ABD'nin Irak'a olası müdahalesi, Avrupa Birliği'ni ikiye ayırmakla kalmayıp, şu an için ortak dış politika oluşturma çabalarını da sıfırla çarpmış gibi görünüyor. Sayısız yakınlaşma girişimlerine rağmen, dış politika konusunda ''karşılıklı dayanışma ve dürüstlük'' öngören Maastricht anlaşmasına imza koymalarından 11 yıl sonra Avrupalıların Fransa-Almanya ''barış kampı'' ile ABD hattındaki İngiltere-İspanya ekseni arasında bir uzlaşma zemini bulmakta yetersizliklerini kabul ettikleri anlaşılıyor.
Aynı güçsüzlük, BM Güvenlik Konseyi üyesine de yansımış durumda. Fransa, İngiltere, Almanya ve İspanya Konsey'de birlikte etkin bir roloynayabilecekken, ''keskin köşeleri yuvarlatmadaki'' rolüyle tanınan Avrupa Birliği Ortak Savunma ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın da 15'lerin dışişleri bakanlarıyla yaptığı sayısız görüşmeden sonra ''Başaramadım'' dediği gibi, ''bir şeyler kırılmış'' durumda...
Fransız Haber Ajansı'na (AFP) göre, AB'de ortaya çıkan tablo şunu gösteriyor:
''ABD, İngiltere ve İspanya tarafından BM'ye sunulan ve Irak'a savaşı meşrulaştıran ikinci karar tasarısı karşısında dışişleri bakanları kamuoyu önünde açıkça farklı saflarda yer alıyor.''
Irak gündemiyle olağanüstü toplanan zirvede Avrupalı liderler sadece ''minimum ortak tavır'' ortaya koyabilirken, Solana durumu, ''Bir gün uzlaşma sağlanıyor, ertesi gün ise bozuluyor. Hayat bu, şu anda daha öteye gidemiyoruz'' şeklinde özetlemişti.
Bölünmüşlük bu kadarla da sınırlı kalmıyor. ABD'nin baş müttefikleri İngiltere ve İspanya Başbakanları Tony Blair ile Jose Maria Aznar, 30 Ocak'ta Washington hattına verdikleri desteği ''8'lerin mektubunda'' yayınlayınca geriye dönülmez bir noktaya ulaşılıyor.
Büyük bir gizlilik içinde hazırlandıktan sonra İtalya, Portekiz veDanimarka'nın dışında AB'ye üyelik yolundaki Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti tarafından imzalanan mektuptan birkaç gün sonra, AB'yeya da NATO'ya üyeliğe aday 10 Doğu Avrupa ülkesi ABD'nin yanında yer aldıklarını belirttikleri bir metin yayınlıyor.
17 Şubat'ta Brüksel'deki zirveden sonra Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, bu ülkelere ''sesinizi kesmek içir fırsatı kaçırdınız'' diyor.
Bugüne gelindiğinde, genişlemiş Avrupa'nın geleceğine ilişkin yürütülen Konvansiyon çalışmalarında da krizin izleri görülüyor.
Bazı üyeler, Avrupa yapılanmasında ''geriye dönüş'' riskini açıkça değerlendirmeye başladı bile.
Konvansiyon Başkanı Giscard Valery d'Estaing, ''Soğuk Savaş dönemine kadar bile geriye uzansak, uluslararası alanda böylesine açıkça anlaşmazlıklarını ortaya döken bir Avrupa örneğine rastlanmaz''diyor ve her şeye rağmen ''vazgeçmeme'' çağrısında bulunuyor.
NATO, IRAK SAVAŞI SINAVINDA
NATO, Irak ile sınırı olan tek üyesi Türkiye'nin olası savaşta korunması amacıyla önlem alması yönündeki istem üzerine, önemli bir sınav verdi.
Afganistan'daki savaş gibi Irak için ''bir gönüllüler ittifakına''güvenen ABD'nin talebi, Irak'a askeri müdahaleye ilişkin görüş ayrılıkları nedeniyle İttifak'ın tarihinin en derin krizlerinden birini yaşamasına neden oldu.
ABD, geçen Aralık ayında, savaş olması halinde NATO'nun sınırlı daolsa bir rol üstlenmesini istedi. NATO'nun devreye sokulmasının erken olduğunu savunan Fransa, Almanya ve Belçika'nın engellemeleri üzerine,uzlaşı için toplantı üzerine toplantı yapıldı. Müttefikler, 16 Şubat'ta Türkiye'nin korunmasına yönelik bir formül üzerinde anlaştı.
NATO Genel Sekreteri George Robertson, krizin aşıldığını belirtmekle birlikte, İttifak'ın birliğinin zarar gördüğünü kabul etti.
Soğuk Savaş döneminde 1949 yılında Sovyet bloğuna karşı kurulan NATO, güvenliğe yönelik yeni tehlikeler karşısındaki nasıl bir tutum alacağını tartışıyor.
FRANSA VE ALMANYA
Fransa ve Almanya'nın Irak kriziyle ilgili görüş birliği, bütün diplomatik yolların kullanılması amacıyla bu ülkeleri Rusya ile ortak çalışmaya yöneltti.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Irak'ın ötesinde, tek yanlı tutumun reddedilmesi ve çok kutuplu bir dünya düzeninin söz konusu olduğunu belirtti. Chirac, krizleri çözme işinin BM'ye düştüğünü kaydetti.
Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer de, 21. yüzyılda güç kullanılarak silahsızlanmanın sağlanamayacağını, işlevsel bir denetim sisteminin kurulması gerektiğini belirtti.
