Medya
  • 4.3.2007 08:12

HAYIRDIR İNŞALLAH!.. ÖZKÖK : YARADANA YAKLAŞTIM

Ertuğrul ÖZKÖK

  

Ben bir tarikat mensubuyum


2005 yılının yıldızlı bir gecesiydi.Gökova Körfezi’nde bir iskelenin ucunda tek başıma oturuyordum.

Elimde bir kadeh şarap vardı.

Bir dolunay gecesiydi.

Canteloube’un "Chants d’Auvergne"ini dinliyordum.

Issız koyun tek sakini, o müthiş kadının sesiydi.

İçimden bir ses yükselmeye başladı.

Benim dışımda bir ses, hayatımda ilk defa duyduğum bir "şükür duası" yapıyordu.

Allah’ın bana verdiği mutluluk ve güzellikler için dua ediyordum.

Kendimi, sadece bana ait muazzam bir caminin içinde hissettim.

Tek kişilik bir iman, tek kişilik bir cemaat ve tek kişilik bir tarikat.

Hallac-ı Mansur’u hatırladım.

"Enel Hak" nidası, kulaklarımda çınladı.

Çok iyi hatırlıyorum.

O gece çok rahat uyudum.

Uzun süreden beri ilk defa huzur içinde karanlıklara daldım.

* * *

Uykuya dalmadan önce işittiğim son ses, elimden düşen kitabın çıkardığı sesti.

Pascal Picq’in "Nouvelle Histoire de l’Homme" adlı kitabını okuyordum.

Henüz başlamıştım ve daha ilk sayfalarda, Freud’dan yapılan şu alıntı kafama takılmıştı.

"Yüzyıllar boyunca bilim, insanlığın onurunda iki yara açmıştır: Birincisi, dünyanın evrenin merkezi değil de, hayal edilmesi bile güç olan bir büyüklükteki dünyalar sisteminde küçücük bir nokta olduğunu gösterdiğinde.

İkincisi ise, biyolojinin insanın özel bir varlık olarak yaratılmış olma ayrıcalığını elinden alarak onun hayvanlar áleminin bir parçası olduğunu ortaya koyduğunda."

Tabii bir üçüncü yara daha var.

"Bilinçaltının keşfi..."

İşte ben, gururumdaki bu yarayla Ege gökyüzünün altında şükrediyordum.

Küçüklüğümün, bu evrende zerre kadar bir şey ifade etmediğimin bilincinde olarak.

Bir de bilinçaltımın bana yüklediği günahlarla birlikte.

Kendimi Müslüman bir Budist, bir Taocu gibi hissederek.

Münzevi bir keşiş gibi...

* * *

Geçen gün bir arkadaşım sordu:

"Son zamanlarda dinle ilgili çok yazı yazdın. Yaşın ilerledikçe dindarlaşıyor musun?"

Doğru, son yıllarda dinle ilgili çok okudum, çok da yazdım.

Ama itiraf edeyim, böyle bir soru aklıma gelmemişti.

Çok hızlı bir muhasebe yaptım ve cevabımı verdim:

"Hayır, dindarlaşmıyorum, ama inancım artıyor."

Yüzüme tuhaf tuhaf baktı.

"Evet, dindarlaşmıyorum, ama inancım artıyor" diye tekrarladım.

O da beklediğim soruyu sordu:

"Neye inancın artıyor?"

Bu soruya cevap vermek için bir muhasebe yapmam gerekmedi.

"Yaradana..." dedim.

* * *

Evet, son yıllarda böyle bir haleti ruhiye içindeyim.

Müslümanlıktan uzaklaşıyor muyum?

Kesinlikle hayır.

Ama kendime tek kişilik bir cemaat yaratıyorum.

Bir Hindu gibi, kendi tapınağımı gittiğim her yere taşıyorum.

Gökova’da münzevi bir koydaki iskelenin ucunu, İslam áleminin en güzel camiine çeviriyorum.

Yaradanla tek başıma kaldığım anlarda, kendim, sevdiklerim, yakınlarım, ülkem, dünya için dua ediyorum.

Bol bol şükrediyorum.

Yaşadıklarım, bana bahşedilen güzellikler, bu hayat ve her şey için.

Müzisyenler için dua ediyorum.

Onların hepsini cennete alması için Allah’a yalvarıyorum.

Bu güzel ekmekleri yapanlara, bu üzümleri yetiştirenlere, bu tatları verenlere, hayatımı yaşanır kılan herkese teşekkür ediyorum.

Her yıl Ege’de ilk papatyalar açtığında, benim şükür mevsimim de açılıyor.

Her baharda yeniden anlıyorum.

İnanmak tek kişilik bir eylemdir.

O mezhebin mensubu tek kişidir.

İnanç işte bu ıssızlıkta büyür...

* * *

<ı>(*) Pascal Picq
’in bu kitabı Dharma Yayınları tarafından 2006 Aralık ayında Türkçe yayınlandı. "İnsanın Yeni Tarihi", Çev. Eylem Alp. Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 21:20

İLGİLİ HABERLER