''HER DURUMDA ÇILGINLAR GİBİ SEVİŞEBİLMEYİ İSTİYORUM'' DİYEN KADIN YAZAR KİM?
AYŞE ARMAN/ HÜRRİYET
Bugün sadece eleştiriler
İNANCIM KALMADI
Benim size inancım kalmadı! Siz somonlu bilmem nenizi yerken, tanımasam da, benim minik yavrularım, karnelerini evlerine götüremeden -size o çok romantik gelen- beyaz afete yenik düştüler. Eğer gazeteciyseniz, yaşadığınız ülkenin koşullarını bilmeniz gerekiyor hanımefendi! Sözü fazla uzatmama gerek yok, zaten şu an boğazımdaki düğümü zor zaptediyorum. Lütfen, doğallık adı altında, narsisizm duygularınızı tatmin etmekten vazgeçin! (Öğretmen Filiz K.)
- Haklısınız Filiz öğretmen. O gün edepsizlik ettim, sizin tabirinizle beyaz felakete yenik düşen çocukları düşünemedim. Zaten hep edepsizlik ediyorum, benden beklediğiniz ölçüde sosyal konulara değinemiyorum. Allah'tan ne yapsam gözünüze giremeyeceğimi biliyorum! Size göre ben doğuştan suçluyum. Yapabileceğim bir şey yok.
HANİ DUYARLIYDINIZ
43 yaşında, yalnız yaşayan, minik bir kedisi ve köpeği olan, emekliliğine 7 ay kalmış, 11 yıldır Star Grubu'nda çalışan bir kadınım. Yazılarınızı ve röportajlarınızı yıllardır zevkle okur, kah ağlar, kah gülümserim. Sizin gibi sıcak, aydınlık görüşlü, özgür ruhlu bir insanın Star çalışanlarının uyguladığı açlık grevine karşı duyarsız kalması beni çok şaşırttı. Hani siz duyarlıydınız? Bu durumun sadece çalıştığınız kurumla ilgili olduğuna inanmak isterim. (Nilay)
- Hayır, Hürriyet'in bu işle hiç alakası yok. Kimse bu gazetede herhangi bir konuda yaz ya da yazma demiyor. Hiç aklıma gelmedi. Doğrusu bu. Aklıma gelseydi, içimden gelir miydi onu da bilmiyorum. Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum. Havanda su döveceğiz. 11 yıl boyunca çalıştığınız o kurum hakkında, kimler, neler yazmadı ki bugüne kadar, söyler misiniz herhangi bir tık var mı?
YAŞA DA GÖRELİM
Aşağı yukarı her yazınızda, kıyısından köşesinden konuyu aşka getiriyorsunuz. Bence bu yoğunluğunuz ya yaptığınız ya da uğradığınız bir ihanetten kaynaklanıyor. Psikolojik bir hal olsa gerek. Siz tabii içinde cinsellik olan aşktan söz ediyorsunuz. Oysa, daha ne aşklar var yaşayabileceğiniz. Sizin evlat aşkınız var mı? İşte o zaman göreceksiniz, kar yağdığı için sokağa çıkılmadığı, trafiğin kilitlendiği bir günde sevgiliniz mi akla gelir, yoksa okuldan dönüp dönmediğini merak ettiğiniz çocuğunuz mu? Yaşayın da görelim. (Mehmet S.)
- Ben de çok istiyorum yaşamak. Ama kar yağarkan, burnum cama dayalı hem çocuğumun hem de çocuğumun babasının yolunu gözlemek istiyorum. Evlat aşkının, kocama duyduğum aşkı azaltmamasını diliyorum. O zaman da çılgınlar gibi sevişebilmeyi hayal ediyorum. Sizin tabirinizle bu yoğunluğum da, ihanetten değil, yaşadığım şeyin kıymetini bilmeye çalışmamdan kaynaklanıyor. Kendimi şanslı hissediyorum ve elimde borazan, bütün dünyaya ilan etmek istiyorum.
