
İsrail'in Suriye'de uygulamaya koyduğu "Oded Yinon" planı nedir?
Teoriden gerçeğe...
İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un danışmanı Oded Yinon'un 1982'de yazdığı "İsrail'in 1980'ler Stratejisi" başlıklı belge, 2025'te Suriye ve Ortadoğu için bir gerçeklik haline geldi. Bu konuda ne biliyoruz?
Şaron'un danışmanının, "Vadedilmiş Topraklar: 1980'lerden Siyonist Plan" adlı kitabında da açıkladığı plan, İsrail'in dikkate alması gereken iki temel stratejik ilkeye dayanıyor: İsrail'i bölgesel bir emperyal güce dönüştürmek için çalışmak ve mevcut tüm Arap devletlerini parçalayarak tüm bölgeyi küçük devletlere dönüştürmek için çalışmak.
Plan, İsrail'in bölgesel üstünlüğünü sağlama amacıyla Arap devletlerini küçük mezhepsel ve etnik varlıklara parçalamayı öngören bir vizyon içeriyor. Suriye'ye özel olarak odaklanılarak, Lübnan'da olduğu gibi Suriye'nin de Alevi, Sünni ve Dürzi devletleri arasında bölünmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Dikkat çekici olan, bu planın ana hatlarının, aradan geçen kırk yılı aşkın süreye rağmen, bugün Suriye gerçekliğinde açıkça ortaya çıkmasıdır. Ülkede toplumun parçalanmasına ve devletin dağılmasına yol açan iç çatışmalar yaşanmış, bu durum İsrail müdahalesi de dahil olmak üzere dış müdahalelerin önünü açmıştır. İsrail, Aralık 2024'te Suriye rejiminin çöküşünü fırsat bilerek stratejik noktaları hedef alan yoğun hava saldırıları düzenledi ve sınırlarını güvence altına almak ve tampon bölge oluşturmak amacıyla Suriye topraklarına kadar uzanan bir "kontrol bölgesi" kurduğunu duyurdu.
Raporlarda ayrıca, İsrail'in Suriye sınırını korumaya yönelik yeni bir planı da ortaya çıkarıldı. Bu plan, İsrail toprakları içinde bir tampon bölge oluşturulmasıyla başlayacak, ardından Suriye toprakları içinde ileri savunma sistemi kurulacak ve son olarak da güney Suriye'de silahsızlanma uygulaması başlatılacak şekilde üç aşamalı bir savunma sistemini kapsıyor.
İsrail'in son hamlesi, Dürzi toplumunun yaşadığı Ceramana ve Sahnaya'daki olayların ardından, Ahmed eş-Şara liderliğindeki Suriye geçiş hükümetine yönelik tehditler savurmak oldu. Bu, Suriye'nin içişlerine açık bir müdahaledir.
İsrail sadece açıklamalarla yetinmedi; Şeria hükümetine karşı askeri eylemde bulunarak, Şam'daki başkanlık sarayı yakınlarına dahi hava saldırıları düzenleyerek , Suriye liderliğine açık bir tehdit oluşturdu.
İsrail'in bu hamleleri, İsrail'in Suriye'deki kaostan yararlanarak ülkeyi bölüp zayıflatarak stratejik hedeflerine ulaşmayı, böylece güvenliğini ve bölgesel üstünlüğünü sağlamayı amaçlayan Oded Yinon Planı'nın pratik bir uygulamasını temsil ediyor.
