FEHMİ KORU'DAN İLGİNÇ TESPİT: 'CHP'NİN 'REJİM' VURGUSU BİLİNÇLİ VE YANLIŞ BİR SEÇİM TAKTİĞİDİR'

CHP'nin yanlış taktiği Garip bir durum: Herkes bu seçimin açık farkla gâlibini şimdiden ilân etmeye hazır... Bu garabetin sebebi de belli: Muhalefetin ringe erken havlu atması… Ortada rakip kalmayınca, olumlu veya olumsuz çıkışlarıyla, gündemi Ak Parti belirliyor. 28 Mart'ta sandık başına gitmeye bile gerek yok gibi. Galiba muhalefetin de amacı bu. Önceki dönemlerde, kuvvetçe birbirine yakın partilerin çekişmesi ile seçmenlerin ilgisi çekilmeye çalışılırken, her parti kendi seçmenini sandık başına gitmeye zorlayacak taktikler uygulardı. Bu seçimde, CHP, tam tersi bir taktiği devreye soktu. Seçimin gâlibinin önceden bilinmesi, özellikle açık fark önde olan partiye oy verebilecek 'gönülsüz seçmen' açısından, tembellik yapma fırsatı olarak görülebilir. Hizmet ve projeler yarışı olması gereken yerel seçim öncesinde, Deniz Baykal ve arkadaşlarının, 'rejim' vurgusuyla yetinmesinin de sebebi bu: 'Rejim' kaygısı olan seçmen sandığa gidip CHP'ye oy verirken, partisinin nasılsa kazanacağını düşünen AKP'li seçmen evde tembelliği yeğleyebilir. Bunun bir yönüyle akıllıca bir taktik olduğuna hiç kuşku yok. Ancak, bir yerel seçim kampanyasının 'rejim' tartışması zemini haline getirilmesinin ciddi sakıncalar doğuracağı da görülmeli. Ak Parti, çekirdek kurucu kadrosunun kimliği açısından 'radikal' bir gelenek üzerine oturuyor; bu sebeple de 'ideolojik' renk taşıyan her tartışma parti tabanında yankı bulabiliyor. CHP sözcülerinin gerilimi artırmayı amaçlayan her çıkışı, yönetici kadro ile birlikte kendisi de 'değişim' sürecine uğramış çekirdek tabanı geriyor. Oysa, Türkiye'nin -özellikle bu yılın sonuna kadar- kafası dingin insanlar ülkesi olarak kalması şart. Üç oy daha fazla alma uğruna, CHP, toplumsal barışı zedelemeyi göze almamalı. Seçim yerel değil de iktidarı değiştirebilecek bir genel seçim olsaydı neyse… Genel seçimde, partilerin, program tartışmasıyla birlikte ideolojik kavga yapmaları da doğal karşılanabilir. Oysa, 28 Mart seçimi, ipi kim ne kadar önde göğüslerse göğüslesin, iktidarı değiştirmeyecek. Kaldı ki, AKP'nin yerel yönetimlerin her kademesi için gösterdiği adaylar arasında partiye atfedilen 'ideolojik' tavra yabancı çok sayıda insan bulunuyor. Gerilimi tırmandırmayı amaçlayan kampanya taktiği o insanları 'radikalleştirme' ihtimalini güçlendiriyor. CHP ve diğer muhalefet partilerinin, seçim sonuçlarına dönük beklentilerden rahatsızlık duymaları için bir sebep yok. Ak Parti sözcüleri konuyu hiç dillendirmeseler de, vatandaş, yerel yönetimle iktidar arasındaki akrabalığın farkında; belediye başkanını seçerken ülkeyi yöneten partinin adayını daha fazla tercih ediyor seçmen. 28 Mart akşamı ortaya çıkacak tablo bu bilgiyle değerlendirilecektir. Kaldı ki, 28 Mart'ta oy patlaması yaparak çok sayıda belediye başkanlığını kazanması esas iktidar partisini kara kara düşündürmeli değil mi? Meclis'te üçte iki çoğunluğa hükmeden AKP, Türkiye'nin bugünkü ekonomik şartlarında, belediyeleri de kendisine teslim etmiş seçmenin beklentilerine cevap verebilecek mi bakalım? Kısa vâdede iktidarı değiştirmeyecek bir seçimden CHP'nin uzun vâdede çıkarı, Ak Parti'nin yerel yönetimde de iktidar olmasıdır. Belediyelerde başarısız olduğu taktirde, Ak Parti'nin hükümetteki ömrü gelecek genel seçimde sona erebilecektir. Sinir uçları her zaman açık bir ülke Türkiye ve insanları bu sebeple -çok kolay gerilebiliyor. Çok partili demokratik sistemin hüküm sürdüğü son 50 yılın deneyimlerinden hareketle şunu söyleyebiliriz: CHP istediğinde toplumu gererek rakibini zora sokabilmekte ve iktidarların sonunu getirebilmektedir; uyguladığı taktiklerin günün sonunda CHP'nin işine yaradığını söyleyebilmek ise imkânsız. İsmet İnönü'nün CHP'si mi siyaseten daha güçlüydü, Deniz Baykal'ın CHP'si mi? CHP bugünlere yanlış taktiklerle kan kaybede ede geldiyse, bundandır… Ak Parti kendi geçmişiyle hesaplaşan bir kadronun çıkışı; benzer bir hesaplaşmanın seçim sonrasında CHP'de de gerçekleştirilmesi şart. YENİ ŞAFAK/FEHMİ KORU Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:51