DEĞİŞİK MERTEBELER
Gerçekten çok geniş ve ilginç bir konu yelpazeniz var. Bir gün, evde mastürbasyon yaptığınız bir yazı, bir diğer gün uyuşturucudan ölmüş bir genç kızın annesinin acılar içinde olduğunu anlatan bir röportaj. Bunların hepsini yayınlayabiliyorsunuz. Ne diyeyim, değişik mertebelerin insanısınız! (Burcu M.)
- Bu bir iltifat mı hakaret mi anlayamadım. Hakaret galiba. Zaten bugün sadece eleştiri ve hakaretlere yer veriyorum. Sizin de ikinci kategoriden olduğunuzu var sayıyorum: Haklısınız. Ben tuhaf bir insanım. Hayatıma her türlü duyguyu almaya çalışıyorum. Çekinmeden de dinlediklerimi, yaşadıklarımı sizinle paylaşıyorum. Alışılmış, bildik gazeteci prototipine uymadığım için sizden özür dileyemeyeceğim. Çünkü sizin o geniş ve ilginç konu yelpazesi diye alay ettiğiniz şey beni zenginleştiriyor. Bu işi heyecan duyarak yapmamın yegane sebebi budur.
PERVASIZLIK
Kimi yazılarınızı seviyorum, kimilerine kıl oluyorum, bazen çok matraksınız, bazense çok antipatik. Ben ilginç bir Türk ailesinde büyüdüm, en iyi arkadaşım babamdı, onunla konuşamayacağım hiçbir şey yoktu. Kendimi biraz da ailemin etkisiyle olsa gerek, hep açık fikirli bir insan olarak düşünmüşümdür ama sizin bazı zamanlarda gösterdiğiniz aşırı rahatlık, bana tuhaf geliyor. Samimiyet, dürüstlük, ikiyüzlülük, bunların hepsinde hemfikirim ama patavatsızlık ve pervasızlık bunlardan ayrı tutulmalı. Her şeyin bir yeri bir zamanı vardır, doğrucu olacağım diye her şey her yerde söylenmez. Kafanızı şişirdiysem özür dilerim. (Derin)
- Rica ederim, kafamı şişirmediniz. Zaman zaman patavatsız ve pervasız olduğum doğru. Aslında çoğu zaman! Dilimin kemiği olmuyor. Bana her şey anlatılabilirmiş, yazılabilirmiş gibi geliyor. Siz hani diyorsunuz ya, babamla konuşamayacağım hiçbir şey yoktu, işte o hesap. Ben hayatımı böyle yaşıyorum. Yazı yazarken de böyle hissediyorum. ‘‘Ben şimdi binlerce insana yazı yazıyorum, 33 yaşında edepli ve usturuplu bir kadın olmam gerekiyor’’ demiyorum. Değilim çünkü! Bunu da gizlemiyorum. Yine yanlış zamanda yanlış bir şey söyledim değil mi?
HANYAYI KONYAYI ANLA
Pazar günü birdenbire annem sizin ‘‘Kar, ela gözlü adam ve aşk’’ yazınızı bizimle paylaşmak istedi. Babam, annem, ben kanepede oturuyoruz. Yüksek sesle okudu. Yazının sonunda anneme dönüp: ‘‘Bu kadının artık çocuk doğurup, Hanya’yı Konya’yı anlaması lazım!’’ dedim. Siz belki de hamilesiniz. Ne dersiniz? (Çağlayan İ.)
- Değilim Çağlayan. Kimi görsem, ‘‘Hamileymişsin, gizliyormuşsun’’ diyor. İnsanların böyle bir şeyi saklayabileceğimi düşünmesi bile bana tuhaf geliyor. ‘‘Mutluluğumuza nazar değmesin, susup oturalım’’ diyenlerden hiç olmadım ben. Hamile olduğum zaman da yazacağımdan emin olabilirsin. Ama haklısın, Hanya’yı Konya’yı anlamamın zamanı geldi de geçiyor bile...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:31