Medya
  • 4.12.2002 09:33

MEDYANIN 'KUVVETİ' YOK

KAYNAK : Haber Vitrini Şahin Alpay, Zaman'daki köşesinde medyanın 4. Kuvvet rolünü oynamasının bugün her zamankinden daha elzem olduğunu yazıyor. Peki medya buna hazır mı? “4. Kuvvet” ve gazeteciler 3 Kasım’dan sonra Türkiye’nin paradoksları su yüzüne vurdu. İslamcı bir söylemle yola çıkıp bugün “Referansımız İslam değil demokrasidir... Din sömürüsü son bulmalıdır...” diyen, “Muhafazakar Demokrat”lığını ilan eden bir hareket, Türkiye’ye AB standartlarında bir demokrasi ve ekonomi vaat ediyor. Türkiye’nin yerinin İslam birliğinde olduğu iddiasıyla yola çıkanlar, bugün AB üyeliği için hiç görmediğimiz bir kararlılıkla davranıyorlar. Önlerindeki belki en büyük engel, bir yanda yıllar içinde toplumda yarattıkları kuşkular, öte yanda toplumda değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu göremeyen, önyargıların tutsağı olanlar. Bir zamanlar Türkiye’de demokratikleşmenin öncüsü olacağını vaat eden başka bir akım ise, hayrettir, muhalefet adına statükonun, mevcut düzenin savunuculuğuna soyunuyor; programında özgürlükleri güven altına alan yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğundan söz ettiği halde, adeta 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği anayasanın bekçiliğini üstleniyor. Bu ortamda medyanın demokratik görevlerini üstlenmesi, topluma doğru ve objektif haber, kaliteli ve çeşitli yorum ulaştırması; siyasi, idari ve iktisadi güç sahiplerinin kanuna ve ahlaka uygun davranıp davranmadıklarını denetlemesi, yani “4. Kuvvet” rolünü oynaması, belki her zamandan çok bugün önem taşıyor. Medya bu görevleri üstlenmeye ne kadar hazır? Ne yazık ki, hayli hazırlıksız. Şunlar doğru: Hükümetler basın özgürlüğünü ve medyada çoğulculuğu güçlendirmek için üzerlerine düşenleri yapmadılar. (RTÜK ile tam aksini yaptılar!) Kimi siyasiler kimi medya patronlarıyla çıkar ittifakları kurdular. Medya patronları ellerindeki basın yayın kuruluşlarını, iktisadi ve siyasi çıkarlarını ilerletmek için fütursuzca kullandılar. Siyasi, idari ve iktisadi güç sahipleri, medyayı lehlerine manipüle etme yolunda giderek ustalaştı. Üstelik gazetecilik satış ve reyting rekabetinin baskısı altında yapılıyor. Evet ama gazeteciler, özellikle meslek örgütleri ve mesleğin kıdemlileri bütün bu koşullara teslim olmak ve görevlerini unutmak zorunda mı? Hayır, asla. Bütün olumsuzluklara rağmen gazeteciler meslek ilkelerine sarılabilirler. Bunların bilinmediği ileri sürülemez. En azından biliniyor ki, “iş takipçiliği” ve (patron ya da devlet hesabına) “tetikçilik” gazeteciye yakışmaz. Medya sahipliğinin getirdiği sorumlulukların patronlara hatırlatılması çok daha büyük önem taşıyor: Medya patronluğu herhangi bir şirket sahipliğine benzemez, özel bir sorumluluk yükler. Medya patronu olmak, hiçbir şekilde gazeteci olmak anlamına gelmez. Gazetecilerin “editoryal bağımsızlığı”nın yalnız devlete değil, patronlara karşı da korunması gerekir. Bir medya patronunun elindeki kuruluşları ticari ve siyasi çıkarlarına alet etmemesinin yegane güvencesi, gazetecilerin işlerine burnunu sokmamasıdır. Ve hepsinden önemlisi: Büyük bir servet sahibi olmuşsunuz, ama toplumda itibarınız yok... O servet neye yarar? Devamla: Medya kuruluşlarında şirketin ticari işleriyle uğraşanlar (yani medya holding yöneticileri) ile gazetecilik işleriyle uğraşanlar (genel yayın müdürleri) aynı kişiler olamaz; iki iş arasında çıkar çatışması vardır. Gazetelerde haber ile yorum farklı şeylerdir: Haberde yorum olmaz, doğruluk ve tarafsızlık esastır; yorumda ise esas kalite ve çeşitliliktir. Haberlerden sorumlu olanlar ile yorumlardan sorumlu olanların birbirlerinin işlerine karışmaması gerekir. İkisi ayrı işlerdir. Evet, Türkiye’de medya patronları bir yandan medyayı sendikalardan temizlediler, bir yandan da kimi yöneticiler ve yazarlardan oluşan, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek ölçüde dolgun ücretler karşılığında meslek ilkelerine değil patronlarının çıkarlarına sadık bir medya aristokrasisi yarattılar. Medya aristokrasisi Türkiye’de medyanın demokratik işlevlerini yerine getirmesinin önünde ciddi bir engel. Ama Türkiye’de mesleğin ilkelerini ve gereklerini bilen gazeteciler çoğunluktadır. Mesele bunların gücünün seferber edilmesinde... Demokrasi isteyen hükümetler de yasamayla onlara yardımcı olmalı. medyatava Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:50

İLGİLİ HABERLER

Onceki Sayfa
Sonraki Sayfa