Oded Yinon Planı devrede
“Bütün bu çabalar ve çalışmalar 1980 yılına dayanıyor. 1980 yılında Dünya Siyonist Kongresinin yayın organı olan Talimatlar isimli bir dergide esasında 4 sayfalık bir makale yayınlandı. Bu 4 sayfalık makalenin sahibi Oded Yinon diye bir adamdı. Esasında resmi evraklarda gazeteci olarak gözüküyor ama kendisi dönemin İsrail başbakanının da baş danışmanıydı. 1982 yılında itibaren, yayınlanan bu makale Yinon Planı olarak değerlendirildi. Oded Yinon, 1980 yılında yazdığı ve 1982 yılından itibaren de İsrail ve Siyonizm tarafından resmi el kitabına dönüştürülen bu makalesinde, İsrail'in gelecekteki güvenliği için etrafındaki bütün Arap devletlerinin ve Müslüman coğrafyanın şu veya bu yöntemle parçalanması gerektiğini ifade ediyordu. Bu 1980 yılında yazılmış ve 1982 yılından itibaren Siyonizm tarafından resmi olarak kabul edilmiş bir plandır. Soğuk Savaş yıllarının çok özel koşullarında yani 1991 yılında Sovyetler Birliği yıkılana kadar bu plan tam anlamıyla işlemedi. Ama 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve tek taraflı bir güvenlik anlayışına doğru yönelmesi ile birlikte, Siyonizm ABD’nin ve AB üzerinden bu planını devreye soktu. Bugün Mehmetçiklerimizin gerek Irak ve gerekse Suriye'de şehit olmasını ve ülkemizin inanılmaz bir güvenlik sorunuyla karşılaşmış olmasında ana neden Yinon Planının 2003 yılından itibaren Irak üzerinde uygulamaya konulması ve Siyonizmin Ortadoğu halklarına karşı büyük bir saldırıyı gerçekleştirmesidir.
Hedef Müslüman coğrafyayı yok etmek
Bunların planı açıktı, önce Arap, sonra da tüm Müslüman coğrafyayı yok etmek. Nitekim son 16 yıla baktığınız zaman karşımıza çıkan tablo çok nettir. Suriye, Irak fiilen Lübnan, Libya, Sudan ve Yemen’i yok ettiler. Bu bir tesadüf olabilir mi. Irak, Suriye, Sudan, Yemen, Libya şu anda büyük bir savaş içinde, iç savaş içinde ve milyonlarca insanlarını kaybetmiş durumdalar. Irak’ın parçalanması, Suriye’nin parçalanması hemen hemen fiilen tamamlanmış durumda. Ve dikkat edin, daha bu Arap coğrafyasını parçalarken yaptıkları ilk iş Türkiye'yi kuşatmak.
100 Yıllık Plan Sona Erdi
100 yıllık plan, Balfour Deklarasyonu ile başlamış ve bu bölgede suni bir devletin geniş bir coğrafyada kurulmasına sebep olacak, buna mukabil de Türk milletini buradan yok edecek bir plan bu. Bu plan soğuk savaş yıllarında işlemedi ama 91 yılında itibaren yürürlüğe girdi ve 2003 yılından bu yana da üzerimize geliyor. En son bundan 9 gün önce Akçakoca ve Ceylanpınar’dan Suriye coğrafyasına giren çocuklarımızın ve tanklarımızın, zırhlılarımızın ve hava kuvvetlerimizin sergilediği performans bir tek mesaj veriyor: 100 yıllık planınız sona erdi. Buraya kadar. Bu konu kapanmıştır. Artık bundan sonra bu coğrafyanın gerçek halklarının barışçı planları devreye girecek.
6 milyon sivil Müslüman öldürüldü
Bu yüzyıllık planın son 14 yılında 8 trilyon dolar para harcandı. ABD bu planın Ortadoğu ve Afganistan ve Pakistan’da işe yaraması ve bir nevi güç kazanması için 8 trilyon dolar para harcadı. 2001 yılından 2019 yılına kadar 18 yıl içinde, Afganistan, kısmen Pakistan, Yemen, Irak, Suriye, Libya, Sudan ve bağlantısında Çad ve diğer bölgelerdeki huzursuzluklar dâhil 18 yılda 6 milyon Müslüman sivil öldürüldü. Bu 6 milyon Müslüman sivilin büyük büyük bir kısmı çocuktur. Çocuklar özellikle hedef alınmıştır. Çocukların, şu anda Irak ve Suriye coğrafyasındaki çocukların eğitim imkânları ellerinden alınmıştır. Sağlık imkânları ellerinden alınmıştır. Her şeyleri ellerinden alındı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin Kızılay diye bir kuruluşu olmasaydı, eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin STK’ları olmasaydı bugün Arap coğrafyasının kuzeyi olarak adlandırılan bizim sınırlarımızın bulunduğu bölgelerdeki bütün o yeni yetişen çocuklar aşısızlıktan, gıdasızlıktan ölmüş ve eğitim alamaz halde olacaklardı.
Güncellenme Tarihi : 6.5.2025 11:05