Fransa ile Almanya arasında Irak konusunda bu tam görüş birliği, diplomasi çevrelerinde beklenmedik bir gelişme oldu. Özellikle Berlin'in Washington ile bu kadar görüş ayrılığına düşeceği tahmin edilmedi.
RUSYA
Rusya, diplomasisini, Irak'ta savaşı engellemek, Avrupa'yı kızdırmadan ABD ile iyi ilişkilerini korumak, petrol fiyatlarını desteklemek ve BM'nin güven yitirmesini önlemek gibi karmaşık bir dengede tutmaya çalıştı.
Devlet Başkanı Vladimir Putin, 10 Şubat'ta Paris'te Fransa ve Almanya ile savaş karşıtı bildirgeyi imzalarken, ''Bu, çok kutuplu bir dünya yönünde bir ilk adımdır'' dedi.
Rus diplomasisinin genel hedefi, Soğuk Savaş'ın galibi ABD'nin tamamen hakim olmayacağı, diğer nükleer güç sahibi ülkelere manevra alanı tanıyacak ve Washington'u etkileyebilecek bir uluslararası ilişkiler sisteminin varlığı oldu. Zira, ABD'nin dayattığı ve kazandığı bir savaş, Moskova için gerçek bir yenilgi anlamını taşıyacak.
Irak krizinin barış yoluyla çözümlenmesi, Rusya'nın Arap dünyasındaki inandırıcılığını da yeniden tesis edeceği düşünüldü.
DOĞU AVRUPA
Komünist Avrupa'nın liderleri, Irak lideri Saddam Hüseyin'e karşı başlatılan kampanyada, kamuoyunun muhalefetine rağmen ABD Başkanı George Bush'un arkasında yerlerini aldılar.
SSCB bloğundan çıkan ve hiç tereddütsüz ABD'nin arkasında yer alanülkeler 1999'dan bu yana NATO üyesi olan Polonya, Macaristan ile Kuzeyİttifakı'na üyeliğe aday Litvanya, Letonya, Estonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Arnavutluk, Hırvatistan, Makedonya ve Bulgaristan.Bunlar arasında Bulgaristan'ın ayrı bir önemi var, çünkü BM Güvenlik Konseyi'nin daimi olmayan üyeleri arasında yer alıyor.
Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Havel ise görevinin son günlerinde ABD'ye destek mektubu gönderdi, ancak hükümet bu desteğe mesafeli kaldı. Komünist Avrupa'dan biraz ''akortsuz'' tek ses, Sırbistan-Karadağ ve Bosna-Hersek'ten çıktı.
Doğu Avrupa'nın desteği askeri anlamda bir anlam taşımıyor. Soğuk savaş ihtiyaçlarına göre, donanımlı olmaya alışkın bu ülkelerin ordularının donanımı kötü ve sefer kabiliyetleri eksik. Ama ABD, Macaristan'a ve Romanya'ya Amerikan askerlerini konuşlandırmak ya da Iraklı muhalifleri eğitmek için yatırım yapmış durumda.
PEKİ YA ARAPLAR KRİZİN NERESİNDE?
Arap kamuoyunun olası Irak savaşına kesin dille karşı çıkmasına karşın, bölge liderleri o kadar kesin ifadeler kullanmaktan kaçınıyor.
Arap başkentlerinde her gün Amerikan karşıtı Irak'a destek gösterileri yapılıyor, dinci muhalefette de Amerikan karşıtı duygular giderek artıyor.
Şimdilerde popüler olan şarkıcı Şaban Abdülrahim ''Irak'ı barış içinde bırakın, yeterince denetlediniz. Kitle imha silahı kalmadı ama bombardıman devam ediyor'' mısralarını şarkılarına taşırken, ''Siz gidin de İsrail'i denetleyin, orada Irak'tan daha fazla kitle imha silah var'' diyor.
Mısır'da üniversiteler son haftalarda destek gösterileriyle canlanırken binlerce öğrenci, ''Allahu ekber'' sözleriyle göğü çınlatıyor...
Irak ve Filistin için kanlarını dökmeye hazır olduklarını yüksek sesle söyleyen gençlere, Ürdün'den de bir destek geliyor. Ülkedeki Amerikan birliklerinin sınır dışı edilmesini isteyenler, ''Tarih bir Arap ya da Müslüman ülkeye Ürdün topraklarından saldırıldığını yazmasın'' diyenler, ABD ve İsrail ile imzalanan barış anlaşmalarının da feshedilmesi taraftarı.
Bu gösteriler, kuşkusuz saraydaki rejimlerin dinci muhaliflerine yarıyor.
Atıllığı yüzünden eleştiri oklarına hedef olan Arap Birliği, 1 Mart'ta İslam Konferansı Örgütü de 5 Mart'ta olağanüstü toplanarak, liderler ''sıkıntıyla da olsa'' savaşı reddettiklerini açıkladılar.
Ancak topraklarında binlerce Amerikan askerini barındıran bu ülkelerin temsilcileri, Irak'a saldırması için ABD'ye askeri kolaylık sağlamamaları yönündeki teklifleri gerçekçi bir yaklaşımla göz ardı ettiler. Sonraki günlerde de bu liderler, Irak lideri Saddam Hüseyin'iherkesi tehdit eden savaşı engellemek adına, BM ile oyununu açık oynamaya davet ettiler.
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in ağzından 10 Mart'ta şu sözler dökülüyordu:
''Irak, BM kararlarını uygulamak için tam bir işbirliği içinde olmalı''...
(Hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:34