Medya
  • 31.8.2002 09:15

HASAN CEMAL, MEDYAYI SORGULADI...GAZETE ARAÇ MI, AMAÇ MI, NEDİR?

KAYNAK : Haber Vitrini GAZETE ARAÇ MI, AMAÇ MI, NEDİR? 1980’li yılların sonları. Cumhuriyet’te Genel Yayın Yönetmeni’yim. Asil Nadir’in Türkiye piyasasına girdiği, basına da büyük paralar yatırdığı günler. Türkiye’nin önde gelen birkaç holdinginden birinin yöneticisi beni yemeğe davet etti. Daveti holding sahibinin adına yaptığını, ancak kendisinin ani bir iş seyahati dolayısıyla bize katılamadığını söyledi. Yemeğin sorusuna gelince: "Basına girmek, gazete çıkarmak istiyoruz. Ne dersin Hasan Cemal?" Kendisine sordum: "Niye gazete çıkarmak istiyorsunuz?" Biraz şaşırdı. Ne demek istediğimi sordu. Özetle açıklamaya çalıştım ki: "Çok iyi fabrikalarınız, şirketleriniz var. Şimdi bir de çok iyi bir gazete sahibi mi olmak istiyorsunuz? Yani başarılarınızı, basın alanında da sürdürmeyi mi amaçlıyorsunuz? Yoksa niyetiniz başka mı?" Şöyle devam ettim: "Niyetiniz iyi bir gazete sahibi olmak mı? Yoksa Ankara’da, siyaset kurumu nezdinde nüfuz ve gücünüzü mü artırmak? Örneğin, yaklaşmakta olan Asil Nadir rekabetine karşı Ankara’da kendinizi korumaya almak için mi gazete çıkarmak istiyorsunuz?" Bir başka deyişle: Gazete araç mı, amaç mı? ‘Bir gün lazım olur!’ zihniyetiyle mi çıkacaktı gazete? Sohbetin seyrinden gazetenin ‘araç’ yanının daha ağır bastığını anladım. * * * 1980’lerde iki şeyi savundum: (1) Basına basın dışından sermaye girmesin. (2) Basın, basın dışına yatırım yapmasın. Nedenleri sır değildi. Gazete böylece iş ve siyaset dünyasıyla arasına mesafe koyarak bağımsız kalabilirdi. Ankara’ya muhtaç olmadan yaşar, iktidar partileriyle çıkar kollaşmalarının dışında kalır ve iş dünyasıyla kişilikli ilişkiler kurabilirdi. Şöyle düşünürdüm: Gazete yalnızca gazete verirse, meslek ilkelerine bağlı kalırsa, bağımsızlığının mümkün kıldığı inandırıcılık da bunlara eklendiğinde, ticari açıdan da başarılı olabilirdi. Benim savunduğum model 1980’li yıllarda önce teklemeye başladı. Sonra tarihe karıştı. Çünkü, Türkiye’nin özel koşulları ve pazar ekonomisinin mantığı gitgide ağır bastı. Yalnız Türkiye’de değil, Batı’da da benzer bir süreç yaşandı. Hem basın dışı sermaye basına girdi, hem de basın mali olarak ayaklarının üstünde durabilmek için basın dışında yatırımlar yaptı. Ancak Amerika’sında, Avrupa’sında bu süreç yaşanırken, gazete gibi gazeteler başka şeyler de yaptılar. * * * Neydi bunlar? Gazete, gazeteye sahip olan grubun ya da holdingin iş çıkarlarını geliştirmekte bir araç olarak kullanılmayacaktı. Gazete bağımsızlığını, dolayısıyla inandırıcılığını, böylece ticari değerini de korumak ve geliştirmek için iş ve siyaset dünyasıyla arasına mesafe koyacak, kişilikli ilişkiler kuracak, bunları kendi içinde somut ilke ve kurallar dizisine bağlayacak ve patronun da gerekiyorsa bunları benimsemesini sağlayacaktı. Gazete, grup içinde kendi bağımsızlığını korurken iki konuya daha özen gösterecekti: (1) Gazetenin yazı işleri ile pazarlama ve mali işlerinin arasına din - devlet işleri gibi duvar çekecekti. (2) Yazı işlerinde haberle yorum bölümlerini birbirinden ayıracak, ikisinin karışmasını önleyici kurumsal düzenlemeler yapacaktı. Gazete, gazetecilik diye çok ciddi bir mesleğin olduğunu, bu mesleğin vazgeçilemez ilke ve kurallara dayandığını, gazetenin öncelikle gazeteciler tarafından yapıldığını, pişirildiğini yılmadan savunacaktı. Gazete elbette pazar ekonomisinin temelinde yatan rekabetçi mantığı benimseyecek, hesaba kitaba dayanacak, ama aynı zamanda gazetenin yine de bazı açılardan farklı bir işletme olduğu gerçeğini göz ardı etmeyecekti. Bir başka deyişle: Batı’da basın dışı sermaye bir kapıdan basına girerken, gazetecilik mesleği de gazete gibi gazetelerde kapı dışarı edilmedi, edilemedi. * * * Türkiye’de ne oldu? Hatalarımız oldu. Gazetecilik mesleği yara aldı. İnandırıcılığımız azaldı. Gerek siyaset gerek iş dünyasıyla basın arasındaki ilişkiler öylesine iç içe geçti, öylesine kötü örnekler yaşandı ki, gazetecilik diye bir meslek yokmuş sanıldı. Bugün de kötü örnekler yaşanıyor. Bunlardan hep acı duydum. İşte bunun içindir ki, Doğan Medya Grubu’nun yayımlamış olduğu Yayın İlkeleri beni sevindirdi. Bundan dolayı Doğan Medya Grubu Yayın Konseyi üyeleriyle Aydın Doğan’ı içtenlikle kutluyorum. Dip not: Yazıdaki basın sözcüklerinin yerine medya konabilir. (HASAN CEMAL/MİLLİYET) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:00

İLGİLİ HABERLER