi suikastı yeniden işlemekle zor bir işi üstlenmiş aslında. Ne yazarsa yazsın, etraftan alacağı "Komplo teorisi" tepkisine hazır olmak bile Amerikan yazarları için olağanüstü bir cesaret işi... Yazar, kendi kafasına göre yeniden kurgulamış suikastı; 'suikastçı' Lee Harvey Oswalt'a bilindiği halde gözden kaçırılan bir kimlik kazandırmış... Daha önemli bir şey yapmış deLillo: Lee'yi bulup en önemli kahramanı olacağı bu işe bulaştıranların kimliğini de açık etmiş...
Okumanızı (Dost Yayınları, Ankara) istediğim için romanı anlatacak değilim. Ancak tezi kısaca şu: Kennedy suikastı, resmi görüşün kabul edilmesini istediği gibi, 'solcu' bir üşütüğün tek başına işlediği bir eylem değildi. Olay mahallinde bulunsun ve cinayeti üstlensin diye özel seçilmiş biriydi Lee; onu seçenler ise, istihbarat dünyasından dışlanmış, "Bu yeni başkan milli değerlere sırt çeviriyor, Vietnam'ı satıyor, Küba sorununa sırt çeviriyor" vehmine sahip kişilerdi...
Kennedy'nin, Amerikan askerlerinin işgalci güç olarak bulundukları Vietnam Savaşı'nı sona erdirmek niyetinde olduğu biliniyor. Castro'nun hüküm sürdüğü Küba'yı ele geçirmek için, zorlamalar üzerine, birkaç kez girişimde bulunduğu halde, 'Domuzlar Körfezi' bozgunundan sonra elini adadan çekmişti Kennedy... İstihbaratçı kimlikli tipler, işte, "Vietnam'ı satıyor, Küba'ya sırt çeviriyor, milli dâvâlar elden gidiyor" kanaatine o yüzden ulaşmışlardı...
Amerika'nın en sevilen başkanıydı 'JFK' kısaltmasıyla anılan Kennedy; gençti, hayalleri vardı. Bir de eksiği: Gelmiş geçmiş bütün başkanlar 'Protestan' olmasına rağmen, Kennedy 'Katolik'ti. İşte size, ABD'ye egemen güçler açısından, Kennedy'i 'dışarlıklı' kılan özelliklerden biri daha! Biri, bir yerlerde, "O halde öldürelim" dedi ve başkaları da o tâlimatı hayata geçirmek için kolları sıvadı... Suikast, böyle bir arka-planda gerçekleşti. Romancı Don deLillo'nun, 'Libra' adlı eserinde işlediği tez bu...
Romanı okurken, zihnim, ister istemez bizdeki bazı 'milli dâvâ' konularına gitti. "Vietnam'ı sattı" iddialarının "Adayı sattı" bağırtılarıyla yer değiştirdiğini fark ediverdim... ABD'nin Irak'a saldırıya hazırlandığı, Türkiye'nin direndiği bir sırada çok tehlikeli sözler bunlar...
Devletle irtibatlı kişilerin güvenlikleri konusunda dikkatli olmak gerekli.
(Taha Kıvanç/ Yeni Şafak)
İşte, Fehmi Koru'nun atıfta bulunduğu Hürriyet'in haberi:
Gül, güzergâhını değiştirdi
Başbakan Abdullah Gül, ABD'nin Irak'a yönelik savaş olasılığının arttığı bir dönemde güvenlik gerekçesiyle, başbakanlığa gelirken kullandığı güzergâhı değiştirdi.
Başbakanlık koruma ekipleri konvoy halinde, hergün Başbakan Abdullah Gül'ü TBMM lojmanlarındaki konutundan alarak protokol yolundan ilerliyor ve Akay Caddesini Genelkurmay kavşağına bağlayan alt geçitten geçerek Başbakanlık merkez binaya ulaştırıyordu. Ancak son bir haftadır, Ecevit döneminde de rutin olarak kullanılan bu güzergâh dikkat çekici bir şekilde değiştirildi.
GÜVENLİK NEDENİYLE
Başbakan Gül'ün konvoyu son bir haftadır artık bu güzergâh yerine protokol yolu üzerinden TBMM'ye geçecek milletvekilleri ve bakanlar için özel olarak yaptırılan sola dönüş geçişini kullanarak Çankaya kapısından Meclis'e giriyor. Meclis kampüsü içinden geçen konvoy Dikmen kapısından çıkarak Başbakan Gül'ü Başbakanlık merkez binaya ulaştırılyor. Gül'ün konvoyunun güvenlik nedeniyle güzergâhını değiştirdiği, "güvenlik açısından riskli" olarak değerlendirilen alt geçit yerine bu güzergâhı kullandığı belirtiliyor. Akay'ı Genelkurmay kavşağına bağlayan alt geçidin güvenlik açısından denetiminin zor olduğu, bu nedenle önlemin alındığı kaydediliyor.
Başbakan Gül'ün konvoyunun bu güzergâh değişikliğinin ABD'nin Irak'a yönelik olası bir operasyonunun gündemde olduğu ve Türkiye'ye bir sabatoj ihtimalinin olabileceği tartışmaları sırasında gerçekleşmesi de dikkat çekti.
(Hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:04